ESKİ CAMLAR BARDAK OLMUYOR!
Hangi hülyâlı sokaklardan geçip de kapıldık bu sevdâlara? Hangi caddeler getirip bıraktı bizi bu kördüğüm çâresizliğin kıyılarına? Bu dönenip durduğumuz girdaplar hangi aymazlığın bedeli? Her çıkışın önünde yığılmış kayalar; aşkın kavşaklarında kara lâmbalar var. Fânuslar içinde kara çadırlar; ecinniler diyârında şenlik var! Yol başlarında gördüğümüz işâret levhaları bizi aklımızın ucundan geçmeyen noktalara getirdi.
Bu nasıl böyle oldu? Biz mi yanlış gördük, yoksa zaman içerisinde yönler mi değişti? Oklar mı büküldü? Çünkü, zaman zaman Okyanuslar ötesinden gelen bâzen sıcak, bâzen de soğuk dalgalar vuruyor, bir daha, bir daha ve tüm doğal renklerimizi hırpalayıp geçiyor hoyratça. Kimseye sormuyor gelirken. Sormaya gerek yok çünkü. İçimizdeki çöllerin yangını bu. Mandalaşmışların, kendini özgürleştirememişlerin köle psikolojisiyle yaptığı çılgınlıklar. Nasılsa Petrol, okyanuslar ötesinden. Çakmak aramızdaki çakmakçılardan! Bizimkiler öylesine alıştılar ki elin çakmağıyla yangın çıkarmaya, vara yoğa ateşlemeğe devam ediyorlar. Yakıtları azalsa da, tutuşturamasalar da çakmaklarının sesi ortalığı velveleye vermeye yetiyor. Bizler de “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin Allâh’ım!” diyerek Yaratan’a sığınmanın ötesinde bir şey yapamıyoruz. Ne yapsak boş. Anlamıyorlar, dinlemiyorlar. Bırakın uluslar arası normları, kendi varlıklarının sebebi olan ilkeleri de çiğneyip geçiyorlar. Sevgililer Günü’nün bile hiç hatırı yok mu sizin nezdinizde beyler? Onun aşkına biraz insaf lütfen!
Şu kopartılan fırtınaya bakınız; insanın inanası gelmiyor! Koca koca adamlar. Sanatçıları geçelim. Onları nispeten duygusal ve uçarı kabûl edelim. Ama, bilim adamları, hukukçular, yazarlar, yaşı kemâle ermiş, bir ayağı çukurda siyâsetçiler. Bir başörtü üzerinden kıyâmet koparıyorlar. Kıyâmet diyorum ama belki o da laikliğe aykırıdır! Ne de olsa dînî bir kavram. Öyle ya. Milyonda bir ihtimâl de olsa örtünün İslâm’ın bir emri olacağını var sayamayacak kadar gözleri dönmüş ve Allâh’a karşı apaçık bir isyân içerisinde olan bu insanlara lâf anlatmakta zorlanabiliriz. Kıyâmet üzerinden de bir kıyâmet koparmaya kalkarlarsa laiklik adına nasıl cevap verebilirsiniz ki? Onlar, “Bu kelime dinseldir, dolayısıyla laikliğe aykırıdır!” derlerse bu “nâzik” değerlendirmeye nasıl karşı koyabilirsiniz? İşte Başörtü olayı ortada. Hadi anlatın bakalım? Eskiden “Anlat Bakalım” diye bir program vardı. Jest ve mimiklerle anlatma yarışıydı. Siz istediğiniz dili, jest ve mimiği kullanıp anlatın bakalım, anlayacaklar mı?
Lâiklik. Allâh aşkına bu kavram dinsizlik mi demek? Lâiklik dîni kazımak mı demek, yoksa dinler arasında eşit mesâfede durmak mı, yâni tarafsız olmak mı demek?
Halkçılık bu mu? Ya inkılâpçılık? Milliyetçilik, Devletçilik, hele Cumhûriyetçilik?! Bunların hangisine uyuyor bu başörtü yasağı? Siz de hiç mi, zerre kadar insaf, iz’an yok? Başörtülülerin de haklı olabileceği ihtimâline dâir şu kadarcık şüphe(!) yok mu? Allâh’ın gazâbını ve azâbını celbederiz diye zerrelerin zerresi bir endîşeniz söz konusu değil mi? Eğer değilse, bu yaptıklarınızı Laiklik adına yaptığınızı söylemeyiniz lütfen. Laikliğin günâhına girmeyiniz! Kendi günâhınızı îtiraf ediniz. “Bizim canımız böyle istiyor, burası bizim çiftliğimiz, var mı diyeceğiniz? deyiniz. Bu konuda diyânetliğe soyunup ta fetvâ vermeye de kalkmayınız. Ne herhangi bir parti ne de YÖK ve benzeri kurumlar fetvâ makâmı değildir.
Ya okları milletin okuduğu gibi okuyunuz, ya da orayı doğru okuyanlara terk ediniz. Aksi takdirde adınız halk olsa da gitgide halkın sizden uzaklaştığını göreceksiniz. Halk uzaklaştıkça, siz onların koşarak yeniden dönmek için böyle yaptıklarını zannediyorsunuz gâlibâ ama yanılıyorsunuz. Zîrâ, “Eski camlar bardak oldu!” diye bir deyim var. Çünkü halk o okları demokrasi, özgürlük, insan hakları, çoğunluk yönetimi, inanç özgürlüğü olarak okuyor.
Ey sizler, çok çok okumuş oldukları için kendilerini her şeyin üstünde görenler! Ne okursanız okuyun, ne yazarsanız yazın, halkı okuyamıyorsanız, onun özünü yazamıyorsanız, en azından siyâset biliminde ve de insan haklarında câhilsiniz demektir. Milletin kafasını karıştırmak ve saçını-başını yolmaya çalışmak size yakışmıyor mu, yoksa yakışıyor mu desem, bilemiyorum ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
14.02.2008