MELÂL-NÂME
Bakınız dünyâya bir; adı uygar dünyâya
Yanıyor, yakılıyor; Müslüman Bosna-Hersek
Başımıza gelmeden, aynısı yarınlarda
Ne olur, gaflete biz, şimdi artık son versek
Babası kâtiliyle oğlu şenlik yaparsa
Irzını da götürür, ana, bacı; ne varsa
Tâvizin sonu gelmez; gider toprak, ev, arsa
Hâlbuki, çözülür iş; baştan yürek göstersek
Bosna’ya göz yumarsak; sanmayın âferin var
Ne doğu, ne batıda, aslâ senin yerin var
Savaşmadık demekle, düşünme zaferin var
Ne olur, cesâreti, biraz olsun becersek
Cesâreti olmayan esârete mahkûmdur
Sarı öküz kıssası, herkeslerce mâlûmdur
Batıya bel bağlama; baştanbaşa zulümdür
Ne olur gerçekleri, vakit geçmeden görsek
Nasıl da sövdürdüler yıllarca ecdâdıma!
Erdi mi dünyâ şimdi, uygarlık murâdına?
Var mı hiç kulak veren, mazlûmun feryâdına?
Bağışlar belki ecdad; yalvarır, af dilersek!...
Onlar ne büyüklermiş, sen şimdi iyi anla!
Berâber olan var mı öksüzle, ağlayanla?!
Dolu her yanlar şimdi; gözyaşlarıyla, kanla!
Târih anlatır bize; gerçekleri, istersek!...
Ama biz kaçtık evden, onlarla eğlenceye
Gündüzleri unuttuk, hayat döndü geceye
Yön değişti; rotalar dönüştü bilmeceye
Hak nâmına ne varsa, çevirdik sanki dirsek!
Dün Irak, bu gün Bosna; yarın belki de sensin!
Sen de batı formuna, aykırı bir desensin!
Köklerin doğudadır; hep kıbleden esersin!
Korkarlar erimekten; ya, şöyle bir esersek!...
Çâre yoktur başka hiç, çâre “sen” olmaktadır!
Unutma, geçti yıllar; vâdeler dolmaktadır
Balkanlarda kar, tipi; ümitler solmaktadır
Nasıl hesap veririz; böyle kabre girersek?!
Kusurumuza bakma, affet bizi Bosnalı’m;
Küheylân kâlp hastası; ne dişim var, ne nalım!
Kişnemek yasak bize; yasak, oyunda çalım!
Hakemler hep satılmış; kızar, hamle edersek!..
Bin âh ettirdin bize; âh Bosnalı’m, Bosnalı’m!
Ne olacak hâlimiz, bu gidişle; bakalım?!
Yanıyorsun, ateşin yakıyor yalım yalım!
Asıl yangın ötede; bu hâl üzre gidersek!
Nûrânî, kurtuluş yok; böyle süslü cafcafla!
Peynir gemileri hiç, yürür mü kuru lâfla?!
Tahammül etmek buna, bağdaşır mı insafla?
Rabbim! Ne olur artık, birlik-dirliğe ersek!..