Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2009, (MIZRAP 2009)
SUSADIM, ÇEŞMEYE VARMAZ OLAYDIM
1621 defa okundu,

“SUSADIM, ÇEŞMEYE VARMAZ OLAYDIM!”

Dün sözünü ettiğim, Îsâ ÖNER Ağabey’in o gün radyodan dinleyip sıcağı sıcağına kısaca anlatmaya çalıştığı kıssayı araştırdım. Gerçekten ibretâmizdi ve o günlerde bizim de dikkât çekmeye çalıştığımız bir husûsla ilgili olabilecek mâhiyetteydi. Ayrıca, şehrimizde gelişen ve normal bürokratik teâmüllerle çelişen sıra dışı tavırlara karşı çarpıcı bir uyarıcılığı söz konusuydu.

Bu kıssayı ilgililerle o günlerde paylaşmak isterdim. Belki etkisi olurdu da bunca kâlp kırıklıklarına sebep olunmazdı. Çünkü, bize göre ortada bir mağdur vardı ve derdini kimseye anlatamıyordu. Anlatmaya çalışanların da lâfları ağızlarına tıkanıyordu. Mağdur, en sonunda gerilimi daha fazla tırmandırmayı anlamsız buldu ve işi Allâh’a havâle etti. Belki bedduâ etmedi ama gönül koymuş olmalıydı.

Emekli olduktan sonra, daha memuriyetinin teri soğumadan ardından gelişen olayları hepiniz biliyorsunuz. Belki, bu kıssayı da biliyorsunuz ama, bu gün onu sizlerle paylaşmanın tam zamânı gibi gözüküyor. Müsâdenizle arzedeyim:

Erzurum'un büyük velîsi İbrahim Hakkı hazretleri daha küçükken âilesi onu, iyi bir terbiye alıp kâmil bir insan olarak yetişmesi için İsmâil Fakîrullah hazretlerine teslim eder. Çocukluğu Fakîrullah hazretlerinin yanında geçen İbrahim Hakkı, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, doldururken oraya gelen bir atlı:

-Çekil bakayım önümden be çocuk!

diye İbrahim Hakkı hazretlerini azarlayarak atını çeşmeye sürer. O da testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken kendisini zâlim adamın hışmından zor kurtarır... Bu esnada at da, testiye çarparak kırılmasına sebep olur. Çâresiz çocuk, ağlar hâlde hocasının huzuruna gelir ve:

-Çeşmeden su alırken atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de tepeletip kırdı! der. Hocası sorar:

-Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?

-Hayır, hiçbir şey söylemedim.

-Çabuk git ve o adama bir-iki lâf söyle!.

İbrahim Hakkı hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da:

-Benim testimi niye kırdın zâlim adam?!

diyemez. Dönüp geldiğinde hocası Fakîrullah hazretleri sorar:

-Ona bir şeyler söyleyebildin mi?

-Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim!

Hocası bağırır:

-Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket!..

İbrahim Hakkı hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gelir. Bir de ne görsün! Testisini kıran adam cansız bir hâlde. Kendi atının attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlanmış, upuzun yatmaktadır! Koşarak gelip, hocası İsmâil Fakîrullah hazretlerine vaziyeti anlatır. Hocası bu hâle üzülür:

-Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm doğrusu!

Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük velî şöyle îzah eder:

“-O atlı adam, İbrahim Hakkı'ya zulmetti. Zulme uğrayan da tek kelimeyle olsun mukâbelede bulunmadı, Zâlimi Allâh'a havâle etti. Allâh Teâlâ'nın da gayretine dokunup zâlimi cezâlandırdı. Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Bense ödeştirmek için uğraştım, ama maalesef muvaffak olamadım!”

Bu kıssanın bir tarafında meçhul bir atlı, diğer tarafında da küçücük bir çocuk var. Bu günkü olaylarla ne kadar bağdaşır, bağdaşmaz; takdiri size bırakıyorum. Ancak bu, çok da önemli değil. Benzerlik ve pay çok az da olsa, netîcede hisse hissedir.

Bu gün günlerden Cumâ. Günümüz mübârek ve bu kıssa da, -hiç olmazsa- bir Cumâ muhabbeti olsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

08.10.2009