Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4608848
 Sitede Aktif: 1
 Ip: 172.69.17.98
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

Son Eklenen Bloglar

Mar`12
26
MÜJDE; İLÂHİYAT FAKÜLTESİ TAMAM
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

MÜJDE; “İLÂHİYAT FAKÜLTESİ TAMAM!”

Bu bir hayâl değil sevgili okurlar; gerçeğin taaa kendisi!...

Hele, bir okuyun; göreceksiniz ve de hak vereceksiniz!..

Bir süredir kurulması gündemde olan İlahiyat Fakültesi YÖK'ten gerekli müsaadeyi aldı. İlahiyat Fakültesinin kurulması kararı ayrıca Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yapılan açıklamada "Üniversite'nin kurulduğu günden bu yana çalışmalarımız ve projelerimiz içerisinde olan İlahiyat Fakültesi bugün itibari ile resmi olarak kurulmuştur." denildi.

Geçtiğimiz ay yaptığı basın açıklamasında, Üniversite’ye Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nun kurulmasının ardından İlahiyat Fakültesinin de kurulma aşamasında olduğunu ve tüm aşamaların süratle ve titizlikle takip edildiğini ifade ederek, ilgili evrakın Bakanlar Kurulu onayına sunulduğunu hatırlatan Milletvekili, bugün yayınlanan Resmi Gazete'deki  İlahiyat Fakültesi kurulması kararıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

VEKİLLER AÇIKLIYOOORRR!...

Aydın, "İlahiyat fakültesi, sadece bizlerin değil tüm vatandaşlarımızın gönlünden geçen bir eğitim kurumu idi. Bu bilinç ile çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Şükürler olsun ki bugün de  İlahiyat Fakültesi'nin kurulmasını müjdelemek bizlere nasip oldu. Üniversite'mizin hızlı büyümesinde ve yeni kurulan Fakülteler ile de gücüne güç katmasında yoğun emeği olan başta sayın Rektörümüz olmak üzere tüm akademik kadrosunu tebrik ediyorum. İlimizin her anlamda gelişmesi için bizlere sonsuz destek olan başta Sayın Başbakanımız R. Tayyip Erdoğan olmak üzere Hükümetimizin tüm bakanlarına ve milletvekillerine hemşehrilerim ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum. İlimizin geleceğe açılan penceresi olan Üniversitesi hızla büyümeye devam edecektir. Tüm ihtiyaçlarının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da süratle çözülmesi için çalışmalarımız titizlikle sürecektir. Buradan yetişecek din adamlarının memleketimize, ülkemize, Müslüman âlemine ve dünya insanlığına büyük katkıları olacağından eminim." dedi.

İlin, diğer AK Parti Milletvekili de, Üniversitelerine bağlı olarak kurulan İlahiyat Fakültesi'nin, bugünkü resmi gazetede 2010/561 sayılı Bakanlar Kurulu kararının yayınlanması ile hükmü şahsiyet kazandığını belirterek, bu kararın yayınlanması ile ilimizde İlahiyat Fakültesi kurulmasından büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Miletvekili, açıklamasında şunları söyledi:

"İlahiyat Fakültemizde yetişecek gençlerimiz, Dinimizi en iyi şekilde öğrenip milletimize öğreteceklerdir. Dinimizin en iyi şekilde öğrenip öğretilmesi, milli birlik ve beraberliğimizin korunması, bizi biz yapan manevi değerlerimizin yeni nesillere aktarılması için de önemlidir. Biz burada yetişecek gençlerimizin Ülkemiz için çok hayırlı işler yapacağına inanıyoruz.

Türkiye'nin her alanda iyi eğitimli, bilgili, milli ve manevi değerlerimize bağlı gençlere ihtiyacı vardır. Bu sebeple eğitime ayrı bir önem vermekteyiz. Dinimizi de iyi öğrenecek ve öğretecek insanların çoğalması ülkemizin geleceği için çok önemlidir.

Üniversite, kurulduğu yerdeki herkesin desteğiyle büyür. Hemşehrilerimizin, kurulduğu günden bu yana Üniversiteye verdikleri desteği artırarak sürdüreceklerine inanıyorum.

Diğer yandan Üniversitemizin gelişmesinde büyük katkısı olan Rektörümüzü ve ekibini başarılı çalışmalarından ötürü tebrik ediyorum."

GÜMÜŞHÂNE İÇİNDE VURDULAR BENİ!...

            Bu anlatılanlar gerçek. İsterseniz internet’ten araştırabilirsiniz. Yanlış yazmamak adına Gümüşhane diye yazıp bilgisayara girdiğimizde, vilâyet sitesi olarak karşımıza çok enteresan bilgiler çıktı.

Gümüşhâne’nin tüm vilâyet nüfusu 2008 itibarıyle 131.367. Bizim il merkezimizden daha az. Gümüşhâne şehir nüfûsu ise sâdece 26.238. Buyurun işte; orada İlâhiyât Fakültesi var. Burada ise, konusu bile yok.

            Ama, toplam iki vekilden ikisi de akademisyen. Titrleri var. Yukarda açıklamalarını verdiğimiz vekillerden ilki Prof. Dr. Kemalettin AYDIN, 2.si Doç. Dr. Yahya DOĞAN. Ama, titrden önce dertleri var olmalı. Hayâlleri ve de ideâlleri bulunmalı. Aksi takdirde, bu vaziyette böyle bir konuyu açamazlardı bile.

Tıpkı bizim vekiller gibi. Hani, nerede? Onlardan böyle bir derdi, konusu olan var mı? Kaldı ki, Gümüşhâne’nin hemen yanında, Erzincan’da da İlâhiyât Fakültesi var. 2010 Hazîran’ında açılmış. Gümüşhâne de Temmuzda. Yanlış hatırlamıyorsam, Bayburt’taki Üniversitede de, aynı kategoride diyebileceğimiz, İlâhiyât Fakültesi mesâbesinde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Fakültesi mevcut. Hepsi de birbirine yakın.

SUÇ DERELERDE Mİ, NERELERDE Mİ?

Bana sorarsanız, Ordu onlardan çok daha önce bu işi kotarmalıydı. Her anlamda daha öncelikliydi. Ama, geliniz görünüz ki, Ankara’ya gönderdiklerimizin böyle bir düşüncesi hiç olmadı. Rektörümüzün böyle bir dünyâsı ya da âhireti olup-olmadığı noktasında, ya da bu işin kimin işi olduğu husûsunda net bir bilgimiz yok.

Ama, sonuçta ortaya çıkan şu ki; bu konuda ciddî bir irâde yok ortalarda. Olsa, yol da bulunur, yordam da bilinir. Yukarda, özellikle verdiğimiz vekil açıklamalarından, bu işte siyâsetin de, Üniversite câmiasının da birbiriyle paslaştığı sonucu ortaya çıkıyor.

Bu anlamda, Ordu Merkez’in her alanda yeni isimlere, yeni fikirlere ve de hayâllere ihtiyâcı var. Şimdiye kadar, olanlarla olabilecekler, olabileceği kadar oldu diye düşünüyorum.

Bu defâ n’olur,nic’olur,nasıl gider? Takdirler nasıl tecellî eder; doğrusu meçhûl...

Ve de, bu vâdîde kendim için bir şeyler istiyor ve  kurguluyorsam nâmerdim!.. Cumâlarımız mübârek osun. Gönüllerimiz, millî, mânevî heyecanlarla dolsun…

İnşâllah, bir cumâ, hep berâber, ODÜ İlâhiyât’ta buluşmak dileğiyle ves’selâm!...

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

31.03.2011


Mar`12
26
ORDUNUN ŞANSSIZLIĞI NEREDE?
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ORDU’NUN ŞANSSIZLIĞI NEREDE?

Şu memlekette konu kıtlığı çekme diye bir şey yok. Basın daha çok, toplumun gören gözü, işiten kulağı olmak durumunda bulununca da, elbette ilk göze çarpan şeyler genel akış ve nakışı bozan şeyler oluyor. Yazı esprisine de, güzelliklerden ziyâde güzellik hasreti damgasını vuruyor. Bunun da adı eleştiri oluyor.

Kentimiz, kültürel anlamda, bana göre, ülkenin geneline, daha doğrusu, başta komşularımız olmak üzere diğer kentlere kıyasladığımızda son derece yetersiz bir görüntü arz ediyor. Kareler arasında farklar var yâni.

Bir defâ, büyük mücâdele, gayret ve harâretle peşine düştüğümüz üniversite de bizi bu anlamda hayâl kırıklığına uğrattı. Belediye’nin kültür diye bir derdi zâten yok. Turizmle kültür yanyana zikredilen kavramlardır. Bu anlamda, Ordu’da turizmin var olduğu kabul edilse de, kültür yine de yok noktasında gibi.

KÜLTÜR KAÇ PARA?

İşte, teleferik bağlamında, kültürle turizmin at başı gitmesinin gereği konusunda Kültür ve Turizm Bakanımız Sn. Ertuğrul GÜNAY, “ 2. ayak direğinin olduğu yer Ordu ölçeğinde İstanbul’un Sultan Ahmet Meydanı gibi bir yerdir!” diyerek, ne demek istediğimizi en çarpıcı bir şekilde ifâde etmiştir. Hem, Kültürün turizmden önce geldiğini bakanlığın ismi de göstermektedir.

Ordumuzda Üniversite ve Belediye böyle de, ya diğer kurumlar nasıl? Maalesef, dişe dokunur bir bilimsel ya da kültürel faaliyet yok ortalarda! Olmaz elbette! Çünkü, bizim parası bolların da kitap, defter, kültür, edebiyat, tarih gibi bir dertleri yok. Yüzlerce eleman çalıştırıp, binlerce lira reklam ve eşantiyon harcamaları yapanlar, bir becerikli elemanla dergi çıkarıp, hem şehrin kültürüne bir katkı, hem de reklamlarını yapmayı düşünemiyorlar. Çünkü, öyle bir dünyâları yok.

Ya siyâsîler? Allâh aşkına, şu şehrin kültürü, sanatı, okuması-yazması adına zerre fikir sâhibi olan var mı? Her konuda oraya-buraya emir yağdıranlar, direktif verenler, niçin hiçbir kültürel çalışmanın fikir babalığını olsun yapmadılar? Tavsiyelerde bulunmadılar! Gerçi, sonuçta bunlar da bize göre siyâsetçiler. Bizim aynalarımız!

ORDU-GİRESUN; OKUMA ve SİYÂSET!

Bu bakımdan da Ordu şanssız. Sanki, bu noktada -başka şey demeyelim de- en câhiller bize özgü. Bakınız dünkü Zaman’da Ak Parti Giresun İl Başkanı ne diyor:

“SİYÂSETLE UĞRAŞANLAR DAHA ÇOK OKUMALI!”

Elin il başkanına bak. Bizde, böyle türden çağrılar yapacak, okuma-yazma diye derdi olacak, -Ordu’dan Ankara’ya- bir siyâsî yetkiliyi düşünebiliyor musunuz? Şimdiye kadar olmadı. En aından ben bilmiyorum. Bundan sonrası için, inşâllâh diyoruz. Ümitliyiz. Aday adayları arasında kitap yazmış olanlar var. onlar seçildiği takdirde her şeyin farklı olacağını düşünüyoruz.

Ne dersiniz; yine hayâl kırıklığı yaşar mıyız, yoksa ne iyi etmişiz mi deriz? Artık, bunu, Ankara’nın seçimi, halkın takdiri ve zaman gösterecek…

ÇAVUŞOĞLU’YU NE YAPALIM?

Son olarak, ÇAVUŞOĞLU konusu bağlamında sözlerimi teyiden bir şeyler söyleyip bir teklifle yazıyı bağlayacağım. Mâlum, önceki gün yerel basınımızda, dün de Zaman Gazetesi’nin, bundan sonra her Çarşamba günü vereceğini müjdelediği ORDU-GİRESUN ekinde yer alan habere göre, Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlu için Ankara'da bu gün Sempozyum formatında bir  program gerçekleştiriliyor.

Ülkenin çeşitli üniversitelerinden onlarca ilim adamının katılacağı sempozyumu Türk Ocağı Ankara Şûbesiyle, Ankara Gâzi Üniversitesi birlikte gerçekleştiriyor. İşte hem bilim, hem kütür, hem de turizm. Hepsi bir arada. Darısı başımıza.

Demek kolay da, olmuyor işte. Çok uğraştık ÇAVUŞOĞLU için. Ne Üniversite, ne  Belediye, ne bir başka kurum bizi duymadı. 20 yıldır mezarının yanı başında bulunan Fen-Edebiyat Fakültemiz de bir şey yapmadı. Şimdi de oradan hep uzaklaştı. Şimdi hiç duymaz feryâdı artık.

Ama, Ankara sağolsun. Onlar değerin farkında. Kapıdan kalkan tosuncuk misâli, ya da başka sebeplerden olacak, ODÜ’nün, bilimsel ve kültürel ağırlıklı, turizm boyutu da bulunan bu konuyla ilgileneceği yok gibi gözüküyor.

ODÜ ve SİYÂSETTE NÎSAN VİRAJI

Ama, yine de, Nîsan dönemeci başta olmak üzere, önümüzdeki bir-kaç aya bakalım. Belki ODÜ’de ve de siyâsî irâde katmanlarında değişiklikler olur. Havalar müsâitleşir. Sonuçlar beklentilerimiz lehine gerçekleşir. Şans yüzümüze güler. Yoksa, bu işleri Giresun, Samsun gibi komşu Üniversitelerden bekleme, ya da bu ve benzeri işler taaa çocuklarımıza havâle etme durumunda kalacağız!

Ancak, adı geçen ilâvede yer alan bir diğer haberde, Türkiye’de en çok kitap okuyan öğrencinin Ordu Merkez Durugöl İÖO öğrencisi Şefîka GÜNEY olduğu ve ödülünü Vâli Orhan DÜZGÜN’ün elinden aldığı yazıyordu. Bu işler bizlerle başlasın, hepsi onlara kalmasın diye temennî ediyoruz!

Ve de diyoruz ki; hemen şimdi! Yarın, ümitlerle dolu yeni bir aya başlıyoruz…

İnşâllâh; hayırlı Nîsanlar, hayırlı Mayıslar ve de hayırlı Hazîranlar ves’selâm…


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

30.03.2011


Mar`12
26
ŞÖYLE BİR TUR ATTIK ŞEHİRDE...
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ŞÖYLE BİR TUR ATTIK ŞEHİRDE...

Dün şöyle bir tur attık şehirde. Sizin anlayacağınız bayağı çay içtik. Çok sorulara muhâtap olduk. Öyle olmasak da, “Sen gazetecisin bilirsin, anlat, ne var ne yok?” diyorlar. Haklılar tabiî. Biz de karşı sorular soruyoruz. Şurdan, buradan derken bayağı bir muhabbet yekûnu çıkıyor ortaya. Ama net bir şey çıkmıyor. Daha doğrusu, kimse net bir şey söylemek durumunda değil. Her gelecek, insan bazında gâiptir çünkü. Geleceği bilmek sâdece Allâh’a mahsustur mâlum olduğu üzere.

Bizim söylemek, sizin de duymak istediğiniz konuyu da, tabiî ki, önce Allâh bilir, sonra da Tayip Bey. Ama, o bile şu an net olarak söyleyemez. Çünkü, son anda ne yapıp ne yapmayacağını o da tam olarak kestiremez. Son anda o da değiştirebilir tasarladıklarını. Binâen aleyh, şu an kim ne derse yalan sevgili okurlar. Ama, çok da merak ediyoruz değil mi?

ÜMİT FAKİRİN EKMEĞİ

Evet, ben merak ediyorum da, halk daha da meraklı. Akıl yürütüyor, tahmin ediyor, fikir beyan ediyorlar. Önce sizi konuşturmaları en arzuladıkları şey. Ancak, bu konuyla ilgili olmaları sevindirici. İçlerinde, “Eski tas eski hamam olur, kendinizi hiç yormayın!” şeklinde konuşan, ümitsizlik ve bezginlik hâlet-i rûhiyesi içerisinde bulunanlar var. “Yukarısı için halkın isteği çok da önemli değil!” biçiminde kanaat ileri süren ümitsiz vakâlar da yok değil.

Ancak, çoğunluk çok ümitli. Daha doğrusu ümitli olma ihtimâlini bile sevinmek için yeterli buluyor. Ümit fakirin ekmeği yâni. Gerçekten, bu ümit bile güzel. Ak Parti iktidarının icraatlarını Ankara üzerinden izledik. Dikkâtlerimizi oraya odakladık. Burada bir yakınlık görmedik. Biz hep böyle söylüyorduk, ama halk da aynı şeyi söylüyor. Ordu Ak Parti’nin, hizmette problemi çok kayda değer değilse de, asıl mesele halk ayağının zayıf olması.

HALK, TEMÂYÜLÜN NERESİNDE?

Dün gittiğimiz yerlerde nabız yoklarken beni şaşırtan asıl şey, halk nezdindeki temâyülün delege nezdinde gerçekleştirilenden çok daha farklı olduğuydu. Vatandaş benim bilmediğim, yeni duyduğum ayrıntılar döküyor ortaya. Beni temâyül ilgilendirmez. O değil mi falan zaman şöyle yapan, şu değil mi falan seçimde yan çizen falan şeklinde açık açık konuşuyorlar.

Doğrusu, adımız gazeteciye çıksa da, millet bizden çok daha fazla şeyin farkında ve hiç kül yutacağa, oy oyunlarına koyun olacağa benzemiyor. Bu bağlamda, çok da temâyülde çok da ilk sıralarda olmayan bir aday adayının durumunu sordum. Daha doğrusu, “Tercih edilse meselâ halkın yaklaşımı nasıl olur?” dedim. “Hiç kimsenin itirazı olmaz. Herkes olumlu karşılar. Hattâ olması gereken de odur!” diyenler çoğunluktaydı.

“Neden?”dedim, “Çünkü o herkesi kucaklayacak, her kesimin adamı olabilecek  yaratılış ve kapasitede birisi. Gruplar, cemaatler ve kesimler üstü. Birileri gibi seçim döneminde herkese gülücük dağıtıp ta, sonra kendi ahbapları, klüpleri, sosyetesi, cemaati, yandaşları ekseninde hareket etmez. Her zaman olduğu gibi halkın yanında ve onun hizmetinde olur!” dediler.

ADAYLAR MI, AYNALAR MI?

Sevgili okurlar. Benim izlenimim, halk nezdinde bir ümit rüzgârının estiği şeklinde. Onlardan aldığım rüzgârla benim ümitlerim de kanatlandı. Artık, bir fırsat sürecindeyiz. Herkes de bu noktada üzerine düşeni yapmalı. Allâh için, iyilerden, iyiliklerden, güzelliklerden yana tercihini dillendirmeli. Çirkinliklerin pervâsızlaşmasının önünü kesmede sorumluluk payımızın olduğu unutulmamalı.

Bu ülke hepimizin. Vekil de hepimizin vekili olacak. Onlar ve işleri, aynı zamanda bizim aynamız olacak. Rabbim hepimizi iyilerden eylesin. Hayat yolculuğunun her cüzü ve safhasında iyilerle ve iyiliklerle karşılaştırsın. Başımıza da iyileri nasîp eylesin.

Süleyman Çelebi’nin diliyle; “Bu duâya cümleniz deyin, âmin” ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

29.03.2011


Mar`12
26
AKIŞIN NERESİNDEYİZ?
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

AKIŞIN NERESİNDEYİZ?

Sevgili okurlar. Böyle bir başlık atınca, şu sıralar hemen siyâset gelebilir akla. Zîrâ seçim sürecine girdik. Gazetelerden durum ortada. Boy boy aday adayı fotoğrafları var. Tanıtımlar, sloganlar, haberler, demeçler, ziyâretler, basın topğlantılşarı vs. Ama, olup-bitenler bunlardan ibâret değil sadece. Canlı bir toplumuz. Baharla birlikte daha da canlanıyoruz sanki.

İsterseniz, belki biraz da arkadaşlık, dostluk, meslektaşlık ötesinde, basın bağlamında bilgilenme şansımızın da getirdikleriyle biriken etkinlik haberlerinden bir miktar arz edelim: Meselâ cumâ günü akşam, liselerimizde okuyup ta Üniversite sınavına girecek tüm öğrencilerimiz için duâ mâhiyetinde Kur’an tilâveti programı vardı.

En az onun kadar katılmağa can attığımız, Ordu İmam-Hatip Lisesi câmiasından arkadaşların nezâket, muhabbet ve bilgilenme adına, Osman ALTAŞ’tan sonra 2. olarak, okul derneklerinde çok emeği geçmiş isimlerden biri olan emekli vâiz Mehmet Hulûsî MURTAZAOĞLU’ya yaptıkları ziyâret programı. 1. sinde olduğu gibi bunu da fotoğraflayıp kayda alacaklardı. Böylelikle aynı zamanda bir de arşiv oluşturmayı amaçlıyorlar. Kendilerine başarılar dilerim. Yayınlanacak bilgileri merakla bekliyoruz.

Bu arada Bulancak’tan da arandık. Mâlum, geçen yıllar daha sık söz ettiğimiz bir ÂB-I HAYÂT DERNEĞİ var orada. Sık sık etkinlikler düzenliyorlar. Ayrıca, dergi yayınlıyorlar. Sağolsunlar, bizden de yazı istiyorlar. Biz de severek gönderiyoruz. Darısı bizlerin başına diyerek ve de imrenerek. Bundan başka, zaman zaman etkinliklerine de çağırıyorlar.

Cumâ gün Yunus AYDIN arkadaşımız aradı oradan. “Yanımda Ali Erkan KAVAKLI Hocamız var. Bu akşam burada konferans verecek. Daha önce sizin Ensar Vakfı’nda da konferans vermiş. Tanışıyormuşsunuz. Sizleri de, daha önceleri katıldığınız gibi,  arkadaşlarınızla berâber bu akşam burada görmek istiyoruz.”

Geliniz, görünüz ki, aynı akşam, gazetede şirket ortakları olarak bir toplantı düzenlenmişti. Ona katılmayıp ta, diğerlerine gitme şansımız olabilir mi? Elbette ki olmaz, olamaz. Her şeyden önce, yaygın, yeni tâbirle, “etik!” olmaz. Değil mi? İşte böyle!...

Gelelim Cumartesiye. Ünye’de Ahmet TAŞGETİREN var. Tâ, İstanbullardan gelmiş. Ortadoğu’yu anlatacakmış. Ülkemizin, Ortadoğu’nun ve dünyânın gündemine yerli duyarlılıkla ışık tutmağa çalışacakmış. Gidilse güzel olmaz mı? Hem, birkaç arkadaş görürüz. Dertleşiriz. Hasb-ihâl ederiz. Ahmet Ağabey’le hoşbeş ederiz. Karşılıklı duâlaşırız. Ünye, artık şurası elhâmdülillâh.

Bu arada OSGED Başkanımız Nûreddin ODABAŞ arıyor. “Şu anda Kur’an ve Meâlini okuma yarışmamız başladı. Sizin de aramızda olmanızı arzu ediyoruz. Hem, haber de yaparsınız. Yarın da dernek olarak, bir seminer açılışımız var. Ona da bekleriz!”

Aynı anda TESK’de de, Sn. Vâlimiz ve Belediye Başkanımızın da katılacağı, ulusal çapta ileri gelen basın-yayın mensuplarının bulunup konuşmalar yapacağı TÜRKİYE GAZETECİLER FEDERASYONU toplantısı var. 33. toplantısıymış. Bundan öncekine katılmıştık. Elbette buna katılmak ta çok faydalı olacaktır. Ama, yâ nasîp!

Burada da, İslâmî İlimler Hizmet Vakfı’nın toplantısı ön plâna çıktı. Okulla câmi arasına yapılacak ŞADIRVAN’la ilgili istişâreler önemliydi. TESK’teki toplantıyla ilgili haberleri, gazetemizde de yer aldığı şekliyle, basından tâkip ettik.

İşin bir de şu tarafı var ki, geçen yıllarda katıldığımız toplantıya Ordu basın mensuplarının katılmaması için dernek çevrelerinden tavsiyeler uçurulmuştu. Bu defa başkan Recep AYDIN bizzat bulunup, bol teşekkürler alıp, ayrıca konuşma da yapmış. Bu aynı teşkilâtın toplantısı mı değil, yoksa değişen ne, anlayamadık.

Sonuçta, ayağımıza gelen meslekî bir imkân. Gerçi biz sâdece yazmağa çalışıyoruz, o kadar. Kartlı martlı bir gazeteci değiliz. Dernekle kişisel anlamda organik bağımız da yok. Çünkü, bu iş kolundan sigortalı değiliz. Mümkün de değil bu aynı zamanda. Her neyse; demek istediğimiz, olan-bitenlerin pek farkında değiliz. Gördüğünüz gibi, belki de, basın dünyâsında kim kimdir, daha onun bile farkında değiliz. Bir vâkıayı ortaya koymak adına bu duygu ve düşüncelerimizi dile getirdik. Sürç-i lisânımız varsa affola!

Bu yazıda söylemek istediğimiz, sessiz-sedâsız belki ama, çevremizde bir şeyler hep olagidiyor. Faydalanmak isteyenler için fırsatlar var. Yeter ki isteyelim. Ava gitmek gibi, yaylaya çıkmak gibi, seyahat gibi, bu sosyâl etkinlikler de hayâtımızın bir parçası olabilmeli. Bir şeyler öğrenmek istiyorsak, mâzeret aramaktan vaz geçelim, bilgilenme, faydalanma adına adımlar atalım. Hem maddî, hem de mânevî anlamda, sosyal, kültürel meyânda, işe yarar, dişe dokunur şeyler peşinde koşmağa çalışalım.

İşte, Nîsanla birlikte Kutlu Doğum Programları başlayacaktır. Her yerlere katıldığımızın zekâtı kadar da oralara katılmağa, destek olmağa çalışalım. Ama diyeceksiniz ki, bahar geldi, dallar yeşerdi. Bağlar, bahçeler, tarlalar bizi bekliyor…

Çok doğru. Pazar gün de onu yaptık biz. Çok güzel bir gündü. Anlatamam. Ama, şimdi yer bitti. Münâsip bir zamanda dilim döndüğünce ifâde etmeğe çalışırım inşâllâh.

Sevgili okurlar. Öğrenmek, okumak, bilmek güzel şey. Etkinlikler kadar, doğayı okumak ta okumanın bir parçası. Yeter ki, içinizde bir şeyler olsun. Okuma-yazma bilmeseniz de, göz bakabilirse etrafta ne ibretler, ne güzellikler görür.

Şu sıralar bahçelerde arz-ı endam eden cins cins, renk renk menekşelere bakın, onları anlamağa, mesajını dinlemeğe, cennet kokusunu almağa, oradan devşirdiğiniz güzellikleri her yerlerde bulmağa çalışın yeter. Arayan bulur, değil mi?

Meselâ, bu yazının da bir menekşe boyutu var aranırsa! Yâni bu işin en güzel tarafı, bunca yoğun siyâset ortamına, sürece ve aday adayı trafiğine rağmen, oralara hiç uğramamağa çalışması oldu gibi sanki! Bilmem, sizlerce de öyle mi?

Bugünlük te bu kadar. Başka sayfalar açmadan, lâfın tadı-tuzu kaçmadan,

ve de yazının keyfi uçmadan,hoşça ve de dostça kalın sevgili okurlar, ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

27.03.2011


Mar`12
26
YARININ GENÇLERİNE BAŞARILAR..
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

YARININ GENÇLERİNE BAŞARILAR…

Dün, cumâ namazı İmam-Hatip Câmii’ne tevâfuk etti. Çünkü, genelde olduğu gibi birkaç ihtimâl akıldan geçtiyse de, şudur diye karar verdiğim bir yer yoktu. Nasipte bu defâ da burası varmış. Rüzgâr oraya uçurdu. İyi de oldu. O civarın kalabalık bir cemaati var. Çevresiyle birlikte o gün sanki panayır yeri gibi oluyor. Cuma günü sonuçta, ne de olsa bayram, değil mi?…

Daha uzaktan ses yankılanıyordu. İçeri girdiğimizde konuşanın Ali DÜZGÜN Hoca’dan başkası olmadığını anladık. Konuları, ağdaya, hırçınlığa, malumatfuruşluğa kaçmadan, ağırbaşlı, arı-duru, içten ve herkesin rahatça anlayacağı dilden güzel güzel, tatlı tatlı anlatıyordu. Sohbet sürükleyici ve de özendiriciydi.

Mukaddes kitabımıza vurgu yaparken bir ara, söz Fâtiha’ya geldi. Namaz kılan her müslümanın, günde en az 40-50 defâ okuduğu bu açış ve açılış sûresinin Kur’an’ın özü ve anahtarı olduğunu belirterek, keşke anlamını da bilebilsek, mesajını kavrayabilsek şeklinde tavsiye mâhiyetinde dileklerde bulunuyordu. Merak edip okusak, bilgili, daha görgülü insanlar olsak, Rabbimizin huzûruna daha çok iyilikle gitsek olmaz mı? Ne güzel olur değil mi diye de dikkâtleri yoğunlaştırmağa çalışıyordu. Her kes de can kulağıyla dinliyordu. Ben de tabiî.

Her Cumâ öncesi konuşmalarda yapıldığı gibi sonlara doğru hatırlatmalar faslına geçti. Bu hafta sonu Üniversite imtihanı varmış. Tamam da, vaazla ve konumuzla ilgisi ne derseniz; bunun için bu akşam bu camide, öğrencilerimizin başarısı için duâ mâhiyetinde Kur’an Tilâveti yapılacakmış. Çok güzel bir düşünce ve uygulama. Rabbimiz düşünüp gerçekleştirenlerden, emek verenlerden, katkısı bulunanlardan râzı olsun.

Daha da hoş ve güzel olanı da, hocamız bu konuyu sınıfta dile getirip duyurduğunda çocuklar, “Hocam!” demişler, “ Mâdem böyle bir şey yapılacak, kara saçlı amcalar, ak sakallı dedeler bizim için duâ edecekler, bizler de aramızda para toplayıp oraya gelen baylı-bayanlı cemaate bir şeyler ikram edelim, ne dersiniz?”

“Aman yavrularım, ne güzel düşünmüşsünüz. Beni çok duygulandırdınız. Ceddinize rahmet. Ama, o dedeler var ya, işte onlar, bu işin ikram tarafını da hâllederler. Siz hiç merak etmeyin, çalışmanıza bakın.”

Bizim duygulandığımız kadar, Ali Hoca da duygulanmış, heyecanlı heyecanlı aktarıyordu. Hissiyâtım namaz sonrasına da taşmıştı. “Hocam, anlattıklarınızdan çok duygulandım. Ortam çok bozuk. Her şey ahlâksızlığa hizmet ediyor. Böyle gençlerin olduğunu duymak bizi çok ümitlendirdi. Sağolun.” dedim.

O da, “dünyada tespit edilebilmiş ilk yazılarda bile, gençliğin bozulduğundan dem vuruluyormuş. Kuşaklar arası farklılıklar her dönemin konusu. Elbette yanlışlıklar var ama, iyilikler-güzellikler de devam ediyor ve de kıyâmete kadar devam edecek” dedi. Akşam yapılacak program ve gençlerimiz üzerine biraz hasb-ihâlden sonra ayrıldık.

Abdülkadir DEMİR Hocamız da görevinin hakkını verme noktasında dikkâtli davranan arkadaşlarımızdan. O muazzam cemaatin önünde imamlık kolay değil. Ama, hocamız mihrabı dolduruyor. Kendisine tekrar hayırlı olsun diyor, muazzez ve hassas görevinde üstün başarılar diliyoruz.

O da sözün sonunda Ali Bey’inkileri teyiden hatırlatmalarda bulundu. Kabadüz’e yapılacak Kur’an Kursu ve Diyânet Sitesi’ni tanıtırken, bunun bir ilk olduğunu belirtti. Bizler de bu habere çok sevindik. İnşâllâh, bir an önce yapılır, Kur’an bülbüllerinin sesleri bu şirin ilçemizin derin vâdilerinde yankılanır.

Hutbe de güzeldi. Konusu gibi kendisi ve okuyuşu da ihlâs ve samîmiyet kokuyordu. İslâm büyüklerinden aralara serpiştirilen sözler çok vurgulayıcıydı. Namazdan sonra isteyecektim, ama unuttum. İlk fırsatta, inşâllâh. İnsanı mâneviyât burçlarına çeken, ümit ufuklarında uçuran müjde kanatları. Söz deyip geçmeyin. Bir söz bin şey ifâde eder çoğu zaman. Hattâ, çok daha fazlasını da. İnşâllâh, zaman zaman yaptığımız gibi, o sözleri de burada paylaşırız bir gün.

Sevgili okurlar. Yine sonlara geldik. Biz de bugünkü konumuzu, yarın yapılacak Üniversite imtihanı için bulunacağımız güzel dileklerle bitirelim.

Hocalarımız gibi biz de, Rabbimiz, gençlerimize zihin açıklığı versin diyoruz. Onları burada da ötede de mahcup etmesin.

İyilik, güzellik, mutluluk peşindeki göz nûru, gönül sürûru, ümit çiçeklerimiz tüm gençlerimize, milletin, memleketin, kendilerinin, çevrelerinin hayrına olacak tüm çalışmalarında, yarın ve de sonsuza kadar karşılaşacakları bütün sınavlarda ve her türlü safhalarda hayırlı üstün başarılar elde etmelerini diliyor, sevdikleriyle birlikte sonsuz mutluluklar temennî ediyoruz.

Rabbimiz onları da, bizleri de, iyilerle karşılaştırsın; güzelliklerle buluştursun.

Hayırlı hafta sonları, güzel baharlar, mutlu yeni gün ve saatler ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

25.03.2011


Toplam 517 Blog, 104 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 26 27 28 29 30 [31] 32 33 34 35 36 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7140)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5186)
MODA-NÂME (5064)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4652)
Bedford-nâme (4624)
Nûri KAHRAMAN (4617)
EYMÜR-NÂME 3 (4590)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3949)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...