Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - EYMÜR GÜZELLEMESİ, (EYMÜR GÜZELLEMESİ Tâ Sakartaş'lardan aşağılara Gidip de dolaşsam, alsam başımı… Gezsem adım adım güzel köyümü Ziyâret eylesem, konu-komşumu… Harman Boğazı’ndan alkuru gine Geçsem Karadanoo mahallesine Yumulsam Gürgen’in peteklerine Avuç avuç içsem, üçü-beşini… Eminoğlu Mahallesi yukarı Arpaköy’e varır yolun çıkarı Sazdan geçer derelerin akarı Çeşmesi çağlıyor gözüm yaşını… Mollaoğlu Sokağı’ndan aşağı BeşAli’nin Güllü Nene uşağı Külekçiler, çalışkanlık kuşağı Yaptıkları, herkeslerin işi mi?... Yaylalardan gelir, depme peynirler Konu-komşu, hoşa-beşe gelirler Yağ’dır, ya da kaymak; onlar bilirler Güllü Nene, unutma ha keşimi!... Kabaklı’dan Öksüzlü, Mektep yanı Hâlâ aynı yerde Kâni’nin hanı Lâkin, ne müşteri, ne de bakanı! Gazoz alıp, verecektim beşimi!... Kara lâstik, akide; gerçek bir bakkal Her ne ki, lâzımsa, beğen beğen al Köydeki panayır, evdeki hayâl Unutamam, mantar patlatışımı! Eski okul şimdi kültür merkezi Hâtıralar ona çeker herkesi Uzunçayır söyler gerçek adresi Üst yanda mezarlar sorar yaşımı!... O günlere şâhit ulu ıhlamur Kıble tarafında dağ gibi durur Tepemden aşardı yollarda çamur Utancımdan bulamazdım köşemi! Fettahlardan gider isen alkuru Pamukluğun eteğinde yol kuru Çüşlüklerden İbiloğlu’na doğru Vâdi manzarası süsler düşümü… Varıp, Karabey’den bir at almalı Ya gidip Remzi Amca’yı bulmalı Mürselooolarında çene çalmalı Haddini geçmeden zaman aşımı… Hasan Dedemiz’de azcık kalmalı Bedatoo Câfer de bekler olmalı Şimdi hepsini bir, nerde bulmalı? Boşa kuruyoruz bu uğraşımı! Cibelik, Cevizlik, Şayıp giderken Abdanaaana uğramalı dönerken Kocasanoo, Musoo, Keloğlu derken Meşâyıh’ı geçsem bir at koşumu… Havuslar, Semenoo; gidilmez yaya Hıdır’dan bakılır Delikkaya’ya Eymür Tepesi’nden Çatalkaya’ya Kişirtsem varır mı, sapan taşımı? Karşıda Ulubey, tepe kaşında Doğuda Kabadüz, sırtın başında Başköy’le Hacılar yatar döşünde Karaağaç, Kuylu izler peşini… Eteklerden Melet Irmağı geçer Kayaboğazı’nda kartallar uçar Şâhinleri kavşaklardan su içer Sevdâlara saldım gönül kuşumu! Vâdi boydan boya görmeye değer Viyadük havzada bir inci kemer Değirmen taşları aşk ile döner Durur mudur, kamçıların meşini? Tepeye çıkmışken türkü söylesem Eyüp Amcamız’ın yâdın eylesem Çeksem nârasından, gazel heyylesem! Dönsem de denizden yana döşümü! Bağırdıkça âvâzımı yel alsın Götürüp dağlara-taşlara salsın Geçecektim uğramadan az kalsın; Nasıl unuturum Sakartaş’ımı?! İlçede Eymür, Eymür’de Sakartaş Zirve mahalledir, omuz üstü baş Akrabâdan öte, hepsi can yoldaş; Komşuluklar aratmaz kardeşini!... Hekimoğlu kayasında mağara Melikoğlu Mahallesi manzara Hele orda dur da, bak karşılara Kayalıklar uçurum, kaş karışımı… Köyün orta yeri ordaki ardıç Dibine oturan olur bir yargıç! Hisler kartal, düşünceler kırlangıç; Artar burda zihnin kan dolaşımı!... Öbür yan uzanır taa ufuklara Şuayip en güzel, işte burada! Affan Amcalardan Azaklı Dağ’a Bakınca ölçmeli-dir ateşimi!... Ah şu Eymür; sus’a izin vermiyor Söz açınca, artık daha durmuyor Sazım onsuz mızrabını vurmuyor Aşkıyla tükettim onca yaşımı!... Her Eymürlü sevdalıdır köyüne Kökleri uzanır Oğuz Boyu’na Selâm olsun ağasına, beyine; Köyüm süsler hayâlimi, düşümü!... Babamız, dedemiz orda yatıyor Güneşimiz orda doğup batıyor Az ırasak, gözümüzde tütüyor Dolduruyor hem yazım, hem kışımı… Nene, bibi, dayı, emmi bekliyor; “Aman duâ, duâ!” diye ekliyor Köyüm bizi yüreğinde saklıyor Yan baksa da, kaldırmam hiç kaşımı… Dostlar, sözler belki biraz ağıttı Eymür denilince, kalem dağıttı Değirmenler bizleri de öğüttü; İçim artık, beğenmiyor dışımı!... Biz de târih olduk, yaklaştık taşa İstersen gâyet az, ister çok yaşa Ne derler; âkıbet gelirmiş başa; Bu kaderdir, sanma bahtın hışımı!... Aziz toprak, nicesini taşıdı Kimi ayak, kimileri başıdı Hepsini de, kıranlardan aşırdı; Benim de bırakmaz, elbet peşimi!... Bir bakarsın, salâ verirler bize Tez ulaşır, mukadder haber size Kazanlar kurulur, yokuşa-düze Suyum kaynatırlar bir et pişimi!... Beklenmedik anda gelir hoparlör Kimi söyleyecek acep, bir bak gör Sâlim’in Nûri’ymiş, o da gidiyor Babacığım duyar mı, gelişimi?... Tüm sevdiklerimiz işte burada Büyüğü-küçüğü hep bir arada İnşâllâh herkesler ersin murada Orda da yapalım bu birleşimi… Dostlar; Nûrânî’nin bitmiyor derdi Yazmaya değerdir köyün her ferdi Kimler gelip geçti, kimler ne gördü? Hayat burda, bir bilek güreşi mi? Eymür denilince; roman, hikâye Vukûât, tulûât; bitmez sermâye Korkarım birine bir şey sormaya Olur sanki bir deryânın deşimi!... İsimlere dalsak, gelir mi sonu? Sizce, önce kimi, etmeli konu? Doğrusu bırakmak, şimdilik bunu Mâzur görün kendimle savaşımı!.... Baltası, nacağı, bışkısı meşhur! Bir yerlerde hemen bir kavga olur! Şimdiyse, gelenler selâmet bulur; Civârın belki de tek yerleşimi!... Girebiler dağ olurmuş câmide; Daha sonra, yarışıldı mermide! Şimdi güzel, en sâkini hemi de! Gidenler götürdü, hep keleşini!... Yine de özenen hiçten yok değil Bereket, şımaran fazla çok değil Nefsi kabaranda olur bir meyil Hele bulan, bulunca beleşini!... Komşular, neyleyim; eğer yavaşsam? Duâ etseniz de affa ulaşsam Âhiret’te de bir Eymür’e düşsem Bulmuş olacağım yine neşemi!.... Çocukluğumdaki masallar gibi Dallarında kendimi sallar gibi Simsiyâh üzümleri, ballar gibi İstiyorum pelidimi, meşemi!... Topraklar güzeli, bir inci güzel Emsâli içinde birinci güzel Yazda mâvi, güzde turuncu güzel Dünyâda cennetin bir izdüşümü… Akasyadan kestâneye çiçekler Harmanda, bahçede cırcır böcekler Uçuşan kuşlar, pır pır köçekler Bezerler dört mevsim, giyim-kuşamı… Nasip etsin Rabbim cümle kullara Çıkmasın kimsenin yüzü, hiç kara Düşürmesin burada, ne orda dara İnşâllâh diyerek tüm kardeşimi!... Hey dostlar, eyvallâh; vedâ zamânı! Kalmadı dizlerin gayrı dermanı Bir yandan başımda sevdâ dumanı Hep zorlaştırıyor, ayrılışımı!... Ama, illâ gitmek vardır sonunda Gitse de işlerin dâim yolunda Dostlar; Allâh’a emânet olun da Bitirelim artık bu söyleşimi!... Yine nasip olur, da buluşuruz İnşâllâh şu meydana doluşuruz Konuşur söyleşir, hem gülüşürüz Kaybetmedikçe göğün güneşini… Evet dostlar; gayrı artık elvedâ Hadi, ısmarladık sizi Allâh’a Görüşemeyiz belki de, bir daha Kınamayın, böyle söyleyişimi!... Vel’hâsıl; sevgiden ayrılmayalım Sonsuzda işleri zor kılmayalım Durduk yerde küsüp, darılmayalım Zehir etmeyelim sabah-akşamı!... Eymürlüyüz, mutlu, hem de huzurlu İnşâllâh sağlıklı, uzun ömürlü Hayât arlı olsun, memat uğurlu Orda da,(inşâllâh) buluruz bu ihtişâmı… )
EYMÜR GÜZELLEMESİ
  1. EYMÜR GÜZELLEMESİ [0]