ORDU, GÖLKÖY; MÜBÂDELE…
Bu ayın ilk günleriydi. Dükkândan içeri bir adam girdi. 70-80 arası yaşlarda. Biraz tedirgin gibiydi. Buraya, ilk defâ geldiği anlaşılıyordu. Meğer o da, İrfan ÖZBİLEN gibi, gezide tanıştığı arkadaşlarındanmış babamın. Bir önceki hafta kâfileyle birlikte EGE taraflarına yaptıkları grup gezisinde tanışmışlar. Ayrılırlarken, babamın dâvetine, “gelirim” diye karşılık verdiği için burada şu an. Adı, soyadı; İLYAS ALTUNORDU. Neneli’den.
O sırada tevâfukan İrfan Ağabey de; o meşhûr “SALAAAMÜN ALEYKÜM”üyle girdi içeri. Muhabbet ortamı tamamlanmış oldu böylece.
Sohbet arasında, İlyas Amca’nın TURİST OTEL’de muhâsebeci olarak çalışıp emekli olduğunu öğrendik. O zaman ister-istemez şu soruyu sorduk;
TURİST OTEL, bizim talebelik yıllarımızda Ordu’nun dışa dönük tek oteli gibiydi. Hâriçten gelen siyâsîlerin, yetkililerin, ünlü misâfir ve turistlerin kaldığı yegâne mekândı. Bu anlamda, meşhurlarla ilgili hâtıralarınız olabilir. Bize neler söyleyebilirsiniz?
Biraz düşündü; sonra, ünlülerle ilgili değil ama, şöyle ilginç bir hâtırasının olduğunu belirterek söze başladı:
BOZTEPE’DEKİ EV!
“Kulaklarımla duydum, gözlerimle gördüm. Bir araba geldi otelin önüne ve durdu. Şoförle arkadaşı hemen inerek kapıyı açtılar. Yaşlı bir kadını arabadan indirdiler. Kadın 105-110 yaşlarında var. İner-inmez ilk işi, şöyle bir durup Boztepe’ye doğru bakmak oldu.
İşte, benim evim, daha orada! dedi ve hemen toprağa kapanarak öptü, öptü!
Memleketime geldim, ölmeden bir daha gördüm, çok şükür!
İki yanından koluna girilerek yürüyebiliyordu. Yunanistan’dan gelmişti.”
Demekki burada doğmuş kadıncağız, burada büyümüş. Ama sonra, mübâdelede gitmek zorunda kalmış tabiî!
GÖLKÖYLÜ YORGO!
İrfan Âbi! Gölköy’de de yaşanmıştır benzer örnekler değil mi?
Sen ne diyorsun?! Bi târih, Gölköy’e bir adam geldi; foterli, kravatlı. Gölköy’de doğmuş. Şu anda doğduğu ev hâlâ duruyor. Sâlim Âbi de bilir belki. Ama, adamı, şimdiki sâhipleri evine sokmadılar. Müsâde etmediler yâni. 20 sene kadar önce oldu bu olay. Ev, kim bilir kaç senelik?
Gayr-imüslim unsurların orada yaşadığı yıllardır işte!
Elbette. Rumların dönemi. En az 100 yıllık vardır. Her neyse; biz adamı 15 gün misâfir ettik. Gezdirdik, dolaştırdık.
SİZİ ÇOK SEVDİM! dedi bize. Bizi, siyâsîler birbirimize düşman etti. Bizim örf ve âdetlerimiz Türk Milletiyle aynı!
Nûri Bey, inanki adam ağladı; sicim sicim yaş döktü gözlerinden! Bâzı şeyler sordum, kendi antika meraklarımla ilgili. Giderlerken, çok özel bâzı eşyâları dışında hiçbir şey almadan, yine gelecekleri düşüncesiyle burada bırakmışlar. Sonra dedi ki;
Seni anlıyorum ama, BİZ KİLİSEDEN YEMİNLİ GELDİK! Yunanistan’a gel, orada bâzı söyleyeceklerim olabilir! Yedik-içtik; sağolun. İlginize teşekkürler…
Adam bize mektup yazdı oraya gittikten sonra. Mutlaka gelmemizi istiyordu. Hattâ, kara yoluyla gelirseniz İpsala’da karşılarım, hava yoluyla gidersek alandan bizleri alacağını, orada bulunacağımız süre içerisinde de bütün masraflarımızın kendisine âit olduğunu belirtti.
Bizim, bir dişçi arkadaş vardı. Gidelim falan derken, irtibat kesildi. Bu arada, adam da ölmüş.
BÜRÜK KÖY’DE KUYUMCU ATÖLYESİ!
Hele, bir köyü anlattı. Bürük Köyü. Mesûdiye’nin, Erik, Bürük diye köyleri vardır. Bu adamların BÜRÜK’te kuyumcu atölyeleri varmış. Yüzük, boncuk, küpe gibi şeyler işlerlermiş. O zamanki şartlarda, tâ İstanbul’a götürürlermiş satmaya!
O anlattı değil mi bunları; adı neydi adamın?
Evet ama, adını tam hatırlayamıyorum. Yorgo’ydu gâlibâ! Yorgo bilmem ne?!
BARIŞ EKSENLİ DEVLET GELENEĞİ
Sevgili okurlar. Hükümetin Yunanistan bağlamında batı, Îran bağlamında doğu komşularıyla ilişkilere getirdiği yeni çehre bir büyük bakış, komplekssiz yaklaşım ve asil duruşu ifâde ediyor. Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi.
Anlaşıldı ki, gitmemiz gereken yol, geldiğimiz güzergâh doğrultusundadır. Bunu keşfetmişçesine hareket ediyor gibi gözüküyoruz son yıllarda. Ancak tüm bunları kendi çıkarları için olumsuz gören ulusal ve de küresel odaklar boş durmayacaklardır. Rabbimiz, bir gram menfaat için tüm dünyâyı göz kırpmadan yakmaya hazır olan zâlimlere fırsat vermesin.
Hem biz, hem de komşularımız için, içte ve dışta süregiden bu dostluk, kardeşlik ve de sevgili-saygılı barış yürüyüşümüz, hayırlı olsun.
Eskiden olduğu gibi insanlarımız, civar coğrafyalarla birlikte yine, güzel güzel geçinenin yolunu bularak; topyekûn huzûrlarla dolsun ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
18.05.2010