
AKKUŞ-AKPINAR’DA, AK VEFÂ…
O zamanlar Akkuş ilçe olmadığı için, doğduğu belde KUZKÖY, Ünye sınırları içerisinde olduğundan, Ünyeli olarak bilinen Ömer ÇAM Hoca için, dün, şimdi Akkuş’a bağlı olan ve adı AKPINAR olarak değişen beldede, AKPINAR BELEDİYESİ ÖMER ÇAM 1. KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ programı yapıldı. Bu vesîleyle biz de, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde 4 yıl dersimize giren ve rahmetli olana kadar irtibatımızı sürdürdüğümüz hocamız için, daha sağlığında yazdığımız bir akrostiş şiiri paylaşmak istiyoruz sizlerle bugün. Merhum Hocamıza buradan sonsuz rahmetler, vefâlı hemşehrilerine de hayırlı uzun ömürler, faaliyetlerinde de, gerek kendileri, gerekse çevreleri için bereketli istifâdeler diliyorum.
YILLAR, ASIRLAR GİBİ GEÇTİ
-Muhterem Ömer Çam Hoca’mıza sevgi ve saygıyla-
Ömür boyu şafakları gözledim hep, sürgün ufuklar ötesinden
Merdivenler kurdum çıkmak için, kara bulutların üstüne
Ellerimle toplamak yıldızları ve serpmek ülkeme
Rûhumu titreten fırtınalara karşı, ateşler korlaştırdım içimde
Çocuklarımı, gözlerimin aydınlığında, kâlbimin sıcaklığında büyüttüm
Ağlayan mâzîmin gözyaşlarında hayat buldu baharlar
Merhamet sancağını dikmeye çalıştım burçlara, yeniden…
***
Hey gidi Çanakkale ve O’nu destanlaştıran koca Şâir!
Ordularımız, o atlılardı hep; küfre, zulme geçit vermeyen
Cilveler gördüm; çiçekler filizlendirdi kader, aysbergler üstünde
Ağlayan gözlerimde kristâlleşti ümitler; “Şu Boğaz Harbi!” seanslarında
Mısrâlarında eridim SAFAHAT’ın ve geleceğe döktüm özümü
Işıksız, zifiri gecelerde, aydınlıklara diktim hep gözümü
Zâlimler, zulümleriyle zulmet perdelerini sahnelediler; dursuz-duraksız
Ağladım, içime döktüm göz yaşlarımı; çağlayanlar köpürdü gönül steplerimde
***
Ezanlar bile soyuldu rûhundan; örneği olamaz ne geçmişte, ne gelecekte
Bir gün minâreler, gerçek dilini konuştu; ben yine ağladım, yine ağladım
En müstesnâ çiçekler döküldü o sabah avuçlarımıza; şerefelerden
Daha çok, ama çok yol vardı alınacak, geçit vermez dağlarda
Îmânımın dili çözülmüştü, fakat yoktu elimde bir şey
Sâdece, kötü hâtıralar vardı, kesiyordu yolları gece-gündüz
Akkuş diyarlarından kanatlanan ak güvercin, çınarlara koştu, en son; İstanbul’a
Âhıyla, vâhıyla geçti günler; ilden ile, okuldan okula…
Devirler değişti; değişmedi, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmak!
Elimden geleni ardıma koymadım hiçbir zaman, yanlışlar karşısında
Tevfîk’ini umarak Hakk’ın, özüme yâd Fikret’lerle savaştım; kelâm ü kalemle
Lâkin, düşmanla dost, bizimle düşmandılar; ve hâlâ, sarmaş-dolaşlar el-âlemle
“Eğer Rûmun Revân’ında, görürsem ben dilârâyı” diye diye büyüttüm gayretimi
“Revânına revân edem, Semerkand ü Buhârâ’yı!” dercesine güttüm dâvâmı
***
Dolmadı çilesi coğrafyamızın; yıllar asırlar gibi geçti
İstanbul’un başı dönmüş çılgınlıklardan; fetih garip, Fâtih garip
Lâle Devri’ni, Bizans’ı bastırdılar; kanıyorken memleketimin her yanı
“Ey Yüce Rabbim! Sen acı bize, bu millete, bu ümmete!” diye, duâlar ettim hep
Gurbet şimdi bize öz yurtlarımız, doğrar gibi çizmişler sınırları
İnşâllâh bir gün, Safâ ile Merve arasında koştuğu gibi Hacer Ana’mızın
Yarınlarımız birbirine koşacak ve yepyeni bir dünyâ kuracaklar el ele
Lütufsuz kalmaz; Ömer’lerin, Nasûhî’lerin, Mâhir’lerin, Runyun’ların, Sadak’ların emekleri…
Elimiz yine erecek, inanıyorum muhterem Hocam; hem kendimize, hem de kardeşlerimize…
*** *** ***
Akpınar Belediyesi’ni bu anlamlı faaliyetinden dolayı tebrik ediyor,
hepimize örnek teşil etmesini umuyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
18.07.2010