Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2008, (MIZRAP 2008)
BİR DÂVETİYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…
1480 defa okundu,

BİR DÂVETİYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

 

Dâvetiyeyi elime aldığım ilk anda ben de yadırgamadım değil doğrusu. Yapılan işin yanlış olduğunu söylemek istemiyorum. Alışılmışın dışında bir mâhiyeti olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bir yakınımıza âit olduğu için de gerek dükkânlarda, gerekse evlerde, söz ve değerlendirme konusu oldu dâvetiye. Çünkü farklı bir tarzı vardı.

Kimileri okumaya çalıştı, fakat kelimelere dili dönmedi.

-          Adaaam sende! Ne gerek var böyle şeylere?

Deyip kenara atmayı tercih etti. Kimisi sabırla okudu telâffuzda zorlanarak. Ancak, bir şey anlamadığını söylemeyi de ihmâl etmedi. Konuyu değiştirdi. Tarza anlayışla yaklaşanlar bile;

-          En güzeli, uslûp neyse onu yazmak. İnsanlar böyle şeylere iltifat etmiyorlar. Bence böylesi gereksiz. Vatandaşı zahmete sokmanın âlemi yok! Şeklinde değerlendirdiler olayı.

Evet, doğru. Vatandaş hiç zora gelmiyor. Her şey kestirmeden olacak. Artık her şeyi basite alıyor. Evliliği bile. Hâlbuki, hayâtın en önemli şeyi evlilik. Onu evcilik gibi algılamak hatâların en büyüğü. Artistik bir olay olarak görmek ise insanın kendisine ve topluma yapacağı, hattâ ülkesine karşı yapacağı en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü âile toplumun temelidir ve aslâ hafîfe almaya gelmez. Ciddiyet ister. “Yaparım, olmazsa bozarım” şeklinde çocuk oyuncağı olarak değerlendirilmemesi gerekir. Tutarsa tutar, tutmazsa kopar tarzında evlenenler için çözüm olarak görülebilir böylesi bir tutum ama, ya çocukların durumu ne olacak? Anne ve baba, hiçbir çocuk için parayla alınabilecek şeyler değil. Bunu iyi düşünmek lâzım. Evlilikler kurulurken taraflardan ziyâde hesâba katılması gereken şey, henüz ortalıklarda gözükmeyen çocuklardır. Kaderin getirdiği, hiç akla gelmeyen ve de çârelerin tükendiği noktada söyleyecek söz olmaz. Lâkin; işi önemsememek, Allâh’tan yardım dilememek, nikâhın kutsiyet ve ciddiyetini göz önünde bulundurmamak, mutluluğun sonsuzluk boyutunu hesâba katmamak, dînin ölçülerini aklından bile geçirmemek sûretiyle yanlış ölçülerin getirdiği noktada yapılacak olan nedir?  En iyisi, durumu bu noktaya getirmemek için, verilen ölçüleri ciddîye almak, ona göre davranmak ve sonucunu da Allâh’a havâle etmek. Fakat unutulmamalıdır ki, elden gelen şeyleri yapmadan söz konusu olacak şeyin adı tevekkül olamaz. Sonuçta çâresiz kalınca duâyı hatırlamak, aklına besmele gelmek biraz geç kalınmış bir durum olmaması için, işi baştan kurallarına göre yapmak en güzeli. Yüce Rabbim hepimize, tüm işlerimizde bu şuurla hareket etmeyi lûtfeylesin. Âmin.

            Söz konusu dâvetiye şöyle:

 

Nev-i beşerin hayât-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zenberek

ve dünyevi saadet için bir cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise; âile hayâtıdır.

Ve herkesin hânesi, küçük bir dünyâsıdır

ve o hâne ve âile hayâtının hayâtı ve saâdeti ise;

samîmî ve ciddî ve vefâdârâne hürmet

ve hakîkî ve şefkâtli ve fedâkârâne merhamet ile olabilir

ve bu hakîkî hürmet ve samîmî merhamet ise;

ebedî bir arkadaşlık ve dâimî bir refâkat ve sermedî bir berâberlik

ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta

birbiriyle pedârâne, ferzandan, kardeşâne,

arkadaşâne münâsebetlerin bulunmak fikriyle, akîdesiyle olabilir…

Risâle-i Nur Kiliyâtından

Sözler 97

 

Eğrekçi ve Kalpaklıoğlu Ailelerinin

Velîmesinde duâ için

Teşriflerinizi temennî ederiz.

 

Babası                                                         Babası

Fezai EĞREKÇİ                                Turhan KALPAKLIOĞLU

 

Tarih: 03 Ağustos 2008 / Pazar

Yer  :  EBUBEKİR SIDDIK CAMİİ SALONU     

Gebze-KOCAELİ

Düğünümüz Yemeklidir

Şimdi sizce bu dâvetiyenin ne kusuru var? Belki teâmüllerin dışında ama, hassâsiyetin içinde. Vatandaş, sonsuz hayâtın eşiği olarak gördüğü evliliğin temellerini atarken daha ciddî ve duyarlı hareket etmeye çalışmış kendince. Evliliktir, düğündür, eğlencedir, her zaman mı oluyor diyerek inanç, ahlâk, örf, âdet, akıl, mantık vs. tüm ölçüleri altüst eden düğünler yadırganmıyor, artık çağdaş ve normal kabul ediliyor da, vatandaşın bu ufacık hassâsiyeti niye çok görülüyor

            Bu dâvetiyeyi uzun uzun açıklamaya kalksak sayfalar yetmez. Sâdece yer alan kavramlara vurgu yapmakla yetineceğiz. Cennet, saâdet, samîmiyet, ciddiyet, velîme, vefâ, merhamet, refâkât, akîde, duâ. Bunların hangisi hepimiz için güzel kavramlar değil? Bu kavramların zıddını düşünün bakalım. Aksi kavramlardan Yüce Rabbim cümlemizi ve cümle evlenen kardeşlerimizi korusun.

            Bize en azından bir yazı konusu çıkarmış bulunan ve evlilik gibi en önemli bir konuyu tekrar gündeme taşımamıza vesîle olan dâvetiye sâhibi yavrularımıza buradan, tüm yakınları ve onlardan gelecek nesillerle birlikte gönüllerinin hayırlı muratlarına ulaşmalarını Yüce Rabbimizden niyâz eder, bereketli ömürler, sonsuz mutluluklar dileğiyle selâm, sevgi ve saygılar sunarız. Ne mutlu ki, global rüzgârlara kendisini bırakmamış, kendisi kalmaya direnen nesillerimiz var. Ümit onlarda. Yolları ve bahtları açık olsun…

 

 

 

 

 

 

 

 

BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM

 

Değerli öğrencimiz;

Sevgili ümit çiçeğimiz

Mücâhit ÖZDEMİR’e

Hayırlı uzun ömürler

Sonsuz saâdetler dileğiyle…

 

- AKROSTİŞ -

4.5.04

 

                                   Seneler nasıl geçti, bir çırpıda bilmeden?

                                   Ellerimiz ayrılıyor, geldi çattı ayrılık

                                   Vedâ diyorlar buna, gerçeğin tâ kendisi

                                   Gelenler gider elbet; ve gözyaşı, hıçkırık

                                   İmam-Hatip Lisesi, mutluluklar okulu

                                   Lâkin, sevgisizlere kâlbimiz biraz kırık!

                                   İnşâllâh bir gün gelir, herkesler anlar bizi

                                   Millet bastı bağrına, uzun zamanlar bizi

                                   Üzdüler has evlâdını, millete rağmen

                                   Canlar cânı bilirken canlar, cânanlar bizi

                                   Âhımızı alanlar iflâh olurlar mı ki?

                                   Harlı duâlarına katar insanlar bizi!

                                   İmam-Hatipli olmak, ayrıcalık bilene

                                   Târife sığdıramaz, değme lisânlar bizi

                                   Özüyüz mâzîmizin; istikbâlin, irfânın

                                   Zulmedenler oldu, gerçek anlayanlar bizi!

                                   Dolaştırdılar üstümüzde en ağır süreçleri

                                   Ezim ezim ezdiler, halka kızanlar bizi!

                                   Müslümanlık kor oldu, avuçlarda taşınan

                                   İnşâllâh bir gün anlar, yanlış yazanlar bizi!

                                   Rabbimize sonsuz şükür; hidâyet verdi bize

                                   Elbet utanacaktır, yakan kazanlar bizi!

                                   Sevmeyi çok gördüler; fazîleti, ahlâkı

                                   Evine varamadan, yolda sızanlar bizi

                                   Lûtfun çoktur bizlere ey Yüce Rabbim

                                   Âhirette güler mi, hep ağlatanlar bizi?

                                   Mutluluğun yolunu öğrendik sonsuz şükür

                                   İnşâllâh Peygâmbere vardırır yollar bizi

                                   Lâkin, yaşamak gerek; bildiklerimizi

                                   Evet, işte o zaman; şefâat tutar bizi…  

                                                                                  06.05.2004

                                                                                  Perşembe

Mücâhit Bey;

Pek önemsemediğimiz şu eğitim süreci içerisinde

çok önemli kazanımlar elde ettiğinizi zaman gösterecektir size.

Misyonumuzun önemini anladığınız anda

sizler de bunu zenginleştirmeye çalışıp

hayat çizginizi güzelliklerle bezediğinizde

pırıl pırıl bir geçmişe bakma imkânınız olacaktır gelecekte.

Bu da mutlulukların en büyüğü olacak ve

sonsuz mutluluğun kapısını aralamanıza vesîle olacaktır.

Sana, her yönüyle güveniyorum.

Çok yakından tanışmış değiliz ama,

kısa zaman içerisinde üzerimizde bıraktığın intibâ budur.

Her şeyden önce, samîmiyet ve doğallığınız önemli bir özellik

ve kâlp temizliğinizin bir nişânesi.

Sana, hayat çizginde başarılar diliyorum.

Sonsuzlukta, Hz. Peygâmber’in (sav) komşuluğunda buluşalım inşâllâh!

Allâh’a emânet olunuz…

 

Nûri KAHRAMAN

Ordu İHL Mes. Ders. Öğrt.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

ACI AMA GERÇEK

 

Belki de öğrenci defterine yazılanların ilki olan bir akrostişle sizi baş başa bırakıyorum:

 

Acı ama gerçek

Yolcuyuz biz bu dünyâda

Gelip-geçiciyiz

Şu altı yıl ötedeki

Bu yolun ilk durağıydı

Sonra orta durağa geldik

Şimdi lise durağındayız

Eninde-sonunda bir gün son durakta

İneceğiz ansızın, istemiyerek

Pek sevdiklerimizi

Pek bağlandıklarımızı

El ele “Tavşan kaç, tazı tut!” oynadıklarımızı

Kol kola halay çektiklerimizi

Bırakacağız, gözü yaşlı

 

Evlerimiz ki, döşenmiştir;

Her köşesi anlatmaya ayrı zaman ister

Raflarda sıra sıra renk renk kitaplar

Resimler duvarlarda

Giysilerimiz sığmaz

Vestiyerlere, dolaplara, gardroplara

Üst üste yığılıdır

Kilerde yiyecekler

Buzdolabında içecekler

Demeye varmıyor dilim ama neyleyim

-Dost acı söylermiş-

Bütün bu saydıklarımızı terk edeceğiz

Gerçek yaşama yerine gideceğiz

Eğer yapmamışsak görevimizi

Taşın taşlığını

Giysinin giysiliğini

Dolabın dolaplığını yaptığı gibi

Ne söyleyebiliriz

Ne sunabiliriz?

Sorarsa Yaratan

Sorarsa insanlıktan?!

 

 

 

 

 

 

 

 

BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM

 

Kübrânur Kızımıza

Sonsuz başarı ve mutluluklar dileğiyle…

 

- AKROSTİŞ -

17.11.2004  06.oo  Pamukkent

 

Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh

 

Kimler geldi, kimler geçti; bizler de geldik, geçiyoruz bu köprüden

                        Ümit çiçekleriyiz, baharı hapsedilmiş diyârlarda açılan

                        Bizim omuzlarımızda emâneti gül kokularının

                        Rabbimiz, Rasûlünün bahçelerini bağışladı bizlere

Attığımız adımlarda hep o gül yüzün ışıltısı

                        Nerden geldik, niçin geldik; biliyoruz elhamdülillâh

                        Uzak değil; yanımızda, hattâ içimizde; bize bizden yakın

                        Rabbimiz bizlere şahdamarımızdan yakın

                        Kimin dostluğu daha güzel olabilir; kim O’ndan daha güzel koruyabilir?

                        Ağaçlara yaprağı, gönüllere sevmeyi kim verebilir O’ndan başka?

Hidâyet O’ndan, inâyet O’ndan, tüm güzellikler O’ndan

Rabbim, Güzel Rabbim; ayırma n’olursun bizi yolundan!

Acı bizlere, sevdiklerimize; tüm inananlara

Mazlûm kardeşlerimize Filistin’de, Fellûce’de, Çeçenistan’da

Artık son bulsun çilesi kardeşlerimizin

Ne gün düşecek topraklarımıza bereketi kâlplerimizin?

Ağlayanlarla ağlayamadıkça gülemezmiş yüzler

Sessiz sessiz, sevgiyi anlatır; yaş döken gözler

                        “Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak!”

                        Lâkin bu, aradan sevgisizliği kaldırmakla olur ancak!

                        Allâh’ım! Lûtfettiğin güzelliklerin değerini bilerek yaşat bizi

Muhammed’e (sav) komşu olacaklar arasına kat bizi!...

 

Çok Kıymetli kızımız Kübrânur

Tebriğini aldım.

Çok teşekkür ederim.

Ben de senin bayramını tebrik eder,

Sevdiklerinle birlikte,

Daha nice bayramlara erişmen dileğiyle

Selâm ve sevgiler sunarım.

Yolun ve bahtın açık olsun.

Yüce Rabbim yardımlarını esirgemesin.

Allâh’a emânet ol.

Duâdan unutulmamak dileğiyle…

 

Nûri KAHRAMAN

Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni

 

 

 

Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh

 

Değerli kızım;       17.11.2004      Ordu İHL

 

Ramazan Bayramı (1425 h.) tebriğini aldım.

Teşekkür ederim.

Yüce Rabbim de sizleri sevindirsin ve

Nice bayramları

Mutluluk, sıhhat ve âfiyetle yaşamayı

Nasîp eylesin…

 

Ben de sizlerin bayramını tebrik ediyor

Tüm İslâm âlemi olarak

Zengini-fakiri

                        Siyahı-beyazı

                                   Kuzeylisi-güneylisiyle berâber

Hep birlikte

Sevinç ve coşkuyla kutlayacağımız

Gerçek bayramları yaşamayı

Bizlere nasîp etmsini

Yüce Mevlâdan niyâz ile

Selâm ve sevgilerimi sunuyorum.

Yolunuz ve bahtınız açık olsun…

Allâh’a emânet olun…

                       

                        Nûri KAHRAMAN

            Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni

 

Sümeyye Beyzânur Kızımıza

Sonsuz mutluluklar dileğiyle

- AKROSTİŞ -

 

Sevginin dili konuşur bayramlarda

Ümitler yeşerir yorgun kâlplerde

Merhabâ insanlar, merhabâ yeniden

Elele verelim bir dahâ yeniden

Yollara düşelim… yollara yeniden

Yüreklerimizi açalım, tüm kullara yeniden

Elele vereceğimiz kardeşlerimiz var

Birlikte göreceğimiz işlerimiz var

Ellerimizi açalım Yüce Dergâha

Yalvaralım gönülden Yüce Allâh’a

Zâlimler dünyâda at oynatmasın

Anneleri, çocukları hep ağlatmasın

Nineler, gözyaşını gözyaşına katmasın

Umut sahtekârları artık bizleri aldatmasın

Rabbim, îman kardeşliği, dostluk ver bize

Elçinin yolunda mestlik ver bize

Rızâna ermeyi kastlık ver bize

Günâhlardan uzaklaştır, güldür hep yüzümüzü

Ümitsiz bırakma, açık eyle gözümüzü

Nerde kardeşimiz varsa sevdir bizlere

Ermek için menzile, derman ver dizlere

Sevsin birbirlerini, kaynaşsın Müslümanlar

Eskiden olduğu gibi, hani bir zamanlar

Lûtfet coğrafyamıza gerçek bayramları, yeniden

Ağız tadıyla seyredelim hilâli, akşamları yeniden

Mırıldanalım mutlu makamları yeniden!...

 

 

BİSM

 

Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi?

 

 

 

Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi

En kesîf grupların yükleniyor dördü-beşi

Omuzlardan yol bularak geçmek için karavanaya

Çam ağaçlarıyla çevrilmiş pilâv yüklü arabaya

Ne acâipçe bir manzara ki gözler kapalı

Nerde! Gösterdiği ataklıkla o tam bir Türk malı

Eski köylü, yeni köylü bütün akvâm-ı şehîr

Akıyor kum gibi, tûfan gibi nehir nehir

Yedi iklîmi memleketin duruyor karşında

Ünye, Mesûdiye derken, bakıyorum Akkuşlular arkada

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

04.08.2008