Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4606773
 Sitede Aktif: 8
 Ip: 172.69.7.225
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

Blog

RSS Takip Tavsiye Et İndir (.doc) Okunma: 3057
SELÂM DEDE’YE SELÂM!

VAY-NÂME ÇAĞRI ÇİÇEĞİ

GELENLER, GİDENLER, KALANLAR!

Mâlum, geçtiğimiz hafta sonu havalar çok güzeldi. “Yazdan kalma” diye tâbir edilen cinsten. Bunu fırsat bilerek çocuklarla köy ziyâreti yaptık. Dünyâya 10 gün önce, anneannesinin köyü Yaraşlı’ya ilk defâ gelmiş bulunan Ayşe Begüm hanımefendi ile de yüz yüze gelmem orada oldu. 1 hafta sonra da Bulancak Pazarsuyu’na, babaannesine gidecek.  Öyle tatlı ve güzel ki! Nûri eniştesine uzun uzun baktı, hem de gözlerini kırpmadan. “Bu ne biçim adam?” diye geçmiş olmalı içinden. Öylesine inceler gibiydi yâni! Her neyse, devran el verirse ilerde sorarız konuşmaya başlayınca; “neydi o, tanımaktan çok irdeler gibi bakışlar öyle?” diye! 

Elvin-İbrâhim çifti ve âilelerinin mutlulukları sonsuz. Rabbim tamâmına erdirsin inşâllâh. Ayşe Begüm Hanımefendi daha şimdiden yenilikler ve bereketler getirdi âileye. Babası, daha ilk günlerde girdiği imtihanda başarı göstererek istediği bir yere, Giresun merkezde bir göreve geldi. Kız, şehirli geldi şehirli gidecek; öyle anlaşılıyor.

Yüce Rabbimizin lütuflarına sonsuz şükürler olsun. Onun doğumundan bir hafta kadar önce bizim tarafta da bir Ayşe teşrif etti dünyâya; Ayşe Deniz hanım. Kulağına ezan okumam için daha ilk günden çağırdılar. Amcamın oğlu Bülent Bey ve eşi Burçin Hanım’ı buradan tekrar tebrik ediyoruz. Her sâniye her şey yenileniyor. Çocuklar sabâhlar gibi bir tâzelik getiriyorlar çevrelerine ve çağlarına. Yenilik, ümit, heyecan. Yüce Rabbimiz ümitli yürekleri, hayırlısından muratlarına erdirsin inşâllâh… Cümlenin mutluluklarını sonsuz kılsın!

O gün köyde, belki son meyvelerimizi topladık ağaçlardan. Yarıdan fazlasını kuşların gagaladığı, diğerlerinin de sularının çekilmeye yüz tuttuğu, ama tadından bir şey kaybetmemiş olan üzümler mevsimin son ikramları olmalıydı. Babamlar da, bizim köyden incir getirmişlerdi. Annem hep yaptığı gibi çevreye de dağıtmıştı az da olsa. Çarşıya geldiğimizin sabahında bana da yemek nasîp oldu tekrar. İlk bakışta bayağı buruşmuşlardı ve câzip görünmüyorlardı ama çok lezzetliydiler yine de. Hem neden olmasın ki, yıllanmış kuru incirleri satın alıp alıp yemiyor muyuz aylar sonrasında onca bayatlığına rağmen?

GELEN AYŞE, GİDEN NEŞE!

Daha Pazar akşamından almıştık ölüm haberini. Pazartesi köyümüzde cenâze var. İkindiye kalkıyor. Öğleyi müteâkip annem ve babamla yola çıktık. Havalar yine hafta sonu olduğu gibi. Güz manzarası tamâmen hâkim olmuş tabiata. Yapraklar uçlarından kıvrılmış. Kimi tamâmen kuruyup dökülmüş.

Yol inşaatı hızla devam ediyor. Dedeli’deki viyadükün ayakları tamâmen yerleştirilmiş. Çavuşoğlu’ya kadar en kısa zamanda bitirme kararlılığı gözüküyor ekipte. Gece-gündüz çalışılıyor.

Köye vardığımızda okul yanlarının arabalarla dolmuş olduğunu gördük. Cenâzeye katılım çoktu. Okulun yanını geçip Hacılar Çayırı dediğimiz yere geldik. Her taraf insan. Öbek ya da grup hâlinde çayırda, birbirlerine kısa aralıklar bırakarak serpilmiş 5 armut ağacından birine yaslanmış ya da ocakların arasına çekilmiş şekilde sohbet ediyorlar. Köyümüze bu perspektiften hiç böyle uzun uzun bakmamıştım. Buradan her taraf daha bir başka gözüküyor. Demek ki her açı ayrı bir görüntü kazandırıyor bakanlara.

Merhûmenin yeğeni, Eymürlüler Derneği Başkanı Bahtiyar PALA başta olmak üzere, diğer yakınları ve çocukları bekleniyor. Gece İstanbul’dan yola çıkmışlar. Şu an Ünye-Fatsa civârındaymışlar. O arada namaz oldu. Öğlede olduğu gibi tekrar çadırlar serildi. Ezan okunup cemaatle namaz kılındı. O arada gelecekler geldi. Feryâd ü figân koptu. Evin önündeki helâlleştirmenin ardından okulun düzünde Yusuf Ziyâ ÖZTÜRK hocamızın imâmetinde namazı kılındı. Mezarlığın, okulun hemen yanıbaşındaki kısımında da toprağa verildi. Allâh mekânını cennet eylesin…

Yatan değil, yeten ölür derler ya; aynen öyle. Yaklaşık 11 yıl önce kocası Şevket Amca’ya bahçede koyun yayarken kâlp vurmuş, orada öyle kalakalmış, çok sonraları fark edilmişti. O günden bu güne kâlbinde pille yaşıyor. Ha bugün, ha yarın misâli, eller yürek üstünde. Derken 1,5 yıl önce gencecik evlâtları Güngör Kardeş bir trafik kazâsında rahmetli oluyor. Yüreklere ateş düşüyor. Evlât acısının zorluğunu tadanlar hep söylüyor. Murâdiye Yenge’nin yaşadıklarını komşuları anlatıyor. Allâh sabır versin. Dehşetinden korusun! Rabbimiz kimseye taşıyamayacağı yük yüklemesin…Âmin!

Öte yandan, Murâdiye Yenge de o gün tarlada bel bellemiş. Bir sürü işler yapmış. Köyde iş tükenir mi? O arada kocası Şevket Amca sık sık olduğu gibi rahatsızlanmış. Pazar dememiş, tatil dememiş; onu bir şekilde doktora götürmüş getirmiş. Akşam normal bir şekilde yenilmiş-içilmiş, istirâhate geçilmiş. Bir zaman sonra Şevket Amca lâvabodan dönünce bir inilti sesiyle karşılaşmış. Arada-sırada olduğu gibi bir baygınlık zannetmiş. Daha sonra ambulans çağırma falan derken emr-i hak vâkî olmuş.

Geçen Cuma sabahı mescidde tanıştığımız Sinop-Ayancık doğumlu Hâşim kardeşe buralarda ne aradığını sordum. Buralardan evliymiş, kayınvâlidesi yoğun bakımdaymış; onun için gelmiş. Durumunun ağır olduğunu söyledi. Geçen akşam namaz çıkışı cenâze falan konuşuluyor. Sorduğumda, meğer beklenen değil de onun âbisi ölmüş. Kayınvâlidesi şimdi biraz iyileşmiş. Kendisi dün sabah İstanbul’a döndü. Neye niyet, neye kısmet? Velhâsıl, kimin kimden önce ya da sonra gideceği belli değil.

Ayrıca, gelenler sevinçler getiriyor, gidenler de ağız tadını bozup neş’eleri kaçırıyor! Ama, devrân böyle. Hepsi de bizim için; gelmek de, gitmek de! Peygâmberimiz (SAV) “Ağız tadını bozan ölümü çok anınız!”, “Ölmeden önce ölünüz!” buyuruyor.

Yüce Mevlâ hayâtımızı da, memâtımızı da hayırlı eylesin. Hâşim Kardeşin de dönüp-dolaşıp vurguladığı gibi son nefes çok önemi. Hepimize o anda îmânla can vermeyi nasîp eylesin ves’selâm..(12.10.2009 Ordu Hayat Gazetesi)


SELÂM DEDE’YE SELÂM!

Önceki  gün de, dün olduğu gibi havalar çok güzeldi. Biz o günün büyük bir kısmını, Köseoğlu Dursun GÜMÜŞSOY Amcamızın cenâzesi dolayısıyla Eymür Köyümüzde geçirdik. Kendisi köyümüzün en yaşlılarındandı.  Mâlum,  yaşlıların yaşları hep tartışma konusudur; yüzünde var, ya da o civârlarda diye. Dursun Amca da onlardan.Yıllardır, hanımı Havise yengemizle berâber yatağa mahkûm olarak yaşıyordu. Büyük oğulları Halil Amca da yıllardır rahatsız. Kaç defâ ameliyat geçirdi.  Gelini Dursîne yenge de öyle. Netîcede onlar da 70’li yaşlara gelmişlerdi. Biz, aynı sedirde yatan büyükleri ziyârete her gittiğimizde, diğer odalarda da hastalar olabiliyordu. Torunlar ve gelinin gelinleri hizmet konumunda oluyorlardı. Gelen giden ziyâretçileriyle de manzara hastâne ortamını aratmıyordu. Dolayısıyla evleri son on-onbeş yıldan beridir bir kliniği andırıyor gibiydi. Köyümüzü anlattığımız EYMÜR-NÂME isimli manzûmede bu duruma işâret için şöyle demiştik:

Dursun Amca, Havse Ana, bir de oğul Halil

Günâhlara keffâret; işte çileler delil

Akar Saz’da çeşmesi, sızlanır melil melil

Şırıl şırıl sulardan içebilecek miyim?

Evet, evlerinin alt tarafında, su sızıntıları sebebiyle “SAZ” diye adlandırılan bölgede bir çeşme yaptırmışlardı. O gün de, Dursun Amca’nın cenâzesi için abdest aldığımız çeşmenin alnında, “DURSUN, HAVİSE ve FİKRİYE GÜMÜŞSOY HAYRATI” yazıyor.

Havise Yenge beş sene kadar önce rahmetli olmuştu. O da çok iyi bir insandı. Güleryüzlüydü. Kocası gibi o da, Peygâmberimiz (sav)’in “Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların emin olduğu kimsedir.” târifine uyan bir insandı. Kimselere zararları olmadığı gibi herkese yardımcıydılar. Yengeleri Fikriye teyze de ondan 3-5 sene önce vefat etmişti.

Dursun Dede’yle berâber çeşmede ismi yazanların hepsi rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş oldu. Sadaka-i câriye olarak yaptırdıkları çeşme aktığı sürece onların defterlerine hayırlar da yazılmaya devam edecektir. Mevlâ cümlesine ganî ganî rahmet eyleye… Âmin…

      Dursun Dede’nin diğer oğlu, Ordu’muzun ilk buzdolabı îmâlâtçılarından, ORBUZ’un kurucusu Kâni Ağabey 70’li yılların sonunda rahmetli olmuştu. Kendisi aynı zamanda iyi bir marangozdu. Birçoklarımızın evlerinin ustasıydı.

Orbuz Kâni Usta’yı ecel buldu Çaka’da

Kendi yaptığı kazâ, götürdü o dakkada

YâRabb, yakınlarıyla buluştur Sen ukbâda

Rasûlün civârına göçebilecek miyim?

İnşâllâh hepsi de Rasûle komşu olarak buluşanlardan olurlar. Bu noktada ümitli olmamız için sebep çok. Çünkü, bu gidenler başta olmak üzere onların hayattaki çocukları da aşağıdaki hadîsin çerçevesine uyan insanlar. Komşularına karşı değil kötülük ya da eziyet, ağızlarından küfür bile çıkmaz. İçki, kumar gibi haramları işlediklerini ise ne gördük, ne de duyduk. Rabbim cümlesine hayırlı, uzun ömür ve selâmetler ihsan etsin.

“Allâh’a ve Kıyâmet Günü’ne îmân edenler, komşusuna eziyet etmesin. Allâh’a ve Âhiret Günü’ne îmânı olan, misâfire ikram etsin. Allâh’a ve Âhiret Günü’ne îmân etmiş olan, ya hayır söylesin veyâ sussun.” Buhârî-Müslim (Riyâzüs’Sâlihîn’den)

      Niçin SELÂM DEDE derseniz, arz edeyim: İlkokula gittiğimiz yıllarda Dursun Amcalar bizim okula gidip-geldiğimiz yol üzerinde, köy içinde ikâmet ediyorlardı. Biz de kardeşler olarak hep o yolu tercih ediyorduk. Dursun Amca, çalışmayı seven, kendi hâlinde bir insandı. Havise teyze de öyle. Bizim gönüllerimizi hep hoş tutarlardı. Güleryüzlerini esirgemezlerdi. Bağırırlar, çağırırlar diye endişe duyduğumuz, karşılaşmaktan kaçındığımız türden insanlar değillerdi. Selâm verdiğim ilk kişi olarak, daha doğrusu, selâm idrâkine erdiğim ilk örnek olarak Dursun Amca’yı hatırlıyorum. İlk selâmımı o da ilgi, ciddiyet ve sevgiyle karşılamış tebessüm ve iltifatlarıyla selâm duygularımızı kanatlandırmıştı.

Kılığı, kıyâfetiyle de farklıydı. Saçıyla-sakalıyla bir Anadolu insanı örneğiydi. Şimdi nerede, böyle kılık-kıyâfetiyle, namazı-niyâzıyle, edebi-vakarıyla torunlarına iyi bir örnek teşkîl eden insanlar?! Cenâze günü Ziyâ Hoca’mız, görev yaptığım günlerde, arkamda vakit namazı kılan cemaatimin sonuncusunu da uğurluyoruz bugün diyordu yaşlı gözlerle. Herkes de iyiliğini konuşuyordu. Kimsenin aklına bir olumsuzluk gelmiyordu. Ne mutlu!

Onu, bu duygularla, güzel bir günde, cennet bahçelerinden bir bahçe olacağını umduğumuz istirahatgâhına tevdî ettik. Mevlâ taksîrâtını afveylesin… Âmin…

İkibin dokuz yılı, ekimin on sekizi

Hastânede kaybettik asırlık dedemizi

Güzel bir güz gününde köye çağırdı bizi

Dursun Amca, selâmsız geçebilecek miyim?

      Sâdece hayatta değil, mematta da selâm gerekli! İhmâl edilmemeli! İşte hadîs-i şerîf:

“Bir kul, dünyâda iken tanıdığı bir kimsenin kabrine uğrar da selâm verirse muhakkak o (mevtâ) kendisini tanır ve selâmını alır.” Feyz’ül Kadir C.5

            Selâm, İslâm, selâmet, dârüs’selâm(selâm yurdu cennet) hepsi aynı kökten kelimeler. Bir nevî birbirlerini tamamlıyorlar:

            “Siz îman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de hakkıyla îmân etmiş olmazsınız. Onu yapınca birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi size; ARANIZDA SELÂMI YAYINIZ!” Hadis

            Demek ki, selâm deyip geçmemeli. Çünkü ondan cennete bir yol var!

Hülâsa-i kelâm, selâm(et) yolun açık olsun Selâm Dede, ves’selâm!...

 

 

 

  # Yorum Yaz #

İsim :

Yorum :
(Max. 400 Karakter)

 
» Benzer 5 Konu
 Konu Başlığı Tarih Okunma
  EYÜP SULTANDAN SELÂMLAR... 3/26/2012 1379
  GÖLKÖYE ve BAŞKANINA SELÂM.. 3/26/2012 1950
  MUSTAFA KARDEŞE REİS SELÂMI 3/26/2012 1231
  SELÂM DEDEYE SELÂM 3/25/2012 3470

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7139)
AKROSTİŞ YAZILARI (5511)
FOTOĞRAF-NÂME (5185)
MODA-NÂME (5063)
EYMÜR-NÂME 2 (4927)
EYMÜR-NÂME 1 (4651)
Bedford-nâme (4623)
Nûri KAHRAMAN (4616)
EYMÜR-NÂME 3 (4589)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3948)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...