SEVGİ NÎMETİ, NÎMET SEVGİSİ
Mevlâ’nın verdiği nîmetleri değerlendirmeyi ihmâl etmiyoruz elhâmdülillâh.
Bağlarda-bahçelerde, dağlarda çöllerdeyiz. Çiçeklerde güllerdeyiz.
“Gidiyoruz gündüz-gece”Geziyoruz, tozuyoruz. Okuyoruz, yazıyoruz.
Yaylada, cenikteyiz. Tarlada, fındıktayız.
Koşuyoruz, topluyoruz. Oynuyoruz, hopluyoruz.
Bahçelerde fındıklar, aralarda erikler; türlü türlü meyveler.
Türlü türlü sebzeler. Sayılamayacak zenginlikte bitkiler.
“ Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size (Allâh) vermiştir. Allâh’ın nîmetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zâlim ve çok nankördür.”
Böcekler. Kuşlar. Sürüngenler. Çeşit çeşit sesler. Çeşit çeşit orkestralar.
Derken, gelir sonbahar. Hele bir bak neler var?
Çeşit çeşit incirler, üzümler; cins cins üzümler.
Hepsinin rengi başka, tadı başka; kokusu başka. Yapraklarının deseni başka, dokusu başka.
Fındık, Ramazan, Sonbahar üçlüsünü birlikte idrâk ettik.
Maddî-mânevî sonsuz nîmetle karşı karşıyayız. Ama bunların farkında mıyız?
Gurbetlerden geliyoruz. Cennet memleketimizin güzelliklerine dalıp gidiyoruz.
Elimizden geleni ardımıza koymadan tüm imkânlardan istifâde ediyoruz.
Fındığı topluyoruz. Topluyoruz ama, sâdece –tâbiri câizse- yolaklayıp geçiyor muyuz?
Yaprağını, filizini, aralardaki diğer bitkileri hiç inceleme, oradaki iç güzellikleri gözlemleme ihtiyâcı duyuyor muyuz? Bu renk cümbüşünün, nîmetler deryâsının arkasındaki kudreti görme çabasında mıyız? Şuur altımızda bu bilinç elbette var ama, çocuklarımıza eşyâya ibretle bakma, güzellikleri fark ile hamd ve şükretme terbiyesi veriyor muyuz?
Yoksa, maddeyi put hâline getiren günümüz -sözüm ona- uygarları gibi(!) bizi sâdece para getiren tarafı ilgilendirip, onu da hoyratça koparıp, yemenin peşinde mi koşuyoruz?
Nîmetleri talanlayıp geçmekle gerçeği görmezden gelmek arasında ne fark var?
Şu Ramazan’ı da, yaşamanın yanında toplumumuza ve kültürümüze kattığı güzellikleri fark etmek gerekir. Ramazanla birlikte her şey baştan aşağı güzelliklere boyanıyor.
Televizyonların Ramazanla ilgili programları medeniyetimizin kaynakları, dinamikleri ve tezâhürlerini en güzel şekliyle görebildiğimiz programlar oluyor.
Sözün özü; Yüce Rabbim tüm güzellikleri bize bahşetmiş.
Görmeden, işin hakîkâtine ermeden bir âmâ gibi geçip kaybolmayalım şu güzellikler arasından. Varlıktaki sevgiyi görelim ve her şeye sevgiyle bakmayı ilke hâline getirelim. İşte o zaman sevgiyi ve sevgiliyi görür, sevgiye ve sevgiliye ulaşırız.
Yûnus’umuzun formüle ettiği gibi: Yaratılanı severim, Yaratan’dan ötürü diyerek dolaşalım âlemde.
“O (Allâh) çok bağışlayan ve (Mü’minleri) çok sevendir.” Buruc Sûresi:14
Sevdiği için bizlere bunca güzellikler ikrâm etmiş.
Bize düşen de sevildiğimizin farkında olmak, âleme sevgiyle bakmak, hamdimizi ve şükrümüzü bilmektir.
Sevgi kelimesinde hayat veren bir sır var
Onsuz olan her işde mutlakâ bir kusur var
*
Niçin başın göklerde, ne aslansın ne devsin
Yaratılmışları sev, Allâh da seni sevsin!
ves’SELÂM…
SORULAR
Hergün güneşin doğduğunu
Her zaman aydınlık
Her zaman daha bir güzel
Yolumuzu aydınlattığını
Biliyor muyuz?
Bunca ışığa, bunca ısıya
Yeşeren yaprağa, açan çiçeğe
Bereketli yağmurlara
Pamuk pamuk karlara
Teşekkür ediyor muyuz?
Kuşlar dallarda
Rüzgâr yollarda
Ve sular çağlayanlarda şarkılar söyler:
İçli, sâde, duru şarkılar
Dinliyor muyuz?
Bir saka kuşu, bir serçe
Bir daldan öbürüne atlarken
Ya da bir kelebek uçarken
Kâlbimizin sevgiyle atışlarını
Duyuyor muyuz?
Bunca olan-bitenden ey dost
Bunca olan-bitenden
Allâh’a yol buluyor muyuz?
ORDU HAYAT GAZETESİ
22.07.2009