ZAFER-İ MİLLÎ Mİ, GAYR-İ MİLLÎ Mİ?!
“Ey îmân edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar(putlar), fal ve şans okları birer
şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” Mâide 90
Yüce Mevlâmız, bize olan sevgi ve şefkâtinin tezâhürü olarak, ayrıca aklımıza ve gönlümüze hitap ederek, insanın nefsine hoş gelebilecek bu işleri yasaklamasının gerekçelerini de sunuyor:
“Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi,
Allâh’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” Mâide:91
Bunun örneklerini fert, âile ve toplum olarak her gün, her an yaşıyoruz. Her şey param parça. İnsanlar mutsuz. Âileler dikiş tutmuyor. Çocuklar güvensiz. Gençler hırçın. Toplum gergin. Âyet açık. Gerçekler ortada. Buna rağmen bu insanların yaptığı ne?
Yıl başı bahânesiyle yepyeni bir ahlâk ediniliyor. Peygâmber Efendimiz’in(SAV) “Kim bir kavme benzerse ondandır!” hadîsi unutularak bambaşka bir yörüngeye giriliyor.
Yılbaşı bir hayat tarzıdır. Basite alınan, n’olurmuş yâni denilen, ancak yılbaşından yılbaşına toplumu dönüştüren ve kendi âleminden koparan bir sinsi olgudur.
Batının kirli kültür ve ahlâkının Beyoğlu yakasından ülkemize girdiği kabul edilir. Yayılmasının da mâsum pozlar takınan yılbaşı kutlamalarıyla olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün.
Daha yakına kadar televizyonlardaki yılbaşı gecesi programları tartışma konusu olurdu. Şimdi her gece, o yılbaşı gecelerini fersah fersah öteye geçti; ahlâksız programlarıyla. Dolayısıyla, bu işin geriye dönüşü de buradan başlayacak. Yılbaşı kültürü bizim hayrımıza değil. Âyette yasaklanan ne varsa orada çünkü, her şeyden önce.
BU DOLMUŞ HANGİ MAHALLEYE GİDİYOR?
Giyim(sizliğ)iyle, kuşam(sızlığ)ıyla, falıyla, piyangosuyla, fişeğiyle, okuyla, Noel Babasıyla, çamıyla, çardağıyla, kadehi-bardağıyla ap-ayrı bir dünyâyı temsil eden bu kervan bize âit olabilir mi? Hangi gerekçelerle dolduruşa gelip böylesi dolmuşlara binebiliyoruz ve de bu dolmuşların bizi nereye götürdüğünü hiç sorma ihtiyacı duymuyoruz!
Öyle ya; bu dolmuş hangi mahalleye gidiyor?
Zafer-i Millî’ye mi yoksa gayr-i millîye mi?
Bizlere geçen yılları lûtfeden, yeni yıla eriştiren Allâh’a şükrümüz bu mu olmalı? O’nun tüm yasakladıklarını bir araya getirip fütûrsuzca yaparak, emirlerine karşı bayrak açmışçasına bir tavır sergilemek hangi tür babayiğitlik kapsamına giriyor?
Bu dünyâya gelmek elimizde olmadığı gibi, gitmek te değil. Her şey Allâh’ın hâkimiyetindeyken bu aykırı taşkınlıklar neyin nesi? Bu taşkınlıkların sonunun ebedî şaşkınlık olacağı hiç akıllara gelmiyor mu?
“Elif, Lâm, Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık bir Kur’ân’ın âyetleridir.
İnkâr edenler zaman zaman, keşke biz de Müslüman olsaydık diye arzu ederler.
Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalayadursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!” Hicr 1-3
Görüldüğü gibi, sâdece yeme-içme-eğlenme eksenli hayât müslümanca bir hayâtın kodlarını ifâde etmiyor. Bırakın başkalarına benzemeyi bir yana, her şeyi olduğu gibi, yıl başını da bir eğlence bahânesi yapmak, hem de en başta zikredilen ayetteki tüm yasaklarla karıp katarak mâcunlamak, allayıp-pullayıp piyangolamak ancak bu âyetin net olarak ifâde ettiği OYALANMA kapsamına girebilir.
ÖMÜR BİTER, YOL BİTMEZ!
Yılbaşı değil, yol başı! “Her sabah güneş yeniden doğar. Her gün taptâze bir başlangıçtır.” Yılbaşı denilen gece geçti. Şimdi tevbe zamânı. Hem fert hem de millet olarak.
Tevbe, yanlışı görmek, gerçeğe dönmektir. Rabbimiz, et’Tevvâb-ür’Rahîm’dir. Tevbeleri çok kabul edendir; merhametlilerin en merhametlisidir. Yılbaşı ahlâkı iyi bir ahlâk değil. Yediriyor, içiriyor, kendimizden geçiriyor. Aklımızı başımızdan, bereketi toprağımızdan taşımızdan alıyor. Allâh’a dönelim, ahlâka dönelim, medeniyet, millet ve âidiyetimize yakışan çizgiye gelelim.
Sevgili okurlar. Onca çılgınlık ne kazandırdı bize, ülkemize, toplumumuza? Geriye ne kaldı günâhlardan başka? Ama, her şeye rağmen tevbeler kabûle hazır. Eğer, yılbaşı mahmurluğu ve sarhoşluğu atılabildiyse artık aklımızı başımıza alalım.
Câmileri, cumâları hayâtın merkezine alarak, kodlarımızı gözden geçirelim. Sistemin yanmaması için, bilinçli hareket etmeye, yanlış bağlantı yapmamaya âzamî gayret gösterelim.
“Dünyâ hayâtı ancak bir oyun ve oyalanmadır. Âhiret yurdu ise günâhtan sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl etmez misiniz?” (En’âm Sûresi:32)
Cumânız mübârek olsun. Yüce Mevlâ cümlemizi oyalanma kapsamına girmekten muhâfaza buyursun. Takvâ yolunu tercih edip, âhiret hassâsiyetiyle yaşayanlardan eylesin!
“Onlar bir fenalık yaptıklarında yahut kendi kendilerine haksızlık ettiklerinde Allah'ı anar ve günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlar? Onlar işlediklerinde bile bile ısrar etmezler.
“Onların mükâfâtları Rableri tarafından bağışlanmak ve içinde sonsuza kadar kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir. Çalışanların mükâfâtları ne güzeldir!”
(Âl-i İmrân135-136)
Anlayanlara, dinleyenlere müjdeler olsun, ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
07.01.2010