Sevgili çocuklar. Gününüz mübârek olsun. Hayırlı Cumâlar.
Zaman nasıl da geçiyor? İşte bir hafta geride kaldı.
Geçen hafta karnelerinizi aldınız. Doğru evlere koştunuz.
Hiçbir yere sapmadan, selâmı sabâhı bile atlayıp âdetâ uçtunuz…
Karneleri, büyüklerinizin tâ burnuna dayadınız!
Bahşiş alan aldı, alamayanlar bir başka bahara kaldı.
ÇİN DENEN ÜLKE
Olmazsa, amcana, dayına, varsa dedene gider gösterirsin karneni!
Daha hala var, teyze var, nineler var; konu var, komşu var.
Memlekette adam kıtlığı yok ya! Gürül gürül bir nüfûsumuz var.
Ülkemizin canlılığı, rengi, güzelliği ve gerçek zenginliği bu.
Büyük nîmet bunlar. Çin denen ülkeyi düşünün; tek çocuklu âileler.
Ne dayı var, ne teyze var, ne de hala. Ne coşku, ne heyecan!
Sizinse her mahallede, her köyde bir akrabanız var.
Ne büyük mutluluk, ne büyük zenginlik, değil mi?
Mâlum, dertler paylaşıldıkça azalır, mutluluklarsa çoğalır.
Her neyse, işin latîfesi. Hepinize hayırlı tâtiller.
NİTELİKLİ BERÂBERLİK
Ne yapıyorsunuz, ne âlemdesiniz? Nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Bu konuda size yeterince yardımcı olamıyoruz.
Daha doğrusu öyle bir derdimiz yok, çünkü geleneğimiz yok.
Nitelikli berâberlik nedir, gerçek ebeveynlik nedir bilmiyoruz.
Ne dînin öngördüğü mesûliyetin farkındayız ne de ilmin!
Eskiden köylerde olduğu gibi evden dışarı salıp bırakıyoruz.
Başımızdan gitsin de nereye giderse gitsin der gibiyiz.
Sizler bizim ve ülkemizin en değerli hazînelerisiniz.
Peki, siz biliyor musunuz bunun böyle olduğunu; ya biz?!
Siz iyi olmazsanız ülke iyi olabilir mi? Elbette hayır!
Peki sizin iyi olmanız için iyi gayretler var mı?
Siz görebiliyor musunuz? Göremiyorsunuz; çünkü yok!
Öyleyse biz ne yapıyoruz, siz ne yapıyorsunuz ve nereye gidiyoruz?
VAKİT NEDİR?
Vakit nakittir demiş atalarımız. Haberiniz var mı bilmem!?
Vakit, öyle, öylesine geçirilecek, harcanacak bir şey midir?
Bir nefes alamadığın, ya da veremediğinde ne oluyor?
Elbetteki hayat bitiyor! Öyleyse her nefes çok önemli olmalı.
Hastalara bir bakın bakalım, en çok sıkıntı çektikleri şey nedir?
Gerçi, sağlamken bunlar fark edilmez. Hele sizler gibiyken…
Gerçek şu ki, insanım diyen insanın boşa geçirecek vakti olamaz.
Dinlenmek, gezmek söz konusu olabilir plânlı olmak şartıyla.
Ama, gelişigüzel, gâyesiz, şuursuz geçmemeli zamanlar.
Kendimizi, çevremizi, tüm evreni inceleyelim bakalım;
Lüzümsuz, gâyesiz, düzensiz her hangi bir şey var mı?
Belki elle tutulur olmadığı için farkında değiliz;
Ama, saatler, dakîkalar, sâniyeler; hepsi hepsi çok önemli!...
Bunun için Sevgili peygamberimiz(SAV) şöyle buyuruyorlar:
“İki nîmet vardır ki, insanların çoğu kıymetini bilmezeler,
aldanırlar; SAĞLIK ve BOŞ ZAMAN!” BUHÂRÎ
ÖĞRETMEN ÇOCUKLAR
Sevgili çocuklar! Sizler bizim ümit çiçeklerimizsiniz.
Bize bakmayın. Bizim işimiz çok. Gücümüz çok.
Sizden daha önemli işlerimiz var maalesef!
Ama siz daha anlayışlısınız. Daha çok imkânlar içerisindesiniz.
Tâtili bir fırsat olarak değerlendiriniz.
Okul günlerinde rahat yapamadığınız iyilikleri gerçekleştiriniz.
Meselâ, bugün Cumâ. Bu haftalık bayramı güzelce değerlendiriniz.
Bir ilmihâl kitabından Cumâ Âdâbı konusuna bakınız.
Onu en güzeliyle uygulamaya çalışınız.
Unutmayınız ki, Cumâlar hepimiz için haftalık fırsatlardır.
Tâtili, kendini dağıtma değil, toparlanma fırsatı olarak görünüz.
Ders dolayısıyla yapamadıklarınızı gerçekleştirmeye çalışınız.
Annenize yardım ediniz. Babanıza ya da akrabâlarınıza.
Komşularınıza ya da çevrenizdeki diğer insanlara…
Zamanlarınızı iyilik ve güzelliklerle süsleyiniz.
Gelip geçici, uçucu-kaçıcı, aldatıcı güzelliklere iltifat etmeyiniz.
Hem madden, hem de mânen, her şeyi büyüklerinizden beklemeyiniz.
Nice çocuklar var ki annelerinin, babalarının öncüleridirler.
Öğretmenleri, hocaları, kılavuzu olmuşlardır.
Sizler okuyorsunuz. Onlar okumadı belki.
Sizler din-diyânet öğrendiniz. Yazın kurslara gittiniz.
Onlar zamânında Din Bilgisi mecbûrî değildi. Öğrenemediler.
Ya da köylerde işten-güçten fırsat bulamadılar, câhil kaldılar.
Ama sizi okuttular. Öyleyse onlara acıyın. Güzellikleri paylaşın.
Ki, sonsuz hayâtta, Cennette de berâberliğiniz sürsün…
SABAH SÜRPRİZİ
Bir sabah erken kalkın meselâ. Namazdan sonra kitap okuyun.
Kahvaltı sofrasını siz hazırlayın. Anne-babanıza sürpriz yapın.
Onlara unutamayacakları bir gün yaşatın. Bu çok zor bir şey değil.
Diğer yakınlarınız ve insanlar için de iyilikler üretebilirsiniz.
Biraz gayret edin, her şeyden önce niyet edin yeter!
Hayırlı evlat olmaya bakın ki hayırlı evlatlarınız olsun!
Öldükten sonra bile anne-babaların defterleri iyiliklerle dolsun!...
EN AZ BİRE ON!
Hayırlı tâtiller, hayırlı tahsiller, hayırlı ömürler sevgili çocuklar!
Sizlerle konuşulacak çok şey var. Sizler çok önemlisiniz.
Dünyâya boşuna gelmediniz. Bir defâ, boşuna insan olmadınız.
Öyleyse, İbrâhim Edhem Hazretlerinin dediği gibi;
“İyilik yap, denize at; balık bilmezse Hâlık bilir!”
Yaratan Hâlık her şeyi bilir. Hiçbir şey O’na gizli kalmaz.
İyiliklere de en az bire karşı on sevap yazar.
Gerçek kâr burada; sen neredesin ve biz neredeyiz ves’selâm?!...
ORDU HAYAT GAZETESİ
29.01.2009