Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2008, (MIZRAP 2008)
KENDİNE İNCİ, GAYRIYA SADEF…
1488 defa okundu,

KENDİNE İNCİ, GAYRIYA SADEF…

 

Sevgili öğrencim;                                                                                            19 Nîsan 1994

Öncelikle defterinizde ayırdığınız sayfa için teşekkür ediyor,

Söze, âdetimiz olan akrostişle başlamak istiyorum:

 

-AKROSTİŞ-

İmam-Hatipli olduk, sonsuz şükür Rabbimize

Niçin geldik dünyâya, bilmek nasîp etti bize

Cennet gibi vatanımız; uğruna fedâ canımız

İlimle, irfanla ancak, bir memleket çıkar düze

Emeksiz yemek olmaz, olsa da tadı bulunmaz

Lâyık olmak için hakka, tembellik gelmeli dize

İslâmiyet dînimiz; aydınlıktır hep önümüz

Bağlanmazsak gönülden, nasıl bakarız yüze?!

O hâlde bilmek gerek kadrini nîmetlerin

Lûtfa liyâkat için, katmalı geceyi gündüze!...

***

            Evet değerli öğrencim İnci;

            Yüce Rabbimizin lûtfuna ve rızâsına ermek, daha doğrusu lâyık olabilmek için,  bunalımlarla dolu şu dünyâda çok çalışmakla mükellefiz. Işık yakmak sûretiyle karanlıklarla mücâdele edilecektir. Sözlerimizle, tavır ve edâlarımzla, hayat kompozisyonumuzla içimizdeki ışığı çevreye yayacağız.

Yüce Mevlâmız bizlere İslâm’ı öğrenmeyi nasîp etmiş. Bu bir emânettir. Onu yakından tanımak, her gün her gün bilgilerimizi yenilemek ve artırmak, bunları anlatmak, hem de uygulamak sûretiyle başkalarına tanıtmak üzerimize düşen bir borç ve kaçınılamaz bir görevdir. Unutulmamalıdır ki, ünlü yazar ve fikir adamımız Râsim ÖZDENÖREN’in ifâdesiyle:“En güzel tebliğ, yaşamaktır!”

            İnsan başıboş yaratılmamıştır çünkü. Akılla donatılmış bundan dolayı. Hareketlerini ölçüp-biçmek durumundadır.

İşte biz, bu okula gelmekle, bu ilâhî ölçüyü tanıma mazhariyetine erdik. Okul bizim için bir sadef oldu. Bizler de birer inci! Bize düşen; bu özellik ve güzelliği fark edip, değerini bilmektir. Ona göre ve bu şuurla yaşamaktır.

Bizler de bizden sonrakiler için birer sadef olabilmeli, ve bizden sonra gelenler bizim incilerimiz olarak, hem kendileri, hem ülkeleri, hem de bizim adımıza, geleceğimizi ve sonsuzluğu süsleyebilmeli. Ancak böylece hayâtımız da, memâtımız da anlam kazanabilir.

Zîrâ, insan sâdece mîde ve bedenden ibâret değildir! Akıl var, kâlp var, ruh var, vicdan var. Hayat var, var ama, bir de ölüm var! Hesap var, kitap var, mîzan var sonra. Bunlar çok uzakta değil. Zamânı gelince hepsi oluverecek biz anlayamadan.

Günler, haftalar, aylar hatır-gönül dinlemeden geçip gidiyorlar işte. Günler geçerken, tabutlar da geçiyor önümüzden bir bir. Ama, kimse kendisinin de bir gün, hattâ her an gidebileceğine inanıyor gibi değil! İşte gaflet bu olsa gerek! Şâir bunu ne güzel ifâde ediyor:

İNANMAZ

Minârede, ölü var diye, bir acı salâ;

Er kişi niyetine, saf saf namaz; ne âlâ!

Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!

Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan!..

Necip Fâzıl KISAKÜREK

Evet, ibret alan yok! Elest Bezmi’nde verdiği sözü hatırlayan yok! Hâlbuki bize yakışan Allâh’ı unutmadan yaşamaktır. Bunun adı ibâdettir, taattır, itaattır, zikirdir.

Bu anlamda, her zaman uyanık olmalı, hayrı gözetmeli ve hayır peşinde koşmalıyız ki; hep duâ ettiğimiz hüsn-i hatîmelere, güzel sonuçlara ulaşalım.

Yüce Mevlâ cümlemize bunu başarmayı nasîp etsin. Lûtf u inâyetini eksik etmesin üzerimizden…

Sevgili öğrencim;

Buradan sizleri hayâta uğurlarken, çizginizin sonsuz güzellik yurduna paralel seyretmesini diliyor, her iki âlemde de, sevdiklerinizle berâber, mutluluklar temennî ediyor

selâm ve sevgiler sunuyorum. Allâh (CC) dâimâ iyilerle karşılaştırsın.

Hayır yolunuz ve bahtınız açık olsun. Fî emânillâh…

Öğretmenin:Nûri KAHRAMAN

Ordu İmam-Hatip Lisesi

 

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

            10.11.2008