Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2009, (MIZRAP 2009)
BELEDİYELER ve TURGUT CANSEVER
1312 defa okundu,

BELEDİYELER ve TURGUT CANSEVER

 

Geçen hafta sonu ülkemiz ve İslâm Âlemi bir büyük değerini, dünyâ çapında bir kültür ve sanat adamını kaybetti. Vefâtının, yerel seçimler öncesine tevâfuk etmesi dolayısıyla bu gün bu bilge mîmarımızdan söz edeceğiz. Çünkü mîmâr demek îmâr demek; îmâr da belediye demek. Ev demek, binâ demek; şehir, kültür ve sanat demek. Geçmiş demek, gelecek demek; neredeyse her şey demek!

BAŞKANLAR, YAPILAR ve HAYATLAR

Aslında, tüm belediye başkanları ve adayların tanıması gereken bir kişilik Turgut CANSEVER. O da bir mîmâr netîcede ama, onu diğerlerinden ayıran, ülkenin genelini ilgilendiren farkı ne? Ne yapmaya, ne anlatmaya çalışıyordu o? Ona neden  “bilge” vasfı uygun görülmüştü. İşte, Belediye başkanlarımızın asgarîden, bir nitelik olarak, bu ince çizginin farkında olmaları gerekir. Belediye başkanlarında tahsil, güler yüz ve tevâzu kadar kültürel yerlilik, enginlik ve derinlik de aranmalıdır. Hattâ, şehre dâir yapısal tasarrufu söz konusu olan tüm yerel birim yönetici ve yardımcılarında da. Çünkü, her yerel yönetici bulunduğu yeri îmâra çalışan bir mîmar ya da bir toplum mühendisi benzeri bir şehir mühendisi konumundadır. Nitekim, ünlü mîmârımız; aşağıda adı yazan kitabının önsözünde şöyle der:

“Yapılar hayat düzenimizin çerçevesini oluştururken, hayat tarzımızı da şekillendirir!”

“Mîmarlık varlığın bütün alanlarını kapsayan bir disiplindir. Bu sebeple başarılı bir mîmarlık faaliyetinin gerçekleşmesi, kültürel oluşumun temel bir göstergesidir. Shf.7

İNSANIN ESAS VAZÎFESİ

“Mîmarlığın, “İnsanın dünyâdaki esas vazîfesi dünyâyı güzelleştirmektir” Hadîs-i Şerifinde tarif edilmiş çerçeve içinde oluşmasını sağlamak, sosyal, rûhî ve inanca taalluk eden meselelerini doğru olarak ortaya koymak ve yanılgıları bertaraf etmek uğrunda çaba sarf etmek benim için kaçınılmaz görev olmuştur.” Shf:8

Merhum, hiçbir şeyin inanç, kültür ve kimlik boyutundan âzâde olamayacağını, dolayısıyla Müslümanlara âit her motif ve figürün tevhid eksenli olması gerektiğini, aksi takdirde, bu özellikten yoksun olarak şekillendirilecek her yapının ilkel kabîlelerin fetişistik tasarruflarından öteye geçemeyeceğini ifâde ediyor.

“İslâmiyet’in temel prensibi olan Tevhid(Birlik), İslâm Mîmârîsine de yansımış olup bütün varlık düzeylerine ait problemlerin bütünlüğünü kapsar ve cevaplandırır. Bütün varlık düzeylerine ait problemleri kapsamayan yaklaşımlar İslâmî olmaktan çok, fetişistiktir.

“Allâh ile berâber başka ilâhlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına bırakılmış olursun.” İsrâ Sûresi 17/22” İSLÂMDA ŞEHİR ve MÎMÂRÎ, Timaş 2006 İst. Shf:25

Pazartesi günü Fâtih Câmii’nde Prof.Dr. Hayreddin KARAMAN Hoca’nın kıldırdığı namazın ardından defnedilen ünlü mîmarımız, Cumhûriyet Dönemi’nde yetişen, geçmişini inkâr etmeden, ondan aldığı ilhâmla geleceği yorumlamaya çalışan nâdir yerli entelektüellerimizden biriydi. O, sıradan bir taş ustası ya da yontucudan çok öte, taşı, taş olmanın ötesinde değerlendiren, onu bize sunanın meramını okuyup, onun sanatı ışığında şekillendirmeye çalışan, taşda da bir ruh olması gerektiğine işâret eden bir sanat bilgesiydi. Tabii bu özellik kolay elde edilen bir sonuç değil. Çalışmakla, yorulmakla, araştırmakla, sabırla ve her şeyden önce elbette ki lütûfla gelinen bir nokta. Hayat hikâyesi ve eserine  bakanlar, bunu rahatlıkla görürler.

1921 Antalya doğumlu olup yerel, ulusal ve global çapta, mesleği ile ilgili çok önemli vazîfeler îfâ eden Turgut CANSEVER’in  üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü'ne layık görülmesi eseri ve etkisi hakkında gerekli fikri vermeye yeter sanırım. Cansever'in mîmârî eserleri arasında; Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı restorasyonu, Karatepe Açık Hava Müzesi, Salacak Çürüksulu Ahmet Paşa Yalısı, Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü ve Bağlarbaşı Türkiye Diyanet Vakfı İSAM binası yer alıyor.

Yazılı olarak da yabancı dilde yazılanlardan, sayısız tebliğ ve makâleden başka Şehir ve Mîmârî Üzerine Düşünceler(1992), Ev ve Şehir Üzerine Düşünceler(1994),Habitat II konferansı için, Şehir ve Konut Üzerine Düşünceler(1995), Kubbeyi yere Koymamak(1997) ve İslâm’da Şehir ve Mîmârî(2006) gibi basılmış eserleri var. Eserlerde mîmârî pratik ve teknik bilgiden çok kültürel irfânî boyut ve mâhiyetle ilgili düşünceler ve tesbitler yer alıyor. Bu yönüyle çok aydınlatıcı ve yol gösterici olan eserler geleceğin inşâsında tuzu bulunsun isteyen herkes için ilâç niteliğinde. Bu eserleri okuyunca evinize, çevrenize, şehrinize ve onu yönetmek için aday olan ve oy peşinde koşan herkese bakışlarınız değişecek, tercihleriniz  daha sağlıklı bir zemîne kavuşacaktır.

KÜLTÜREL KİRLENME Mİ! O DA NE?

Onun farklılığını ortaya koyan bir alıntıyla sözlerimi bağlamak istiyorum. Merhum Turgut CANSEVER’e bir röportajın son kısımında, şöyle bir soru soruluyor:

“-Kültürel kirlenme Türk mimarisinin en büyük sorunu' diyorsunuz. Teknolojinin getirdiği bir kirlenme mi bu? Yani yapılan, yapılmak istenen yeni binalar mı sorun?

-Dünyada kültürel çeşitlilik kaçınılmaz. Farklı tarih ve kültürel kökenlerden gelen toplumlar farklı yaklaşımlara sahip. Ama insanın vazifesi dünyayı güzelleştirmektir. Dünyaya en büyük müdahale yapılarla olduğuna göre mimarların görevi dünyayı güzelleştirmek. Amaçların berrak bir şekilde belirtildiği çağlar kayboldu, ahlaki amaçlar unutuldu. Bizden sonra yaşayacak insanların da dünya üzerinde hakkı var. Basit konfor ve menfaat meselelerimizle gelecek nesilleri bu haklardan mahrum ediyoruz. Esas takıldığımız fikrî ve manevi engeller. Kuleler insanlığın içine düştüğü gurur, para gibi yanılgıların ürünü. Ortaçağ Avrupa'sında sadece rahipler mimarlık yapabiliyor. Yeryüzü ile oynanıyor sonuçta.” (Zaman Gazetesi, 01.01.2006)

Söylenmek istenenler açık. Belediyecilik başta olmak üzere, tüm işlerin, bir heyecan dalgasından öte, ahlâkî, fikrî, mânevî ve kul hakkı boyutları var. Özellikle, zâbıta eksenli belediyenin sorumluluğu ağır. Umarım herkes, şu önemli seçim öncesinde kendisini buna göre ayarlar. Sonuçta Güzel Ordu’nun her şeyi bize özgü ve güzel olur.

Vefâtıyla bile bizi, irfanımızın vefâ kavşağında buluşturan üstâdımıza Rabbimizden ganî ganî rahmet diliyoruz. Kültür ve irfânımıza yaptığı hizmetler dolayısıyla bir Yâsin okumak geldi içimden kendisine bu sabah. Allâh kabûl etsin.

Yüce Rabbim onun gibilerin, eserlerinden ilham alan nesiller ve belediyecilerimizin sayısını artırsın ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

26.02.2009