GÜNLER HEP BÖYLE GEÇMEZ
Bu gün sizlere, şimdi Kur’an Kursu Hocası olarak görev yaptığını öğrendiğim bir öğrencimizin, Bulancak İHL’den okulumuza naklen geldiği yıllarda yazmam için bana verdiği Hâtıra defterine serdettiğimiz akrostişli yazıyı sunuyoruz. Umarız beğenirsiniz.
Öğrencimize âile ve görev hayâtında mutluluk ve başarılar diliyor, sizleri mezkûr cümlelerle baş başa bırakıyoruz. Yazı şöyle:
Bismillâhir’Rahmânir’Rahîm
Değerli öğrencimiz; 10.03. 1994,Ordu
Bana ayırdığın bu kıymetli sayfalara, birer âyet, hadis ve vecîzeyle başlamak istiyorum. Ki bunlar, derslerde okuduğumuz kimya, ya da matematik ya da fizik formülleri gibi, uygulandığında insanı sonsuz mutluluklara ulaştıracak hayât düstûrlarıdır:
İnsanlara iyiliği emrediyor da kendi nefsinizi unutuyor musunuz?
Oysa siz, kitabı da okuyorsunuz. Hiç düşünmez misiniz?
Bakara 44
“Ey insanlar! Selâmlaşınız. Yemek yediriniz. İnsanlar uyurken geceleyin namaz kılınız.
Selâmetle Cennet’e girersiniz.”
Hadîs-i Şerîf
“Her kim edebden mahrum kaldı; cümle hayırlardan mahrum kaldı!”
İbn-i Atâ
Anlıyoruz ve biliyoruz ki, ilk insandan bu yana gelen ve kıyâmete kadar sürüp gidecek olan olayların özü Hak-Bâtıl Mücâdelesi’nden ibârettir. Hak çizgisi enbiyânın, evliyânın, ulemânın çizgisidir. İmam-Hatipli olmakla Yüce Mevlâ bize hak çizgisini nasîp etti. Ne kadar şükretsek azdır. Bunun kıymeti bilinmelidir. Her nîmetin bir de külfeti vardır elbette. Bu nîmet herkese nasîp olmadığı gibi, kolay da değildir. Gerekleri, yükümlülükleri, büyük sorumlulukları vardır.
Aziz Anadolu’muzun şehit kanlarıyla sulanmış bu mukaddes toprağında insanlarımızın sarhoş nâraları atmaları hem ecdâdımızı üzmekte hem de İslâm Âlemi’nin önünde bir engel oluşturmaktadır. İnsanlarımız sarhoşsa, bu milletimizin, dolayısıyla ümmetin başı hoş değil demektir. Bu bakımdan bizlere çok hassas ve önemli görevler düşmektedir. İçki, kumar vs. gibi ahlâksızlıklarla kesin mücâdele içerisinde olmalı, hem şahsımızda, hem âilemizde, hem de çevremizde kötülükleri azaltmaya, iyilikleri çoğaltmaya gayret etmeliyiz. Bu hem kişisel, hem de toplumsal sorumluluğumuzdur.
İslâm Âlemi’nin durumu mâlum. En çarpıcı örneği Bosna’da görmekteyiz. Sözüm ona uygar Avrupa’nın, girmek için can attığımız AB devletlerinin tam orta yerinde bu denli acımasızlık hangi kriterlerle îzâh edilebilir. Adları, sanları ne olursa olsun batının, doğu halklarının göz yaşına bakması söz konusu değildir. Hele bir de müslümansanız, ne yaparsanız yapın, derdinizi anlatamazsınız. Öyleyse, kadınıyla erkeğiyle hepimize çok büyük görevler düşüyor. Hayat îman ve cihaddan ibârettir. Nefsimizle nefesimizle ve de tüm hevesimizle! Zîrâ zaman, hevâ ve hava zamânı değil; dâvâ zamanıdır.
Bu gerçekleri bizler kadar sizlerin de bildiğine inanıyor, netîce îtibârıyle rızâsını kazanacağınız hayırlı, uzun bir ömrü size bahşetmesi niyâzıyla,“ Allâh’a emânet olunuz” diyor, bir akrostişle sözlerimi tamamlıyor, duâlarda ara-sıra da olsa hatırlanmayı umuyorum.
-AKROSTİŞ-
Günler hep böyle geçmez; gün gelir geçmez olur
Ömür kuşu yorulur, kanatlar açmaz olur
Nefesleri daralır yarış atlarımızın
Üfür üfür esse de ciğerler içmez olur
Lûtfun en güzeline erdirdi Yüce Mevlâ
Allâh dilemezse kul Hak yolu seçmez olur
Kirlenmesine böyle göz yumarsak vatanın
Turnalar, güvercinler ufukta uçmaz olur
Atılmazsa iyilik tohumları toprağa
Yurdu dikenler kaplar, yollar hep açmaz olur
O, nursuzlarla olmak, onursuzluktur bence
Rabbin rızâsın güden şer dostlar biçmez olur
Dâim kötülüklerle, kötülerle yaşayan
Umursamaz zamanla, çirkeften kaçmaz olur
Dâimâ şükür YâRabb, İmam-Hatipli olduk
Allâh’ını bilmeyen, yüzden nûr saçmaz olur!
Öğretmenin:Nûri KAHRAMAN
Ordu İmam-Hatip Lisesi
ORDU HAYAT GAZETESİ
13.10.2008