| - İMAM DÖRTLÜKLERİ, (İMAM DÖRTLÜKLERİ
DÂVET
Okul gününe dâvet; elbet, mutlak gideyim!
Dostlarla çay içeyim, etli pilâv yiyeyim!...
“Çalıştık zamanında, şimdi keyif(!) çatmalı;”
Böyle konuşanlara, bilmem ki ne diyeyim?!
BETON-52
Geldiğimiz yer doğa, bastığımız topraktı;
Her yanlar çayır-çimen, ağaç, çiçek, yapraktı;
Köyden gelen çocuklar, sâhillere dayandı;
Eski günler yerini betonlara bıraktı!...
TELÂŞ!
Madden-mânen karışık; toplumda bir karmaşa!
Kimi aslından kopmuş, kimi düşmana maşa!
Toplumun içindeki hayırlı ümmet nerde?
Mal-mülk, metâ peşinde; kapılmış bir telâşa!...
TAV
Biz bu dünyâya demek, yeme-içmeye geldik!
Pilâvlara tav olduk; matrak geçmeye geldik!
İmamlıktan habersiz, bol nutuklu hatipler;
Karşılıklı bakışıp, hemen kaçmaya geldik!...
HÂMÎ
Sen, insanlar içinde, hayırlı bir topluluk!
Yakışır mı hiç sana, menfaatlere kulluk?!
Ümmet içinde ümmet, câmide imam gibi;
Bağ’a hâmîler gerek, değil sâde korkuluk!
OLUŞ!
Binlerce mezun olduk, bir ADAM olamadık!
Saçağa pervaz olduk; çatı, dam olamadık!...
Her ne gelirse akla, olduk, olduk da dostlar;
Şu Ordu milletine bir İMAM olamadık!...
TOP
Yaslanacak AĞABEY; ne el öpecek HOCA!
Çıkmadı içimizden, mezun olsak da bolca!
İmam-Hatipli İMAM, olamadı Ordu’ya;
Giren olmadı şöyle; toplar gitti hep taca!...
KÖŞK!
Bol ilâhicilerin, türkücün, horonun var;
Hattâ bürokratların, bir hâyli baronun var!
Kaptan köşkünde yoksun, sen hep dümen suyunda;
Her sisteme uyumlu, bol bol taşeronun var!...
YALKOVAN!
Kimi koşular vardır, akrep yelkovan gibi!
Kimi mîde peşinde, yalnız yalkovan gibi!
Nerde yeme-içme var; onu tâkip ederler;
İbâdete gelince, bir yasak savan gibi!...
HARÇ
Biz hep böyleyiz dostlar, câmisi cemaati;
Beceremiyoruz hiç, gönülden itaati!...
Hep boş işler peşinde harcıyoruz ne varsa;
Malı-mülkü-serveti, yeri-yurdu-saati!...
SORU
Kusura bakmayın da, hâlimiz böyle gibi;
Bitmiyor arzuların, başı, doranı, dibi!...
Nasıl hesap veririz birer mümin olarak?
Sorunca bize dinden, din gününün sâhibi?!
HARMAN
İşte hep koşuyoruz, yüklü harman peşinde!
Hastalıklara şifâ, derde derman peşinde!
Var mı koşusu olan, şöyle biraz fazladan;
Emrine uymak için, yüce ferman peşinde?!
BULUŞ!
Ahvâli anlatacak, sözü bulamıyorum!
Mevlâya arz edecek yüzü bulamıyorum!
Öyle bir mahcûbiyet, duymamız gerekirken;
İçin için yanacak, özü bulamıyorum!...
AYNA
Demek, dâvâdan başka, sevdâmız olacaktı!
Bataklık çiçekleri, bizden yüz bulacaktı!
Yüce halkın kurduğu o güzelim hayâller;
İkbâl sarhoşluğuna çarpıp kırılacaktı!...
SELÂMET
Bilmem ki milletimiz, bizleri affeder mi?
Ecdâdımın ocağı, ebediyen tüter mi?
Çıkarcı yaratıklar, kemirirken gövdeyi;
Bu gemi, şu hâliyle selâmete gider mi?
ÖNDER-LİK!
Önderlik nâsip eyle; câmi, hem cemiyette!
Hep önlerde olalım; hakta, insâniyette!
Hem dahî güzel örnek, çevremize, topluma;
İslâm’a teslîmiyet, özde samîmiyette!...
DUÂ
Yâ Rabb, kullukta dâim, başarılı kıl bizi!
Hep yolunda yürütsün, verdiğin akıl bizi!
Düşmeyelim gaflete, kalmayalım hasrete;
Bizi sorumsuzluktan, koru sen asıl bizi!...
FIRKA
Bunca mezuna rağmen, yalnız mîzah, fıkrayız!
Espiri, yeme-içme; nâralarda markayız!...
Fotoğraflar ortada; gerçekler zâten mâlum;
Birbirinden habersiz, etkisiz bir fırkayız!...
TERÂNE
Bizimkiler yetişti, acep neci oldular?!
İlâhici, nâracı, terâneci oldular!...
İmam olamadılar, halkın önüne geçip;
Ümit İHL’liler, ihâleci oldular!...
İMAJ
Mâlesef, imajları, yıkabilmiş değiliz;
Geleneksel jargondan çıkabilmiş değiliz!
Dünyevî kaygılardan, mîdevî duygulardan,
Sıyrılıp işimize bakabilmiş değiliz!...
NE İŞ?!
İş dediysek işimiz, “ÖNCE DÂVÂM” olmaktır;
Bir ahlâk âbidesi, ÇINAR ADAM olmaktır!
Sâdece câmi değil, insan olan her yerde;
Her noktada en önde, gerçek İMAM olmaktır!
BİBERON!
Kimi kaşığa koştu, kimisi mikrofona!
Olan mütâhit oldu, sen kaldın taşerona!
Emekleme devresi bitmedi, bitmeyecek;
Pilâv bile fazlalık, dönmeli biberona!...
BURDAN YAK!
Şu engin manzaraya, şu zengin tabloya bak!
Sevin, sevin Ordulu; saçına çiçekler tak!
Dinamik, cevvâl, atik, nice hatiplerin var;
Lâkin bir imamın yok, gel şimdi buradan yak!
NASİP
Nasîbimiz yok dostlar, çaydan, pilâvdan öte;
Karagöz muhabbeti, Hacı Cavcav’dan öte!...
Nasılsın cicim-bacım; mâşâllâh hocam-hacım;
Ne varsa konuşulur; dertten, sınavdan öte!...
) |