VAY-NÂME
Makam için, mevkî için dostluğu
Ateşe verip de yakanlara vay!
Kurularak, kardeş kanı üstüne
Zafer madalyası takanlara vay!
Büyük-küçük, sevgi-saygı demeden
Hatır-gönül, kuşku-kaygı demeden
Dîn-diyânet, dâvâ, duygu demeden
Güven binâsını yıkanlara vay!
Bir iş yapmış gibi şımaranlara
Ziyâfet verip, dernek kuranlara
Halkın parasıyla kuduranlara
Ağza yetim hakkı tıkanlara vay!
Menfaat olunca ölçü şaşıyor
Hak-hukuk diyen de haddi aşıyor
Lâkin herkes, ölene dek yaşıyor!
Zâlimlere arka çıkanlara vay!
Yaşayanlar; kulaksızca, gözsüzce
Hükm’edenler asâletsiz, özsüzce
Aldırmadan yaptığına, yüzsüzce
Dağ-taş, köşe-bucak sekenlere vay!
Kan deyip, can deyip taraf tutanlar
Kâlbi hep “yanlar”dan yana atanlar!
Sonra utanmadan tafra satanlar;
Emânete kurşun sıkanlara vay!
Mârifetmiş gibi pişkincesine
Havalı-cıvalı, şişkincesine
Geçtiği yollara, düşküncesine
Fitne-fücur-fesat ekenlere vay!
Bir fânîyim; sonum ölüm demeden
Hak için haklıya gülümsemeden
Halkın hatırını önemsemeden
Nefret heykelleri dikenlere vay!
Ununu elemiş, asmaz eleği
Gezip-dolaştığı avcı yeleği
Davulu yanında, hem dümbeleği
Hırslı sofralara çökenlere vay!
Şâir, muhâlefet gider hoşuna
Yazarsın, söylersin; hepsi boşuna
El yaman, bey karıştırmaz işine
Doğrucu Davut’luk çekenlere vay!
Dilsiz şeytan olmak istemeyenler
Kaleme sarılıp, dile gelenler
Kaç köyden kovulur; bilir bilenler!
Haksızlığa boyun bükenlere vay!
Nûrânî, yazması-çizmesi kolay
Kaç zulmü önledin, hadi bana say!
Bir örnek bile yok; gerisi nanay!
Yapılmadık dili dökenlere vay!
ORDU HAYAT GAZETESİ
13.10.2009