SITKI ÇEBİ, HÂKİ YENER;
DAHA NELER, DAHA NELER!...
Bu hafta sonu da Ordu için bereketli geçti. Cumâ gün bir grup gazeteci yazar arkadaşla Sıtkı Çebi’nin mezarını ziyâret edip dualar okumuş, kendisini hayırla yâd etmiştik. Eşi Fevziye Teyze tarafından yarın akşam merhum için yapılacak Mevlid merâsimine de dâvetli olduğumuzu konuşmuştuk.
Ay boyu sisli geçen nîsan’ın bu son Cumartesi de yer yer sislerle çevreli manzaralar arzetse de, kültürel renk cümbüşleri de kendini belli etti. Merakla beklenen Altaş TV, kurum içi deneme yayını yapmış bugün. Güzel ve başarılı olmuş. Her şey son sistemmiş. Ordu ve çevresi, bu yeni ve farklı olacağını düşündüğümüz yerel kanalı heyecanla bekliyor. Aynı zamanda kadro içerisinde yer alan Yâsin Çanakçı arkadaşımızın verdiği bilgiye göre, Altaş TV yakında deneme yayınlarına başlayacakmış. Haydi hayırlısı.
Bu arada, bu hafta sonu Ordu’da bilimsel organizasyonlar da var. Biri ODÜ’de. Diğeri de, Ordu Şube başkanlığını Avukat Tewfik KARABULUT Ağabeyimizin yaptığı, 3 gün sürecek olan Aydınlar Ocağı 36. şûrâsı. Şûrâ, Cumâ gün öğleden sonra başladı. Çeşitli yöre ve üniversitelerden ilim ve kültür adamlarının katıldığı şûrâda bölgesel ilmî ve kültürel konularda tebliğler sunulup tartışıldı.
30 Nisan 2011 Cumartesi günü ise Ocak Başkanlarıyla İstişare toplantısı yapıldı. Şura, 1 Mayıs Pazar günü 'Şura Bildirisi'nin açıklanmasıyla sona erdi. Sanırız, bu her iki programla ilgili ayrıntılar basına yansıyacaktır.
AFGANİSTANLI KARDEŞİN ANLATTIKLARI
Bizim asıl söylemek istediğimiz, bu bağlamda Ordu’ya gelen Afganistanlı bir kardeşimizle tanışmamızdır. Afganistan’la ilgili 1. ağızdan, ezberlerimizi bozan bilgiler almamız. Çok güzel Türkçe konuşan arkadaşımız Afganistan’ı, yöneticiler, halk, sistem ve kurumlar olarak genel hatlarıyla anlattı. İçimiz ezildi. Çünkü, durum içler acısı. Orada, halkın etkinliği yok gibi neredeyse. Şu kadarını söylemek gerekirse, ekonomik, siyâsî, kültürel, hangi sahada olursa olsun, ülkede at oynatan tüm aktörler hâricî.
Uzun lâfın kısası olarak anlaşılan şu ki, kardeş Afganistan, o yiğit Afganistan şimdi, içlerindeki beyinsizlerin, dışlarındaki medenî geçinen vicdansız canavarların marifeti ve işbirliği ile koyu bir cehâleti, ağır bir yoksulluğu, çâresizlik ve sâhipsizliğin daniskasını yaşıyor. Allâh kurtarsın demekten başka şey gelmiyor aklımıza.
Bir de, geçmişte büyük roller oynamış bir millet olarak üzerimize çok şeylerin düştüğüne dâir düşünceler. Rabbim hepimize akıl, fikir ve iz’an versin. Sorumluluklarının boyutunu idrâk ve gereğiyle amel şuuru ihsân eylesin.
HEM DÂVET, HEM MUHABBET!
Her neyse biz Ordumuz’a dönelim. O gün konuştuğumuz gibi, akşamın ardından Sıtkı Çebi merhûmun ZaferiMillî Mahallesi Sıtkı Çebi Sokaktaki evine gittik. İnsanlar konağı altlı-üstlü doldurmuşlardı. Muzaffer Günay oradaydı. Bumin AKGÜN, Fevziye Teyze’nin yeğeni, âileden biri; her merâsimde orada zâten. Bir zaman sonra Muzaffer Yüce Ağabey de geldi. Daha önce tevâfuk ettiklerini hatırlamadığımız Halil Mermer ve Zeki Sönmez Beyler de gelince, muhabbet halkası genişledi, sohbet daha da bir tatlandı. Kendileri bu dönem aday adayıydılar. Seçim çalışmaları dolayısıyla adaylarla birlikte Mesûdiye civârındaymışlar. Oradan direkt buraya intikâl etmişler.
Katılımcıların edebe riâyetle, güzelce dinlediği, üç hocaefendi tarafından icrâ edilen programın ardından çok hoş bir ortamda, siyâsetin uğramadığı, yerel târih ve sembol kişilikler ağırlıklı istifâdeli konuşmalar yapıldı. Burada ayrıntıya girmeyeceğim; sanırım Muzaffer Bey de konuşulanları hâfızasına nakşetmiş olup değerlendirecektir.
“HÂKİ YENER” DİYE BİRİ ve RÜYÂSI
Ancak, âcizâne olarak, kısaca şunu söyleyeceğim ki, Hâki YENER ismi de Ordu’nun unutulmaması gerekenleri arasındaki yerini almalı. Zâten öyle de, ayrıca hayâtı kitaplaştırılmalı demek istiyorum. Gelecek nesillere de mîras olarak kalmalı. Zeki Sönmez Bey, merhumun dâmadı. Anlattığı rüyâ bile, bu ismin kitaplaşması için yeterli bir sebeptir. Onun ve Muzaffer YÜCE Amca ve diğer tanıyanların anlattıkları oldukça orijinâl. Araştırmaya başlansa daha neler çıkar ortaya kimbilir. Her köyde, her bucakta onunla ilgili hâtıraları olan niceleri vardır diye düşünüyorum. Şâhitler azalmadan yola koyulmalı bence.
Hem, Hâki YENER adını taşıyan kurumlarımız var. Bunlardan biri, meselâ bir eğitim kurumu bunu kendine görev ittihaz edebilir. Muzaffer Bey, Sıtkı ÇEBİ merhumun hayâtını kitaplaştırdığı gibi onu da yazabilir. Sanırım, başta âilesi olmak üzere her kes destek verecektir. Çok da güzel bir biyografi çıkabilecektir ortaya. Ve bu kesinlikle yapılmalı kanaatindeyiz.
Ama burada, her şeyden önce; Muzaffer Bey’le Zeki Sönmez’in baş başa vermesi çok önemli. Ordu kültürü, hâfızası ve gelecek nesiller adına bu adımı kendilerinden bekliyoruz…
Görüyorsunuz ya sevgili okurlar; konular oldukça çok, yer ise fevkâlâde dar.
Binâenaleyh ve de maal’esefil’esef, bugünlük te bu kadar; ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
01.05.2011