SIRAT-NÂME
Özgürlük ufukları açtı da açtı
Fikirler okunmaz, renkler seçilmez
Doğruluk dürüstlük kalktı aradan
Sokaklar çıkmazdır, çarşı geçilmez…
Çarşamba pazarı, çeşit pazarı
Ürünleri boldur, alır nazarı
Kahvehâne değil, vakit mezarı
Oraya kapanan, kolay açılmaz…
Biralar, içkiler, diskolar, barlar
Her ne kötülükse hepsi de varlar
Edep yok, hayâ yok; çatlamış arlar
Ayran köylü kalır; sular içilmez!..
Çocukların ağzı; küfür kıyâmet
Anneler babalar, hepten felâket
Gün geçtikçe çoğalıyor alâmet
Şeytanın şerrinden artık kaçılmaz
Filimler, diziler sihirle büyü
Ecinniler tuttu şehirle köyü
Yetimin yoksulun bitmiş mi tüyü?
Ekran kapatılıp, konu açılmaz…
El rahat, âlemin keyfi yerinde
Dünyâlar dönüyor zevk üzerinde
İyilikler gitmiş, kalmış derinde
Bu gidişle uzaklığı ölçülmez!..
Artıyor sırtlarda gün geçtikçe yük
Günahlar dağ gibi, sevaplar küçük
Nefsin şişirdiği balonlar büyük
Havalar bitse de, hevâ küçülmez…
Ne anne-babadır, ne sevgi-saygı
Yarınlar belirsiz, gelecek kaygı
Ne şuur, ne şiar, ne selim duygu
Taşlaşmış kâlplerle yâre göçülmez!..
Aşk dersin, yâr dersin; hepsi kuru lâf
Hep sürçilisansın; hep hatâ, hep gâf
Ne tevbe edersin, ne dilersin af
Destur gelmeyince kapı açılmaz!..
Ticâret, siyâset; düşmüşsün yola
Az-biraz soluklan; ver biraz mola
Selâmsız-sabahsız; nere, hayrola?!
Halkla olamadan Hakk’a uçulmaz…
Sev insanları, hem tüm mahlûkâtı
Sevsin seni yerler, göklerin katı
Her sâniye imkân; sevap fırsatı
Hayat birdir, iki defâ ölçülmez…
Ömür öz sermâyen, harcama boşa
Mübârek tenler hep gelecek taşa
Ne gerek kavgaya, ne bu kargaşa?
Sevgi tarlasına nefret saçılmaz…
Bağını sormadan yeme üzümü
Her müşkülün bil ki sende çözümü
Gönülden gelmekte, dinle sözümü
Her sunulan kabın suyu içilmez…
Nûrâni, söylenen kalmasın lâfta
Yer almak gerekir beş vakit safta
Kitaplar-defterler durmasın rafta
Yoksa, sırat denen köprü geçilmez…
3.12.08