Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - SİYÂSET-NÂME, (SÜREÇ-NÂME Söylemek gerekirse doğrudan, harbî; Yaşananlar bir nevî kurtuluş harbi!... Kurtulmak sömürgen ittifaklardan; Kurtulmak, fitne, fesat ve nifaklardan! Çok abartılı falan, demeyin lütfen! Bunu söylemekteyiz gerçeğe atfen!... Bir yanda muhâlefet; topu-tüfeği! Terör hırlamakta, kimin köpeği? Muhâlefetten öte, muhâlifler var; Millete, vatanını etmek ister dar! Kimi partiler, medya, vermiş el ele; Bunlar gitsin de, kim gelirse gele!? Sanki dış güçlerin bir karakolu; Açmak istiyorlar onlara yolu! Hareket ederler kimin emriyle? Düşmanlar güç bulur zîrâ eliyle?! Nerede görülmüş teröre destek? Mücâdele eden devlete köstek!? Dünyânın her yerinde teröre karşı; Tüm partiler bir olur, titretir arşı! Siyâsette muhâlefet olur elbette! Lâkin, teröre karşı herkes nöbette! Bizde ise oy uğruna omuz omuza Hem çakala destek, hem de domuza! Ülkemizde durum neden çok farklı? Nifak politikası nereden çarklı? Derin dalga şeklinde dıştan hem içten Gazel okuyanlar arttı hâriçten! ABD’si, İsrâil’i, Alman’ı; İngiliz'i, Rus’u, hem de İran’ı… İçimiz-dışımız kirli ittifak; Buna karşı direnmeliyiz mutlak! İşte 1 Kasım, bu anlamda önemli; Oylarımız olsun; “uğurlu-kademli!” Bir iktidar olsun, güçlü, muktedir; Bir oyumuz ve duâ; elden ne gelir?! Yeniden sesimizi duyurmak için; Emir almak değil, buyurmak için: Hadi ey millet, gazân mübârek olsun! Aziz yurdum yeniden izzeti bulsun! Yâ Allâh, Bismillâh, Allâhüekber! Ey Aziz Millet haydi kendini göster! 28 Ekim 2015 Vizyon Gazetesi TERCİH-NÂME Her tercih bir dünyâ; hem de âhiret! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Burnunun doğrusu, değil mârifet! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Bir düşün, belki de düşüncen yanlış! Aklın bu fikirleri nereden almış? Sağdaki hayırdan sola ne kalmış?! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Yâni, sağduyu esas; önce bir defâ! Târihe, coğrafyaya, ümmete vefâ! Solduyu batıdır; zevk ile safâ! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Sağdan başlamaksa bir işe esas Etmelidir bunu her şeye kıyas Hayırlara evet, şerlere makas! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Yaptığın tercihler, millet adına! Daha da ötesi; ümmet adına! Ne gün ereceğiz vahdet tadına?! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Her şey bildiğinden daha ötesi Ehl-i küfrün, aslâ bitmez kotası Bu millet Haçlı’ya Hakk’ın sopası Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Bundan dolayıdır küfrün şiddeti İç-dış piyonların hırsı, hiddeti İnşâllâh forslarının bitti müddeti Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Bizi bölmek isteyen niyetleri gör Terörle verdirilen diyetleri gör Hâin cinsleri, cibilliyetleri gör! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Hınçları, milletin dik durmasından Destursuzlara tok vurmasından Başına buyrukça iş kurmasından Bunu bil de reyi ona göre ver!?... 1 Kasım, gerçekten kritik seçim; Değildir mesele, sâdece geçim! Senaryolar ganî, şer biçim biçim! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Tercihi yalnızca mîdeden yapma Onu da düşün elbet; özden de sapma! Hizmeti takdir et, inada tapma; Bunu bil de reyi ona göre ver!?... 3 Kasım’dan 1 Kasım’a efsâne Millet tercihini yaptı merdâne Yepyeni Türkiye çıktı meydâne Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Olmasın dönüşü bu güzel yolun; Aldanma süsüne sağın, ne solun! Şahlansın yeniden tez Anadolu’n; Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Destek ver ülkenin terakkîsine Aldırma densizin telâkkîsine Takılma dinsizin kerrâkîsine Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Nûrânî nâçizâne bir kardeşiniz; Şer ateşinizdir der, nur güneşiniz! Geçmişiniz gibi olsun peşiniz! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Bin yıllık şerefe lâyık olalım Diyâr-ı küffâra fâyık olalım Ecdat gibi nefer-i hakâyık olalım Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Âh, görüyorsunuz ya; bitmiyor sözler Bu gözler kaç on yıldır izzeti gözler Milletim özündeki güzeli özler Bunu bil de reyi ona göre ver!?... Söz artık dostlar, sözüm bitecek; Hak pâyidâr, bâtıl mutlak gidecek! Verdiğin güzel oylar buna yetecek! Bunu bil de reyi ona göre ver!?... 22 Ekim 2015 Hürfikir SEÇİM-NÂME Bayram gitti şimdi seyran başladı Partiler yarışta; hadi, ha gayret! Ak Parti en başta, sonra CHP; Seçim zamânıdır; hengâmı seyr’et! MeHaPe üçüncü; 1’in peşinde! Ak Parti sayının beş’te beşinde! Diğerleri barajlarda uğraşır; Vekillik vekâlet, yalnız düşünde! CeHaPe, 2’yi tekrar alır mı? Yeni liste eskisini bulur mu? 1 Kasım ap-ayrı anlam taşırken Seçmen, 7 Hazîran’da kalır mı?! Yeni seçim, yeni liste, yeni yüz; Metin Gündoğdu’yu işte görünüz! Hareket’te, hareket baştan başa; Onur Şahin önde, hareket gürbüz! Ergün Taşçı, Mustafa Adıgüzel; İki rakip; tam bu seçime özel!... Biri giderse, biri kalır mutlak; Kazanır; kim iyi çekerse gazel!... Gel görelim, her ikisi de sessiz! İnsanlar kulak vermeli nefessiz! Yanlar-yönler dolmalı hep dostlarla; Meydanlar ses vermez zîrâ; kimsesiz! Onur Şahin, ben de varım diyecek? Eski hâl muhâldir; bu da bir gerçek! 7 Hazîran’da belkiydi ama; Seçmen, bu defâ, biraz titreyecek! Kendine, yâni, gerçeğe dönecek! Hamâsî sözlerin şavkı sönecek!... Bizimkisi sâde bir tahmin dostlar; Meçhûl; halk hangi trene binecek? Beş’te beştir, Dört’te bir, Üç’te iki; Üç, Bir, Bir dâhî olabilir belki! Biz ne desek yalan şimdi buradan; Baş üstüne, halkın reyi tabî ki!... Nûrânî yazıyor, sürece katkı; Konuşayım dese tutulur nutku! Hayırlı olsun; Ordu, hem yurduma İnsanlar şen olsun, hem daha mutlu… Kırmayalım kimseyi bu süreçte Yakışmaz asâletimize hiç te! Değmez politika, ya her ne sebep; Hem ülkemiz, hassas bir dönemeçte! Dostlar; sözümüz, şimdilik bu kadar; Hakk'ın takdîriyle; halktadır karar... Millet, hem memleket, ve de ümmetin; Selâmeti için dâim duâlar... 5 Ekim 2015 haberordu.com MÎLAT-NÂME 10 Ağustos bir mîlattır; Yeni Türkiye Merhabâ… Hiç olmamış icraattır; Yeni Türkiye Merhabâ… Ezelinden beri bir ilk Liderini seçti bu halk Haykır; hem de ayağa kalk! Yeni Türkiye Merhabâ… Başkanını buldu cumhur Millet için büyük gurur Olursa bu kadar olur Yeni Türkiye Merhabâ… Ulusal sağ, Ekmeleddin Ulusal sol; Selahattin Ortak akıl Tayyibüd’din Yeni Türkiye Merhabâ… Heyecanımız dorukta Bu târihî yolculukta Ümitler sonsuz ufukta Yeni Türkiye Merhabâ… Tüm coğrafya hülyâlarda Olsa da hep kavgalarda Baş köşede, duâlarda; Yeni Türkiye Merhabâ… İnsanlığın ihtiyâcı: Nifak gitsin, bitsin acı Bütün mazlumlar duâcı Yeni Türkiye Merhabâ… Özellikle dost ülkeler Çiğneniyor tüm ilkeler Çözülmeli tüm halkalar Yeni Türkiye Merhabâ… Beklentimiz istikrarda Kalmalıyız bir kararda Çözümler gelsin ard’arda Yeni Türkiye Merhabâ… Gayrı, içerde son nokta Yarış bitti, nizâ yokta Artık birlikle atakta Yeni Türkiye Merhabâ… Kenetlenmeli liderde Kalınmamalı kederde Buluştuk, eski kaderde Yeni Türkiye Merhabâ… Senlik-benlik dursun şurda Can gelsin vatana, yurda Sabr’edelim bu uğurda Yeni Türkiye Merhabâ… Dövüş-kavgayı keselim Bağrımıza taş basalım Böyle söyler akl-ı selim Yeni Türkiye Merhabâ… Çatal kazık yere batmaz Muhabbetsiz sevdâ tütmez Sevenler ihânet etmez Yeni Türkiye Merhabâ… Nûrânî’nin derdi çoktur Gamsıza nazarı yoktur Boş lâflar ülkeye yüktür Yeni Türkiye Merhabâ… Selâm olsun tüm dünyâya Ülkem kalkıyor ayağa İnşâllâh hayırlı ola; Yeni Türkiye Merhaba haberordu.com 9 Ağustos 2014)
SİYÂSET-NÂME
1342 defa okundu,

 

 SALAKÎ-NÂME

 

Bu nasıl bir dünyâ, nasıl insanlık?

Sınır tanımadan saldırıyorlar!

Hem gûyâ, İslâm devleti adına

Dindaşı ortadan kaldırıyorlar!

 

Kardeş olacakken, kâtili olmuş!

Kendine, nice bir gerekçe bulmuş?

Kimlere aldanmış, nereden dolmuş?

Kucaklayacakken öldürüyorlar!

 

Füzeler, bombalar yağıyor gökten

Ele fırsat geçen yıkıyor kökten

Kulları biçerken; korkmuyor Hak’tan

Saçları-başları yolduruyorlar!...

 

Hangi akıl, kabul eder bunları?

Hedef aldıkları kendi canları!

Bilmez mi, nerenin çalar çanları?

Kendi güllerini solduruyorlar!

 

Şu Ortadoğu’da nice beyinsiz

Halka böyle, acımasız, tekinsiz

Revâ gördüğünü yapmaz bir dinsiz

Haritalarını sildiriyorlar!...

 

Hangi dîne sığar, neyin etiği?

Gözünü kırpmadan çeker tetiği

Kardeşlerin kanı, ekmek katığı!

İçtikçe daha bir çıldırıyorlar!...

 

Bütün garazları kardeşlerine

İş kalmıyor düşman askerlerine

Ne ad koyacaklar zaferlerine?

Küffâra tam tamlar çaldırıyorlar!

 

Kim nâmına, niçin, cümle bu işler?

Kimlerin başına, atılan taşlar?

Kimlere hizmet ediyor düşler?

Elâlemi bize güldürüyorlar!

 

Taraflar çok, lâkin hepsi Müslüman;

Ölenler Hüseyin, öldüren Hasan!

Ne olur bu kadar nâdân olmasan?!

Zâlimleri gülmekten öldürüyorlar!

 

Orada, burada; her yerde kıs kıs

Harekâtta cevvâl, akılda nâkıs

Bizler kan verdikçe canlanır nâkus

Canı her çektikçe dolduruyorlar!...

 

Geçtiği yerleri yakıp-yıkarken

Feryatlara salıp ciğer yakarken

Elde kesik baş gururla bakarken

Kimlere sadâkat bildiriyorlar?...

 

Alevî-Sünnîdir, yok Îran, Tûran

Günün kahramanı; kardeşe vuran!

Garba yaltaklanıp, doğuyu yoran:

Birlik diyenleri yıldırıyorlar!...

 

Selefî, halefî; hepsi salakî!

Vahdet düşlemeyen yollar âfâkî

Serseri gidişler besler nifâkı

Ne saza, ne söze aldırıyorlar!...

 

Dostlar, manzaradan utanıyorum!

Bir onmaz yarayım; hep kanıyorum!

Kaç asırlar geçti; usanıyorum…

Göz göre göre, hep, böldürüyorlar!

 

Nûrânî, olanlar bizde ilk değil

Osmanlı gidince kalmadı ehil

Batıdan dersliler, kendine câhil

Her şeyi oryantâl kıldırıyorlar!

 

Bunda da bir hikmet var mıdır acep?

Olanlar çok açık; fikre ne hâcet?!

Osman değil belki, ama bir Recep?!

İnsanı hayâle daldırıyorlar!...

 

Yine de mecburuz ümitvârlığa

Îmânı olanlar düşmez darlığa

Zorlamakla böyle,  bahtiyârlığa

Belki giden  yolu bulduruyorlar!...

 

Dâim duâ eder, böyle bekleriz;

Hislenir, hislenir; fikre ekleriz;

Derler, çalkanmadan durulmaz deniz;

Ümit deryâsına daldırıyorlar!...

 

17 Hazîran 2014 

 

GEZİ-NÂME

 

Nifak virüsleri girmiş kanlara

Hükümet tanınmaz, devlet tanınmaz

Uymasa da şereflere şanlara

Çiğnenir töreler, millet tanınmaz…

 

Gezi deyip çıkar, sonra park olur

Vardığı yer "dönek" olur, çark olur

Derin bağlantılar hemen fark olur

İzzet unutulur, zillet tanınmaz…

 

Bunların bir de 1 Mayısları var

Sürerler meydana seyisleri var

Global tımarlı deyyusları var

Satılmış hâine izzet tanınmaz!

 

Pis zevkler uğruna her şey târümâr

Vatan üzerine oynarlar kumar

Gâyesiz gürûhtan kimler, ne umar?

Kutsala zerrece kıymet tanınmaz…

 

Aziz millet mâcerâya sürülür

Geleceği ateşlere verilir

Lider olmak, niye abes görülür?

Mâzî unutulur, kuvvet tanınmaz…

 

Koşmaktalar acep neyin peşinde?

Farkında mı suyu, kimin aşında?

Vicdan olmaz azgınların döşünde

Emeğe saygı yok, himmet tanınmaz…

 

Yıllar yılı yakmışlardır her şeyi

Dinlemeden çalışanı, kimseyi

Yıkmışlardır kıyıları, köşeyi

Ne hak-hukuk, ne merhamet tanınmaz…

 

Hem, alay ederler dinle-îmanla

Pırlantayı karıştırır samanla

Değişirler mi ki acep zamanla?

Edep-erkân, saygı-hürmet tanınmaz…

 

Hiç düşünmez yaptığının sonunu;

Vurmak-kırmak, hangi aklın kânunu?

Bu, değil mi kesmek kendi önünü?

Dost-düşman bilinmez, mürtet tanınmaz…

 

Taşıdığın su, hangi değirmene?

Gâvur hep öğütür, gelmez îmâna

Gönüller râzı mı bu yapılana?

İnsaf denen şey yok, medet tanınmaz…

 

Sanmayın, bu şâir söyler boş yere

Bu günlere geldik boş vere vere

Öyleyse göz yumma göz göre göre

Yoksa ne yurt, ne memleket tanınmaz!

 

Şükür, başımızda “baş” olanlar var

Gözü yaş, duruşu “taş” olanlar var

Göğsü siper, bağrı “döş” olanlar var

Duâ olmayınca rahmet tanınmaz!

 

Allâh’ım yardım et sevenlerine

Yalnız seni tanıyıp, övenlerine

Lâyık kıl, mazlûmun güvenlerine

Her şey hep bozulur, ümmet tanınmaz!

 

Nûrânî, düşmanda tuzak bitmiyor;

Yaklaş babam yaklaş, uzak bitmiyor!

Yağ yakıp-döküyor, kızak bitmiyor

Ne düşmanlık, ne muhabbet tanınmaz!

 

Rabbim âgâh kılsın, basîret versin

Başlar, her nerdeyse fitneyi görsün

Ümmet-i Muhammed felâha ersin

Yoksa bize hakk-ı hayat tanınmaz!

 

30 Nîsan 2014

 

TAYYİP ORDUSU

20’de 20’lik, TAYYİP ORDUSU;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

El ele, tek yürek hizmet coşkusu;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

Aklından geçmezken, halk birdenbire;

Topyekûn kavuştu Büyük Şehir’e...

Artık, heyecanla; izler habire!

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

BÜYÜK ORDU, Büyük Başkan ENVER Bey;

ALTINORDU, gümüş ordu; hepsi heyy!

Değil hiç de, bu kadarı olur şey;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

ENGİN Bey’im ses vermekte merkezden

TEKİN TAŞ’tır; destek almış herkesten

Hizmet aşkı tütmekte, her nefesten;

Orduma yurduma hayırlı olsun…  

 

AKKUŞ dedi; reis, İSA DEMİRCİ!  

Ergüder Bey DSP’den taburcu!

Argan Yayla çiçek; hem burcu burcu!

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

ÇAYBAŞI’nda İSMET Beyim YANIK’tır,

ÎSÂ GÜL’e MESÛDİYE tanıktır...

Makamlar-mevkîler, canlar konuktur;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

AYBASTI’da İZZET ile GÜNDOĞAR

ULUBEY’i, ÎSÂ TÜRKCAN kovalar

GÜLYALI ŞEN; TÂLİP Beyler buradalar!

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

KEMÂL ile, BAHTİYAR’dır PERŞEMBE

ÇAMAŞ teslim ALAHİTTİN GİDER’e

ÇATALPINAR; cansuyu=AHMET TÜRE

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

İlçemle Gülyalı, Perşembe üçlü;

Ulubey bir civan, kestâne saçlı;

Merkezle iç içe; hepsi de güçlü:

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

GÖLKÖY’de yeniden ALİ KEMAL MERT:

İstihdam artıyor, azalıyor dert;

Muhabbette sıcak, iş deyince sert!

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

 

FATSA 3. Kez ANLAYAN dedi,

“HÜSEYİN, hizmette çağlayan” dedi,

“Câmi, hem cemevi sağlayan” dedi;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

Yokuşdibi, Çambaşı’ndan KABADÜZ

Gayretlerle yükselişi görünüz,

YENER KAYA denilince durunuz;

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

KABATAŞ emânet YAKUP YILMAZ’a

KORGAN’ın vebâli TUNCAY KİRAZ’a

Artık mahal yoktur; “Az dur, biraz”a

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

YENER YALÇINKAYA, GÜRGENTEPE’nin

ÇAMYAR oldu 2. AHMED’i ÜNYE’nin

Elmas, pırlanta; ne derseniz deyin;

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

İki büyük merkez; Fatsa’yla Ünye,

Ayrı-gayrı yoktur, Ordu’dur künye!

Bütün ilçelere hep aynı gönye;

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

Günan Murat HATİPOĞLU, KUMRU’lu

İKİZCE’de BAHRİ SÖĞÜT duygulu

Kimse değil riyâsetten kuşkulu

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

Hepsi birer TAYYİP, olduğu yerde:

Devâ olacaklar, düşmeden derde;

20’ye 20’den güzeli nerde?

Orduma yurduma hayırlı olsun…

 

Doğrusu, hasretti; beklenmekteydi

Ümitler ümîde eklenmekteydi

Demek ki bu güne saklanmaktaydı;

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

Senelerdir kalmışlardı yollarda;

Şimdi zirvedeler, bayrak ellerde:

Mazbatalar çiçek, mevsim güllerde;

Orduma yurduma hayırlı olsun

 

Âşık Nûrânî’yim; sözüm dobraca:

Bu havayı bozmayalım; çok ricâ!

Şükr'edelim; hem bol duâ, ayrıca:

Orduma yurduma hayırlı olsun

(7 Nîsan 2014) 

 

NE DEMELİ?

Memleketi gerim gerim

Gerenlere ne demeli?

Sinsi sinsi ateşlere

Verenlere ne demeli?

 

Sokak sokak, cadde cadde

Satır satır, madde madde

Fitne-fesatta son hadde

Erenlere ne demeli?

 

Felâket kültürü zengin

Bir kaşık sulardan, engin

Ufak kıvılcımdan yangın

Derenlere ne demeli?

 

Ateşe benzin dökene

Kapı-bacayı sökene

Nifak tohumu ekene

Serenlere ne demeli?

 

Kardeşlik, komşuluk bilmez

İyilik etsen de gülmez

Kendisini aslâ ölmez

Görenlere ne demeli?

 

Sorumsuza, kedersize

Edepsize, hem arsıza

Meymenetsiz, çıparsıza

Tiranlara ne demeli?

 

Adı “gezi”, derdi tozu

Kime veriyorlar kozu?

Düşmana mesajdır pozu;

Duranlara ne demeli?

 

Ele âlet olanlara

Çıkar, fayda bulanlara

Mutlu, esen kalanlara

Hayranlara ne demeli?

 

Ne çok uğraşsan, boşuna

Gitmez hâinin hoşuna

Nâdanların yokuşuna

Saranlara ne demeli?

 

Rabbim yardım etsin bize

Düştük dipsiz bir denize

Tuzağını ülkemize

Kuranlara ne demeli?

 

Nûrânî eyler feryâdı

Bu kimin, kime tokadı?

Yapılanın nedir adı?

Vuranlara ne demeli?

 

Otuz mart en iyi fırsat

Cevâbı yüzüne fırlat

Millet bilmektedir, evlât

Nobranlara ne demeli?

orduca.com 17 Mart 2014  

ZULÜM-NÂME

Böylesine zulümler işleyenlere

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

Vatandaşsız  yönetim düşleyenlere

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

İnsanoğlu şeytanı solladı yine

İnsafı olmayanın îman nesine

Kulak tıkamak moda, feryat sesine!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

ESED, ASLAN demek, ismiyle müsemmâ

Yalnız kendi halkına, burda muammâ!

İsrail’e, lâf bile diyemez ammâ!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Adı da, soyadı da tanıdık, yerli

Sâhibinin sesidir; hem kerli, ferli

Bir ölüm makinesi; keser dönerli

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Hâfız Esed’in oğlu, Firavun dölü

Kendileri sefâda, ülke kan gölü

İnsanları hayâlet, gerçekte ölü

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Çokları çelik çocuk,  tam iki bin can

Bu nasıl insanlık, bu nasıl vicdan?

Canavarlar utanır görseler inan

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Ahvâli ifâdede dil âciz kalır

Göz yaşını teşbihte sel âciz kalır

İş Allâh’a kalmıştır; kul âciz kalır

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Gâvur gâvura yapmaz bu yapılanı

Bu nasıl bir iş böyle, kimin plânı?

Olanlar akıl dışı, vahşet îlânı

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

O körpe bebeklere nasıl kıyılır?

Tetiğe basılırken neler duyulur?

Böylesi hangi dinde insan sayılır?

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Ne dînine uyar, ne milliyetine

Çekmiştir cinsine cibilliyetine

En güzel örnek ‘esfele sâfilîn’e

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

 Akıllar uçup  gitmiş, dönmüş şaşkına

Ne yaptığının varamıyor farkına

Tiynetini eklemiş, batı çarkına

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Hâlık’ın dünyâsını halka dar eder

Bir gün zulüm yapmasa, bunu ar eder

Memleketini düşman, eli yâr eder!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

SİSİ olsun, ve yâhut  ESED; hepsi  bir

Zulm’ile ölüm kusar, cinâyet bilir

Nemrutların elinden başka ne gelir?!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Âh çağdaş dünyâ söyle, nerelerdesin?

Mesâide değilsin, tâtillerdesin!

Orta çağlara doğru gezmelerdesin!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Gelir gibi olsan da, derdin hep “çıkar!”

Durumdan, “ vazîfe” değil, rant çıkar

Olan olduktan sonra gelsen ne çıkar?

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

“Gaz”ı veren de sensin, belki; mutlakâ

Çünkü, senden habersiz yapamaz aslâ!

Lâkin, zulümde önde sana kıyasla;

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Vahşetlere seyirci bir dünyâdayız

İlkesiz, hem kuralsız bir kavgadayız

İnsanlığın öldüğü zor çağlardayız

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Katmerli zâlim desek azdır sizlere

Nedir çektirdiğiniz böyle bizlere?

Sözüm, içimizdeki beyinsizlere!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Osmanlı yetimleri, garip öksüzler

Onlar gidince başa geçti köksüzler

Halkına yiğit, düşmana yüreksizler

Gâvur desek gâvura hakâret olur!

 

Hey Nûrânî, yıllardır çalar-söylersin

Hep dertler üzerinden gönül eylersin!

Devran böyle, manzara budur; neylersin!

Gâvur desek gâvura hakâret olur!...