ORDU ile TUNCELİ
Gazete olarak en çok tenkit aldığımız konuların başında ilçe haberlerine çok yer vermemiz geliyor. Aslında ortada anormal bir şey yok. Çünkü, her şeyden önce biz tüm Ordu vilâyetine hitap ediyoruz. Burası her ne kadar merkez olsa da, geride beldeleriyle birlikte bir sürü yerleşim birimi var. Toprak ve nüfus olarak %80 kısım ilçe kapsamında. Onun için, buralardan gelen haberlerin daha çok olması çok normal.
Ama, gerçekten Ünye ve Fatsa ilçelerimizle ilgili, başta belediye kaynaklı olmak üzere, göze batacak kadar çok haber yer almıyor değil gazetelerimizde zaman zaman. Bâzen öyle denk geliyor ki, yerel gazetelerin 1. sayfaları dahî ilçe haberleriyle kaplanmış olabiliyor.
Ne zamandır bu konuda yazmak istiyordum. Çünkü, bu konu o kadar çok dillendiriliyor ki, bir ukde hâline geldi. Geçen hafta yerel gazetelerimizde yayınlanan bir haber bizim için artık yazma zamânının geldiğinin işâretiydi. Haberin başlığı şöyle:
MÂBEDSİZ ŞEHİRLER
Ünye’de 280 cami, 305 din görevlisi din hizmetinde. Haberin devâmında,
“Ünye’de, merkezde 47, beldelerde 79, köylerde 154 olmak üzere toplam 280 cami bulunuyor…”
Ordu merkezde, mescidlerle birlikte câmi sayısı 30-35 civârında olduğu düşünülürse, bizim yarımız kadarlık nüfûsuyla Ünye merkezin mâbed sayısının bizden çok çok fazla olduğu görülecektir.
Bu yönüyle Ordu’muz Tunceli ilimizi aklıma getirir hep. Sanırım, nüfûsuna göre câmi sayısı en az olan illerden birisidir Ordu. Bu konuyu netleştirmek için istatistiklere bakmak gerekli elbette. Ancak biz kabaca değerlendiriyoruz. Çünkü görünen köy kılavuz istemez. İşte Ünye ve Fatsa örneği hemen yakınımızda. Onların, mevcut nüfuslarına göre câmi sayısı bizden çok çok fazla. Her türlü doğal güzelliklerin şâhikasında olan Ordu’muz ise onların yanında, Osman Yüksel SERDENGEÇTİ merhûmun, zamânın Ankara’sı için kullandığı MÂBEDSİZ ŞEHİR konumunda kalıyor. Özellikle yeni semtler kurulurken câmi hiç sözkonusu değil. İsterseniz bu bayramda sizler de gözlemlemeye çalışın. Gurbetçi olanlar da geldikleri yerlerle karşılaştırsınlar. Ordu’muz, böyle gelmiş böyle de gidiyor! Neden mi?
Bir defâ, nasıl Tunceli için sağ bir belediye düşünülemezse, Ordu’muz da hemen hemen buna yakın bir durumda. Fikret TÜRKYILMAZ Bey’le bu teâmül bozulacak gibi oldu. Ama iş, çok gecikmeden yine aslına döndü. Bizim belediyelerimiz hep sol karakterli oldu ve sol kemikleşti âdetâ. Dolayısıyla, câmi diye bir dert olamadı. Vatandaşda olanları da belediyeler küstürdü. Ya da, en azından, belediyelerin duruşu veyâ karakteri caydırıcı oldu.
MESCİDİ OLMAYAN BELEDİYE
Bilmem, mescidi olmayan bir 2. belediye binâsı var mı ülkemizde? Belki Tunceli Belediyesi’nde, Diyarbakır’da bile vardır; ama Ordu’da olamıyor. Başkanlar 5 vakit namaz kılsalar, hiç cumâ ya da cenâze namazı kaçırmasalar, yolcu etmedik, hattâ karşılamadık hacı bırakmasalar bile sonuç değişmiyor!
Tunceli ile Ordu tevâfuku bunlarla sınırlı değil. İşte çok güncel bir örnek daha:
Yerel ve ulusal gazetelerimizde yer aldığı kadarıyla AkParti, Mart 2009’daki mahallî seçimlerde kritik olarak değerlendirdiği sekiz ilde belediye başkanlığını almak için özel bir çalışma başlattı. Başbakan’ın tâlimâtı ile Diyarbakır, Tunceli, Ordu, Trabzon, İzmir, Eskişehir, Mersin ve Edirne’de özel çalışma yürütmek üzere danışman görevlendirildi.
“UZUN, İNCE BİR YOL”
Bu kadar da olur mu demeyin! Ordu ile Tunceli’nin bir benzerliği de, yine her iki vilâyetin AkParti İl Başkanlarının istifâ ederek Belediye Başkanlıkları için aday adayı olmaları. 2 Aralık târihli Zaman Gazetesi’nde yer alan habere göre, AkParti Tunceli İl Başkanı Cihan AÇIKGÖZ, bizim il başkanımız gibi aynı şekilde, adaylığı konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve parti genel merkezinin bilgisi olduğunu belirtti. Açıkgöz, benzer ifâdelerle “Hükümetin desteğini alarak yere basan projelerle Tunceli’ye hizmet vereceğiz.” dedi.
Bakalım, bu 8 şehirden hangisi ya da hangileri Başbakan’ın yüreğine su serpecek? Dileğimiz hepsinde de hayırlı sonuca ulaşılması. Fakat, bunun “uzun, ince bir yol” olduğunu söylemeye gerek yok. Ve, Ordu’da bu yol, Türkiye’nin en uzun tünelini açmaktan da daha zor. Yüce Allâh, Tayyip Bey’in birikim, misyon, duruş, performans ve ufkuyla örtüşen başkanlar başkanlar nasîp etsin tüm kentlerimize. Temennîmiz bu, amma velâkin; Ordu özelinde geçen seçim sonucunun tekrarından endîşe duyuyoruz.
BU BAYRAMDA MÜFTÜ KİM?
Sahi, Belediye Başkanlığı sevdâsına düşen AkParti aday adayları, bürokratlar, tüm etkili ve yetkililer Ordu müftüsü olarak kimin elini öpecekler bu bayramda? Ya da, polemik konusu hâline getirdikleri bu insanların yüzüne nasıl bakacaklar?
Müftülükten, hizmet uzmanlığına tenzil ettikleri hocamızla, hakkını arayıp müftü olarak tekrar dönüşüne tepki gösterip makam arabasına el koydukları ve resmen muhatap almadıkları diğer hocamıza karşı nasıl tavır sergileyecekler?
Bayram havası, sergilenen tavırların aybını izâleye yetecek mi? Kendileriniz lüx arabalarla arz-ı endam ederken, koskoca il müftüsünü yaya bırakmanın çalımıyla nereye varabileceğinizi düşünüyorsunuz? İlin müftüsü yaya, sizler at sırtında Ayışığı’nda bayramlaşmaya! Ey etkililer ve yetkililer, sevgili Ordulular; hepimizin bayramı mübârek olsun!
İşte burada Tunceli’den ayrılıyoruz. Çünkü orada böyle şeyler olabileceğini tahmin etmiyorum. Hattâ Diyarbakır’da; her neresi aklınıza gelirse. Örneği yok çünkü bu tavrın. Yurt dışı da buna dâhil. İşte bu bir Ordu farkı! Etkili ve yetkililerimiz ne kadar övünseler az! Ordumuzu marka yaptılar! Hayırlı olsun!
Pazar gün Arefe, Pazartesi bayram. Kurban, yaklaşmak, yakınlaşmak demek. Bu bayramın bizleri fert, cemiyet, millet ve ümmet olarak hırslardan, kinlerden, enâniyetten, kibirden uzaklaştırarak birbirimize, dolayısıyle Allâh’a daha da yaklaştırması dileğiyle bayramınızı tebrik ediyor, daha nicelerine hep birlikte mutlulukla ulaşmamız temennîsiyle, kalbî selâm, sevgi ve saygılarımı sunuyorum ves’selâm
ORDU HAYAT GAZETESİ
04.12.2008