Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4606991
 Sitede Aktif: 8
 Ip: 172.70.131.150
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

MIZRAP 2011

Bu Kategoriye Ait Blogları Rss İle Takip Et
Mar`12
26
ORDUNUN; HAVASINDAN MI, SUYUNDAN MI?
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ORDU’NUN; HAVASINDAN MI, SUYUNDAN MI?

Biliyorsunuz, bir dönem yazılarımıza yasak konulmuştu. Evet, öyle şeyler de olmuştu bir zamanlar Ordu’da. En çok anlaşabileceğimiz kişiler, çevreler ve makamlar, “arkadaş derdin ne, sıkıntı nerede?” diye sorma ihtiyâcı bile duymadan, hem de en müsâit diye değerlendirilen ve de özgürlük söylemlerinin ayyûkta olduğu bir süreçte yazılarımızın yayınını süresiz durdurmuşlardı. İktidar sâhibi arkadaşlar dâhil kimseciklerin de sesi, gıkı çıkmamıştı. Konuyla ilgilenmemişlerdi bile yâni!

“Arkadaş, bu şık olmaz. Biz neyin mücâdelesini veriyor ve de ne yapıyor gözüküyoruz? Bu bize zarar verir. Misyonumuzu zedeler. Bir konuşalım, işi tatlıya bağlayalım. Ama kesinti hoş olmaz!” falan diyen olmadı. O sıralar müftü pazarı vardı. İstenen alınıyor, istenmeyen milletin paralarıyla yapılmış binâlara, millet adına sokulmuyordu. Bizim de suçumuz, bu ve benzeri tavır ve haksızlıkların şık olmadığını söylemekten ibâretti.

Belki de, birilerinden aldıkları direktiflerle yapıyorlardı bunları ki, sonraki süreçte, asgârîsinden olayı yatıştırması, bu ters gidişe dur demesi gereken kişilerin bile kılı kıpırdamadı. Sanki, “iyi oldu, bize rağmen, bize sormadan, onayımızı almadan yazmak, -velevki doğru bile olsa- neymiş görülsün!” der gibi bir tavır sergilendi. Sonuçta 5-6 ay kadar bizi yazma konusunda dinlendirdiler sağolsunlar.

Sonra, zamânın vâlisi Ali KABAN Bey, o bize yapılanlara göz yuman, o başkalarının da mı nasırına bastı ne olduysa, Ordu’dan gitmek, vâlilikten ayrılmak durumunda kaldı. Şimdi Ankara’da yaşıyorlar mâlumunuz. Başbakan danışmanı olarak görev yaptığını yazdı gazeteler.

Her neyse; yasaklı olduğumuz sıralar bir vesîleyle Ankara’ya gittiğimizde, işlerimizden arta kalan zamanlarda mecliste bulunan tanıdıklardan bâzılarını ziyâret etmek istedik. Kendisi milletvekili, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden bir hocamızın bekleme salonundayız. Orada başka bekleyenler de var. Bir yandan muhabbet ediliyor.

Derken birisi daha geldi. Duruşundan önemli bir bürokrat olduğu belli. Ordan-burdan konuşurken, biz yasak konusundaki ızdırâbımızı da dillendirdik. Doğrusu, bu dönemde re’sen, böyle bir muâmeleye mâruz kalmak zoruma gitmişti. Başka dönemler olsa neyse ne! Tersliği gözler önüne sermek, bilhassa şu dönemde, böylesi garipliklere son verdirmek adına derdimizi yanmaya çalışıyorduk.

O kişi, adını ve görevini de söyledi ama unuttum. Kendisi Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı falan da yapmış. Bizim söz konusu ettiğimiz kişileri iyi tanıyor.

ŞU ORDU NASIL BİR YER?

- Şu Ordu nasıl bir yer arkadaş, anlayamadım. Samsun’u öte dönene bir şeyler oluyor! Said Vakkas Bey iyi bir arkadaşımızdı. Ordu’ya gitti, hep şikâyetler gelmeğe başladı. Çok sürmeden görevden alındı. Şimdi de Ali Kaban’ı anlatıyorsunuz. O da aslında hizmet etsin diye gönderildi ama, her ne olduysa! Bu Ordu’da bir şey var gâlibâ! Havasından mı, suyundan mı, neyin nesi?

Adam haklı mı, değil mi, bilmiyoruz ama; değil mi ki, Ordu’nun dereleri bile yukarı akıyor, bir takım terslikler olmasa kurtarmaz! Ordu’da bir şeyler mutlakâ ters gitmeli! Onun şânına yakışan budur!

Bir de, adı Ordu ya; Ordu deyince akla mantık dışı hareketler gelir. Bu anormâl bir şey de değil! Ordu mantığı, mantıksızlık mantığıdır. Şu anlamda; bir komutan size emir verse, o emirin sizin aklınıza yatıp yatmaması hiç önemli değildir. Onu o an sorgulama lüksünüz de yok. Siz onu düşünürseniz emrin yerine gelmesi mümkün olmaz. Dolayısıyla emir-komuta zincirinde kopukluklar meydana gelir ve işler yürümez. Askerde emre uymanın güzelliği de buradadır. Taşa selâm vereceksin deyince vermezsen bu emre itaatsizliktir. Bugün bunu mantıksız bulup karşı gelen, yarın bir başka emre de karşı gelir. O zaman o, askeriyeden başka bir şey olur!

KILIÇDAROĞLU MU, KILIÇ VAR OĞLU MU?

Nitekim, Ordu’ya gelince, o halim-selim görünen KILIÇDAROĞLU’na da bir şeyler oluyor. Âdetâ her defâsında kükrüyor! Burada daha önce bir konuştu; mahkûm oldu. Başbakan’a tazminât ödeyecek. Bundan ders almadı. Şimdiki gelişinde de kükredi; “BENDEN KORK!” buyurdu. İşte Ordu böyle bir yer. Adamı sivillikten çıkarıyor!

Evet sevgili okurlar. Kültürel anlamda da bu böyle. Bir başka yazıda ona da değineceğim inşâllâh. Geçmişinde gazete, dergi, yazma-çizme bulunanlar Ordu’ya gelince dut yemiş bülbüle dönüyorlar! Sessizliğe bürünüyorlar. Bizim başımıza gelen yasaktan öyle oluyor desem, yasaktan önce de bir numaralarını görmedik. Ya da, buradayken sesi-soluğu çıkmayanlar, merkezden ayrılınca kültür yağmuruna dönüşüyorlar!

Havasından mı, suyundan mı? Örnekleri biz vereceğiz, kararı da siz!

Pek yakında ve de çok çok az sooora, ves’selaaam!…


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

01.02.2011


Mar`12
26
OCAK SÜRPRİZİ; İŞTE BU
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

OCAK SÜRPRİZİ; “İŞTE BU!”

Ocak ayı Ordu’da iyi başladı; iyi bitti elhamdülillâh! Son günde, kar da gösterdi kendini Boztepe’nin neredeyse eteklerine kadar. Bizim Yûsuf’un BEKLENEN KIŞ GÜNÜ kapıda. Bir de tabana indimi, oturur da, bir daha ne zaman kalkar; Allâh bilir. Mevlâ, neylerse güzel eyler. Her emrine şükürler olsun! Kış kışlığını bir şekilde yapacaktır elbet. Bizim sürpriz dediğimiz daha farklı bir şey.

            Mâlum, özellikle son haftalar dolu dolu geçti Ordu’da. Dil ve Edebiyat Derneği Ordu Şûbemizin programının ardından, Ordu Sivil Düşünce Plâtformu’nun Mustafa ÇALIK konferansı, son hafta ise Vehbi VAKKASOĞLU, Hâlit ERTUĞRUL gibi eğitimci-yazarların konuşmaları, Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ ve Kemal KILIÇDAROĞLU gibi parti başkanlarının ziyâretleri ilk aklımıza gelenler. Ordu, tüm bu misâfirlerini ilgiyle ağırladı.

            Zamanlama îtibârıyle çakışmalar olsa da, tüm bunların hepsini tâkip etmeye çalıştık. Ocak ayı ve belki de bu yılın olayı diyebileceğimiz oranda bizi mutlu eden şey ise, bir akşam önce bir başka program dolayısıyla bulunduğumuz TESK OTEL’de, Ordu İmam-Hatip Lisesi’nin düzenleyip, Hâlit ERTUĞRUL’un sunduğu Âile ve Gençlik Eğitimi konulu konferansa gittiğimizde, dâvetlilere dağıtılan ORDU ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ  adlı bülten oldu.

            Hattâ, bülteni görür-görmez alıp bir köşede okumayı tercih ettim. Bir yandan konuşmalara kulak kabartırken, diğer yandan Ordu ME Müdürü Yılmaz UZUN Bey’le yapılan röportajı, Gazel Hayallerinin Peşinde adlı hikâyeyi ve Kültür-Sanat-Eğlence sayfalarını ilgiyle okudum. Târihçeyi, okul içi ve dışı, fakat okulla ilgili olan haberleri inceledim. Hepsi de şirin ve güzeldi.

                                 TERCİH ÖNCELİĞİ GÜZEL!

            2009-2010 Öğretim yılı sonunda Üniversite kazanan öğrencilerin fotoğrafları ve kazandıkları fakültelerin adlarının yazdığı GURUR TABLOMUZ sayfasını gurur ve heyecanla temâşâ ettim. Okulumuz, yavrularımız, Ordumuz ve yurdumuz adına sevindim.

            Orada ayrıca, öğrencilerimizin ağırlıklı olarak İlâhiyât Fakültelerine gittiklerini gördüm. O da sevindirici. Çünkü, bu saha, kim ne derse desin her anlamda ayrıcalıklı bir saha. İnsan olarak kendimizin, âilemizin, sevdiklerimizin, toplumumuzun ve de tüm beşeriyetin muhtaç olduğu öncelikli saha.

            Şunu söyleyebilirim ki, bizim gibi böyle güzel güzel konuşanlar, ahkâm kesenler dâhil, çoğunluk, bulundukları nîmetin ve taşıdıkları sorumlulukların farkında değiller. Bu yavrularımıza gelince, inşâllâh onların, bunun şuurunda olarak hem kendileri, hem de ülkeleri ve insanlık için güzel yetişip, güzel hizmetler vermelerini, sorumluluğunu yerine getirmiş insanlar olarak Mevlâ’nın huzûruna çıkabilme husûsunda başarılı olmalarını dilerim. Yüce Allâh, cümlesinin yol ve bahtlarını açık etsin! Âmin.

                                    SANKİ, BİR BİZDE YOK!

            Asıl dikkâtimi çeken ve sizlerle paylaşmak istediğim bir husus daha var ki, o da şu: O tabloda, Ankara, İstanbul, Samsun, Sivas gibi büyük yerler yanında Bayburt, Rize, Iğdır ve Ağrı gibi nispeten küçük yerleşim birimlerinde de İlâhiyât olduğunu gördük. “Neden Ordu’da da bir ilâhiyâtımız yok?” diye sormaktan kendimizi alamadık!

            Öyle ya, burada Üniversite yok mu? Bu konuda karar mercii kim? ODÜ rektörlüğü mü? YÖK mü, Hükûmet mi? YÖK se, oraya anlatmaya, hükûmetse kabineye dinletmeye adam yok mu? Ordu’da, halkın arasında göremediğimiz vekiller Ankara’da da mı görünmez oluyorlar? Ne işle meşgûller?

            “Şu köprü, şu baraj, şu tünel, şu köy, şu kasaba!” demeyin lütfen. Onlar zâten yapılıyor. Siz olmasanız da yapılır onlar. Siz asıl, özel gayretinizle, Ordu’nun ekmek-su kadar ihtiyacı bulunan hangi işi dert edinip, baş koyup ta başardınız? Onu söyleyin! İşte İlâhiyât konusu. Ordu’nun bana göre en âcil ihtiyâcı. O olmadıkça, kimse bana hizmetten söz etmesin. Her şeyi biz yapıyoruz havasında olanlar, hadi ispat edin!

                                                       “İŞTE BU!”

            Her neyse; biz bültene dönelim. Maalesef ayrıntılara değinemiyeceğiz. Sâdece, yazıları, haberleri, fıkraları, şiirleri ve verdiği bilgilerle tam bir âile gazetesi olmuş, onu söyleyebileceğiz. Bunlar sır olmayan, tüm toplumla paylaşılmasında fayda olan şeyler. Zâten, İmam-Hatip toplumun tâ kendisi değil mi? Diğerlerinde olduğu gibi burada da halkın çocukları okumuyor mu?

            Öğretmen, öğrenci, yönetici; emek veren herkesi tebrik ediyoruz. Başta da Müdür Mustafa AKKOZ Bey’i. Belki konjoktür  denecek ama, öyle olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü, tecrübeyle sâbit. Yıllarca bu okulda görev yaptık.

Ve çünkü, her şeyden önce bu bir gönül, dert ve kâbiliyet meselesi. Bu da ancak, artıları artı olarak görerek bir araya getirme niyet ve becerisiyle başarılabilir. Nitekim, en olmaz denilen zamanlarda bile bu okullarda neler neler yapılmıştır. Kütüphâneler, o dönemlerin okul dergi, gazete ve bültenleriyle dolu.

            Her neyse, bu hareketin diğer okullarımıza da örnek olmasını, toplumun aynası, yavrularımızın 2. bir mektebi hüviyetindeki bu çabaların artmasını diliyoruz. Yarın bir şeyler yazacaklara, araştırma yapacaklara materyâl olabilecek bu yayınların kıymeti, zamanla daha iyi anlaşılacaktır.

            Son olarak, “İŞTE BU!” diyor, diğer sayıları ve benzer faaliyetleri heyecanla beklediğimizi belirtiyor, bir hasretimize cevap vererek bizi heyecanlandıran bu yayında emeği geçenleri tek tek ve tekrar tekrar tebrikle berâber, hayırlı gayret ve çalışmalarının artarak devâmı dileğiyle selâm, sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…


 ORDU HAYAT GAZETESİ

31.01.2011


Mar`12
26
ŞÂİR; HAKKINDA İYİ BİR ÂDEMDİ
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

ŞÂİR; "HAKKINDA İYİ BİR ÂDEMDİ!"

İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)  İstanbul Şubesi, Çınaraltı Sohbetleri adını verdiği haftalık kültürel programının on altıncısını “Merhum Olcay YAZICI’ya Vefa…” başlığıyla bu akşam İstanbul-Beyazıt Devlet Kütüphanesi Konferans Salonu’nda saat 17.00’de  gerçekleştirecek.  Programda 12 Eylül 2010 tarihinde aramızdan ayrılan şair-yazar ve gazeteci Olcay YAZICI çeşitli yönleriyle anlatılacak.

Bestami YAZGAN, Ekrem KAFTAN, Mehmet Nuri YARDIM, Yusuf BİLGE, Gazi ALTUN, Hüseyin SARIKOÇ, Süleyman DOĞAN ve Recep ARSLAN gibi yazarı yakından tanıyan isimler YAZICI’nın kişiliği, şairliği, yazarlığı, gazeteciliği ve dergiciliği konularında katılanlara bilgiler verecekler.

Vefatından sonra Yavuz Bülent BAKİLER bir yazısını; “Ah ne kadar yazık! Olcay Yazıcı, artık yazamayacak. Edebiyatımızın bir güzel kalemi daha sustu. Şiiri nesrinden, nesri şiirinden daha güzeldi. Olcay Yazıcı; bir kuyruklu yıldızın kayıp gitmesi gibi, bir büyük aydınlığın birdenbire kararması gibi, bir zarif gül dalının kırılıp düşmesi gibi, bir güzel şarkının birdenbire susması gibi aramızdan çekilip gitti. Bayramın birinci günü, beni telefonla aradı. Bayramın üçüncü günü ölüm haberi geldi. Daha 57 yaşındaydı. Ben onun daha 57 yıl yaşayacağını ve edebiyatımıza daha nice zarif eserler kazandıracağını sanıyordum. Türkiye gazetesinde 12 yıl çalışmıştı. Kalemini önce bu gazetede eline almıştı. Bugün bu sütunu, ben de onun bir yazısıyla süsleyeceğim…” sözleriyle devam ettirmektedir.

Merhum Olcay YAZICI’nın çok geniş muhiti ve seven kitlesi diyebileceğimiz isimler arasında sayın BÂKİLER’den başka, kültür-sanat-edebiyat çevrelerinin hemen hatırlayacağı Kemal ÇİFTÇİ, Ahmet TÜZÜN, Ahmet N. HELVACI, Dursun Gürlek, Mahmut Çetin, Saadettin Kaplan, Mehmet Fatih Can, Yusuf Dursun, İsmail ALTINIŞIK, Ahmet TÜZÜN, Ahmet Yüter, Nazif OKUMUŞ, Erol ÜLGEN, Hüdevendigar ONUR, Ümit MERİÇ, Mehmet Niyazi ÖZDEMİR ve Senail ÖZKAN gibi isimler bilinenlerden bazılarıdır.

Ancak, sâdece, Yazarlar Birliği Ordu Şûbesi olarak düzenlediğimiz Sn. O.Olcay Yazıcı’nın da aralarında bulunduğu Şiir Şölenlerine katılan arkadaşlarını bile yazmaya kalkarsak, merhumun dost hânesinin ne kadar kabarık bir yekun teşkil edeceği açıktır.

İşte, 3 Temmuz 1997 BOZTEPE HÂTIRASI. Fotoğraftaki isimler sırasıyla şöyle: Zemçi ÇETİNKAYA, İdris AYDIN, Gökhan AKÇİÇEK, Bestami YAZGAN, İhsan GÜRDAL,  Lütfi ŞEHSUVAROĞLU, Bahattin KARAKOÇ, D. Ali ÖZTÜRK, Özcan ÜNLÜ, Nuri KAHRAMAN, Mustafa UÇURUM, Osman AYTEKİN, Durdu ŞAHİN, Ali AKBAŞ, Adem KARAFİLİK, Cevat AKKANAT, Merhum O. Olcay YAZICI, Selçuk KÜPÇÜK, Osman ARSLAN.

Sn. O.Olcay YAZICI’yı, şiir şölenleri vesîlesiyle Ordu’ya geldiğinde tanıdık. Âile efrâdıyla gelmişti. Çok hoş, sıcak, dost canlısı, insan gibi bir insandı. Hayâtı coşkuyla yaşamayı ve yakınlarıyla da paylaşmayı sevdiği her hâlinden belliydi. Ordu’da, Giresun’da, Boztepe veyâ Kale’de her tarafa bizlerle koştu. Kendisi de bir Kaeadenizli olan merhum sağlam inanç ve ağırbaşlı örnek kişiliğiyle berâber, espri ve heyecanıyla da gruba neşe kattı. Geziyi renklendirdi.

Kendisini daha önce uzaktan, şiirleri ve bizim cenah için açılım denebilecek format ve içerikteki KÜLTÜR adlı dergi çalışmaları ve çabalarıyla biliyordum. Ancak, ben onu ziyârete gittiğimde, Mecidiyeköy’deki MÜSİAD’da, çalıştığı kültür, yayın bölümünde bulmuş ve sohbetleşmiştik. Sımsıcak, mütevâzı, açık kâlpli, ganî gönüllü, buram buram bir Anadolu insanıydı. Referandum akşamı sandık sonuçlarına bakarken, kendisinin vefât haberini aldık. Mekânı cennet olsun. Kendisini iyi biliyoruz. Gururun, kibrin yanına uğramadığı, nâzik, zarif bir insandı. Sizin anlayacağınız; “Hakkında iyi bir âdemdi!”

Sn. BÂKİLER merhumla ilgili köşesini bir yazısıyla süslemiş. Ancak bizde yer kalmadı. Keşke, Ordu’ya geldiğinde okuduğu şiiri bilseydik de, şimdi buraya alsaydık ama, maalesef şu an öyle bir bilgiye sâhip değiliz. Ancak, eski mektuplarda tavsif edildiği şekliyle, elimizde üç-beş “cansız hayâli” var merhûmun. Onlardan birkaçını paylaşabiliriz şimdilik.

Hemşehrimiz, Sosyolog-Yazar Cafer VAYNİ’nin başkanlık ve öncülüğünde gerçekleşecek olan “Merhum Olcay YAZICI’ya Vefa…” başlıklı sohbetin rahmete vesîle olmasını, programın da burada bizlere örnek teşkîl etmesini diliyoruz.

            Kendisini hayırla yâd etmek, uzaklardan da olsa, İstanbul’da hazırlanmış vefâ kervanına tutunmaya çalışmak, merhûmun, dostlarına hep gülen yüzüne bizlere düşen kadarıyle tebessümle karşılık vermek adına yazdığımız bu yazının da, merhûma rahmete, yakınlarına sabra, dostlara da hayırla anmaya, rûhuna fâtihalar göndermeğe vesîle olması en büyük dileğimiz.

Oradaki arkadaşları bu örnek vefâ hareketlerinden dolayı tebrik ediyor, hayırlı akşamlar diyor, biz de buradan merhum için hüsn-i şehâdetlerimizi arz ediyor; “HAKKINDA İYİ ÂDEMDİ” diyoruz ves’selâm.

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

30.01.2011


Mar`12
26
BEKLENEN KIŞ GÜNÜ
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

“BEKLENEN KIŞ GÜNÜ!”

Geçen Cumartesi sabah kalkınca, namazın ardından ilk işim yine bilgisayara yönelmek oldu. Bu sıra, gurbetteki çocuklarımızla yoğun bir mail trafiği söz konusu. Ülkeler ve denizler ötesinden yeni bir şeyler var mı acabâ diye ister-istemez meraklanıyoruz. 

Her neyse, bunda bir de, her gün yazı yazmaya çalışmanın getirdiği bağımlılık da var. Tam ben bilgisayara yönelecektim ki, lebtopta Yûsuf’un olduğunu gördüm. Bir de, hava durumunu bakacak olduğunu söylemez mi?! Ne yalan söyleyeyim, biraz kızdım;

-         Oğlum, bağa-bahçeye mi gideceksin, inek-dana mı yayacaksın; ne hava durumu? bile dedim.

Aslına bakarsanız haksızlık ettim. Çünkü çocuk ne zamandır, her sabah kalkıp dışarıya bakıyor. Derdi, kar! Acabâ kar yağmış mı?!

Bunu anlamalıydım! Ama, anlamadığım, daha doğrusu bilmediğim şey, bilgisayardan geleceğe dâir hava durumuna bakılabildiğiydi. Görüyorsunuz ya; ne kadar geriden tâkip ediyoruz çağı!

Bizim çocukluğumuzda, köylerde hava durumunu dinlemek meşhurdu. En az, o zamanın diğer haberleri kadar ilgiyle dinlenirdi. Hattâ radyolar bahçelere, tarlalara taşınırdı. Sabah 7.30 haberlerinin peşinden verilen hava durumu can kulağıyle dinlenirdi. Ev yanlarında çalışacaklar için önemli değildi o kadar, ama uzağa gidecekleri yolundan döndürebilirdi.

Şimdi, bağ nerde, bahçe nerde, tarla-takan nerde? Öyle olmaya öyle de, çarşıda doğma-büyüme Yûsuf’a n’oluyor böyle? Derdi, sâdece ve sâdece kar; başka bir şey değil.

O kadar kar ki; geçenlerde, ablası köşe yazısı yazmaya başladı ya, gerçi biraz da oradan kaynaklanıyor olabilir “kar kar kar!” deyişi. Çünkü, ablası yazılarında çocukluktaki kar günlerine çok atıfta bulunmuştu. Hattâ şu sıraki mail yazışmalarında da bol miktarda kar değinileri var. Meselâ, diğer ablasının, kendisine hitâben yazdığı mail var. Onu, biraz da, şu tâtil günleri münâsebetiyle tekrar dikkâtini çekmek adına arz ediyorum:

“sevgili kardeşim Yusuf… inşallah iyiysindir.. elhamdülillah ablacın da iyi… sürekli satranç oynuyormuşsun… canım,biliyorsun ben de sana camdan satranç takımı aldım..

bugün hastaneye gitmedik. hastaneye gittiğimiz günler de bir sürü farklı çocuklar görüyoruz.. zenci,ispanyol,amerikan,afrikalı,türk..burda çok çeşitli çocuklar var ve çok tatlılar..senin gibi! sen neler yapıyorsun satrançtan başka? anecinle babacınla abicinle aran nasıl? burda kar yağsa da çok soğuk olmuyor havalar.. mutlaka güneş açıyor..

biliyorsun burda saat türkiye den 7 saat geri..  yani orda sabah saat yedi iken

burda gece on iki oluyor..ne kadar ilginç de mi?

binalar kocaman burda..  bizim apartmanımız yedi katlı ama, bir katta en az yirmi daire var.. okul servisleri sarı renk ve upuzun aynı tvde gördüğün gibi.. tırlar da bayaa büyükler..

okyanusu da gördüm! atlas okyanusunu! soğuktan donmuş dereler var,  üstünde kayıyorlar...   dün gece de sinemaya gittik arkadaşlarla!  gerçi çok iyi anlamadım ama zevkli geçti.. ingilizce aslında kolay bir dil… sen eminim çok kolay öğrenebilirsin…

dersleriniz başladığı andan itibaren çok önemse…

ablan seni çok seviyor ve çok özlüyor..  dualarını sakın unutma olur mu..

ve cevap da bekliyorum güzelim en kısa zamanda! soranlara selam söyle…

annecini,babacını ve abicini benim için öp… hadi tatlım,Allah a emanet ol!”

Evet, tüm bunların etkisinde kalarak Yusuf Kerem de coştu:
- Baba, ben yazı yazsam, onu da yayınlar mısın gazetede? diye sordu.

“Yayınlarım!” demedim tabiî. “Sen hele bir yaz!” dedim.

Hemen başlamaz mı yazmaya?! İşte üst başlığı, alt başlığı ve kırık-dökük cümleleriyle o yazı; aynen alıyorum:

GÜNLÜK YAZI

BEKLENEN KIŞ GÜNÜ 18.01.2011

“Salı günü bekledim hava durumuna bakıp sonra hayalimde düşündüm: Keşke her gün kar yağsaydı diye düşündüm içimden  sonra akşam olduğunda yattım babam dedi ki:

İyi geceler ve yattım rüyamda güzel bir kış günü yatağımdan  kalktım. Sabah olduğunda herkese rüyamı anlattım ve okula gittim sonradan .sonra okuldan geldiğimde anneme söyledim bir kış gününde yaşamak ister miydin,diye sordum…”  

İşte böyle devam edip gidiyor. Geçen hafta soruyordu, “Baba, 10 gün içinde kar yağar mı?” diye! Ben de, “inşâllâh oğlum, eğer yağmazsa ben seni tâtilde karlı yerlere götürürüm!” demiştim.  

Sevgili, okurlar, sizin anlayacağınız, artık, kaçacak yer kalmadı. Her şeyden önce, yazısına attığı güzel başlığın ve dün Durugöl İlköğretim 3/C öğrencisi olarak birlikte aldığımız başarılı karnenin hatırına, bu tâtilde bir BEKLENEN KIŞ GÜNÜ yaşamaya çalışacağız inşâllâh. Yoksa, nasıl tezâhür edeceği meçhul olan topa tutulma durumları söz konusu olmadan, kar topuna tutulmak en iyisi gibi!..

      Bu vâdîde, son söz olarak, ümit çiçeklerimiz çocuklarımıza hayırlı, güzel tâtiller,

âileleri, yakınları, can arkadaşları ve tüm sevdikleriyle berâber neşeli, tatlı,

huzurlu, bereketli ömürler, bitimsiz mutluluklar dileğiyle ves’selâm….


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

28.01.2011


Mar`12
26
TAYYİPTEN ÖTESİ KURTULMUŞ MU?
MIZRAP 2011

Yorumlar(0)

TAYYİP’TEN ÖTESİ KURTULMUŞ MU?

 

Halkın Sesi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Karadeniz gezisinde. İl teşkilât binâlarını açıyor, sohbetlere, konuşmalara, açık oturumlara katılıyor. Parti politikalarını, hareketlerini ve diğerlerinden farklarını ortaya koymaya çalışıyor. Bu bağlamda önceki gün sabah, doğum yeri Ünye’den başlattığı ziyâretlerini, gündüz yaptığı il binâsı açılışı ve akşam TESK Hotel’de Ordulu muhtarlar, iş adamları ve sivil toplum örgütlerine yapılan ikramlar ve bir sohbetle sürdürdü. Sonra, Giresun, Trabzon, Rize devam ediyor. Yanında parti kurmaylarından, eski bakan ve milletvekillerinden kalabalık bir de heyet var.

HAS Parti Ordu il teşkilâtı göz doldurdu. İl teşkilâtının şimdiye kadar yaptığı çalışmalar, gösterdiği performans, ziyâret ve temaslar bir iktidar alternatifi hareket imajı doğuruyor. Hattâ, ogün, açılışı yapılan il binâsı için “genel merkez gibi!” iltifatına mazhar olunduğu söyleniyor. Akşamki yemekli toplantı da güzeldi. Elbette, bir iktidar partisi ilgisi yoktu. Ama, yeni bir parti için oldukça iyiydi. Organize takdir topladı. İl başkanı Mustafa Kemâl ŞAHİN’in sözü olduğunca kısa tutarak mikrofonu genel başkanına bırakması güzel bir jest ve nezâket olarak değerlendirildi.

Öyle gözüküyor ki, Tayyip’ten ötesi Kurtulmuş. Sayın liderin, konuşması, duruşu, birikimi, özgüveni, uslûbu o havayı veriyor. Konusuna hâkim. Her şeyden önce kendisi bir ekonomist. Konulara hamâsî yaklaşmıyor. Gerçekçi. 20 milyona yakın insanın açlık sınırında olduğunu söylüyor. 2002’den bu yana, uluslar arası finans kapitalizminin dişlilerinin halkları ezdiğini, Tunus’ta, Cezâyir’de, Mısır’da, Fas’ta ve dünyânın çeşitli yerlerinde yaşanan çalkantıların bunun eseri olduğunu, sıra Türkiye’ye gelmeden tedbirlerin alınması gerektiğini anlatmaya, uyarı yapmaya çalışıyor.

Bunu da ancak kendilerinin yapabileceğini, mevcut iktidarın uluslar arası sömürü çarklarına teslim olmuş bulunduğunu, 80 sonrası, güçlülerin daha da güçlenip güçsüzleri ezdiği sistemi sona erdireceklerini vurguluyor. Şu anda müthiş bir borçlanma çılgınlığının yaşandığını, kredi kartlarında %1007, diğer bâzı kalemlerde % 5000’e varan borçlu artışları yaşandığına dikkât çeken Kurtulmuş, inşâllah en kısa zamanda siyâseti bu  gidişâttan kurtaracaklarını ümit ve va’d ediyor.

Türkiye’de siyasetin gündelik, basit ve horoz dövüşü şeklinde yapıldığını, asıl meselelerin konuşulmadığını belirterek,”Türkiye'de emekliden bahseden yok, fındık üreticisinin içinde olduğu durumdan bahseden yok, Türkiye'de vatandaşın borçlu olmasından bahseden yok. Bu gün herkes borçlu hâle gelmiş. Sâdece GSMH yetmez. Göstergeler yanıltıcı ve aldatıcı. Asıl gerçekleri yansıtmıyor. Bir ülkenin GSMH’ nın yüksek olması güçlü olduğu anlamına gelmez. İşte Ortadoğu ülkeleri. Kişi başına düşen gelirler yüksek, ama bu ülkeler için güçlü ülke diyebilir miyiz? Kuvvetli ekonomi şart! Siyasetin esasta çözüm üretmesi gereken konular bunlar. Türkiye'de siyaset çok gündelik, çok basit yapılıyor.” dedi.

 

     Türkiye'de farklı sorunların göz ardı edildiğini ve siyasetin gündemini bu tartışmaların oluşturmaması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:

“Bizim anlayışımıza göre esas olan insandır. Hiç kimse lütuf insan, lütuf topluluk değildir. İnşâllâh en kısa zamanda ezberleri bozacağız. Ülkede siyâseti yeniden formatlayacağız. Artık, soğuk savaş dönemlerinden kalan kalıplamalara, kamplaşmalara son vereceğiz. Bu partinin solunda-sağında, önünde-arkasında, her yanında halk vardır. Siz neyseniz, biz oyuz! Yerli düşünen ve Türkiyeli olan herkesi kucaklıyoruz. Ayrı-gayrı kabul etmiyoruz!” dedi.

Belki kaynak îtibârıyle aynı olduğu düşünülse bile, Türkiye siyâsetine bir de Kurtulmuş zâviyesinden bakmakta fayda var. Eğer sanallaşmak, banallaşmak ve de donup kalmak istemiyorsak tabî. Kurtulmuş ciddî şeyler söylüyor. İzlenmeyi ve dikkâte alınmayı hak ediyor.

Değişik seslere kulak vermek bize bir şey kaybettirmez. Zîrâ, hiçbir zaman her şey öyle olduğu gibi gitmez. Her şey değişmeye mahkûmdur. Eskiyenler gider. Yeniler gelir. HAS Parti, bu anlamda bir alternâtif olabilecek gibi duruyor. Bu durumun iktidara ve memlekete zarârı da yok. Bilâkis kendine gelmesine, ülkenin gerçeklerine yoğunlaşmasına katkısı ve de faydası bile olabilir.

Gün ola harman ola, gönüller hayırlısından maksûdunu bula, değil mi dostlar?!...

Cumâlarımız mübârek olsun, gönüllerimiz güzelliklerle dolsun ves’selâm….

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

27.01.2011


Toplam 92 Blog, 19 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 9 10 11 12 13 [14] 15 16 17 18 19 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7139)
AKROSTİŞ YAZILARI (5512)
FOTOĞRAF-NÂME (5185)
MODA-NÂME (5063)
EYMÜR-NÂME 2 (4928)
EYMÜR-NÂME 1 (4651)
Bedford-nâme (4623)
Nûri KAHRAMAN (4616)
EYMÜR-NÂME 3 (4589)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3948)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...