GAZETE HAYAT(LAR)IN NERESİNDE?!
Gazete, dergi, basın, yayın, kısaca medya dediğimiz neşriyât kümeleri hitap ettiği toplumun, bulunduğu çağın aynalarıdır. Hem iç âleminin hem de dış âleminin. Küpün içinde ne varsa dışarıya o sızar. İçinizde ne varsa dışarıya o yansır. Bir ülkenin insanları hakkında fikir sâhibi olmak istiyorsanız, okudukları gazetelere bakabilirsiniz. Ancak, bu gazete dediğimiz aynalar, bizim bildiğimiz cinsten durağan değil, oldukça hareketli aynalardır. Belki bir ışıldak demek daha doğrudur.
Özellikle gazeteler bu anlamda insana daha yakın ve sıcaktırlar. İki tarafından tutup sayfalarında gezinirken onları rahat durur sanmayın! Çaktırmadan, satır aralarında, fotoğraf karelerinde bizlere bir şeyler fısıldarlar. İçlerinde geçenleri telkin ederler. Bu anlamda daha etkileyicidirler. Âdetâ, biteviye eğiten birer mekteptirler.
Televizyon gibi, diğer ekran yansımaları cinsinden sanal değillerdir. Ele alınır, cebe konulur, koyna sokulur, dokunulur, koklanır ve de saklanır hattâ. Siz onu evirir çevirirken, o da sizi evirir çevirir. Duygular coşar, düşünceler harekete geçer. Hayâller kanatlanır. Uçar gider bir yerlere doğru. Gideceği yeri bilmeyenlere telkinde bulunur. Bilenlere bile “acabâ?” dedirtir. Binâenaleyh gazete önemlidir.
Ülkemize bir bakınız. Her türlü siyâsî, fikrî, ekonomik mücâdeleler basın üzerinden yürütülmüyor mu? Şu grup medya, bu grup medya. Hükümet yanlısı medya, muhâlefet medya, kartel medyası, yalaka medya vs. Dünyâ aktörleri de basın üzerinden söylerler söyleyeceklerini. Propaganda ve yönlendirmelerini de basın üzerinden yaparlar.
Diğer yandan okunan gazete, aynı zamanda bir şekliyle sizin durumunuzu da ele verir. Öyle ya, nerede duruyorsunuz? Dünyâya hangi pencereden bakıyorsunuz? Kendi durumunuz ne âlemde? İşte bunların hepsi hakkında bir fikir verir bağımlı olduğunuz gazete. Çünkü, “Bir insanın seviyesi, okuduğu gazetenin ahlâk ve kültür seviyesincedir!” denilmiştir.
Dolayısıyla, gazete seçimleri bilinçli olmalı. En kıymetli hazînemiz olan biricik zamanlarımızı ve alın teriyle kazandığımız paralarımızı alıp götüren, başta gazetelerimiz olmak üzere her şey, aldıklarından daha kıymetlilerini bize vermelidirler. Aksi takdirde çok zararlı bir alışveriş yapmış oluruz.
Gazete işte deyip, magazinel bir vakit geçirme olarak algıladığımız zaman dilimlerini üst üste koyduğumuzda, bu şuursuzca savrulmaların ne kıymetli hazînelerimizi alıp götürdüğünü biraz düşünürsek anlayabiliriz. Gerçekten bizlerin o kadar çok boş vakti var mı?
İşte biz gazete olayına bir vakit öldürme vesîlesi olarak bakmıyoruz. İnsan olmanın getirdiği sorumluluklar bağlamında birbirimizle dertleşip yardımlaşabileceğimiz bir plâtform olarak görüyoruz gazeteyi. Bu anlamda, hayırlara motor, şerlere ve şerîrlere fren olmaya gayret ediyoruz.
Heinrich Heine, “Bu devirde fikirler için çarpışıyoruz
Gazeteler de kalelerimizdir.” Çok doğru bir söz. Gazetenin, insana insan gibi bakan ve ona insanlığını unutturmayacak bir niyete odaklı bir misyonu olmalı. Evet, insansak, bir fikrimiz, inancımız, farkımız varsa bu okuduklarımıza da yansımalı. Okuduklarımızın bizi iyiliklerle, güzelliklerle, doğrularla buluşturma gibi bir gâyesi olmalı.
Yoksa, çirkinliklerle, yanlışlarla, kötülüklerle yoğurup meçhûllere savuracak bir okuma süreci kendimiz ya da çocuklarımızın geleceğine atılmış kör düğümlerdir. Kendi elimizle kendimizi ateşe atmaktır. Çelik-çocuğumuzu yakmaktır.
Sizin anlayacağınız; seçim her yerde sevgili okurlar. Seçici olmazsak seçkinler arasına giremeyiz. Ayak altlarında sürünür gideriz. Nitekim, Rabbimiz, her konuda seçici olmamız, her şeyin iyisini, hayırlısını, güzelini, faydalısını, hak katında geçerli olanını seçmemiz ve böylelikle seçkinler arasına girmemiz için, bakınız bizi nasıl uyarıyor:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” Tahrim Sûresi;6
(Mallarınızı) Allâh yolunda harcayın, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, iyilik edin, doğrusu Allâh iyilik edenleri sever. Bakara 195)
Sevgili okurlar. Geçen yazımızda sözkonusu ettiğimiz kongremizi, vekâletlerle birlikte, Abdurrahman Tomakin, Aziz Altunsoy, Engin Tekintaş, Bilal Azaklı, Osman Çelebi, Nuri Kahraman, Şeyma Sayılır, Mehmet Ali Aydın, Osman Tomakin, Cemaleddin Yıldız, Tamer Tomakinoğlu, Rifat Tomakin, Selim Akçay, Mustafa Bülbül ve Mustafa Tomakin imzalarıyle tam liste olarak gerçekleştirdik. Birbirimizden aldığımız mânevî güç, motivasyon ve heyecanla bugün daha kararlı ve azimli olarak huzurlarınızdayız. Mevlâ, iyi niyetlerimizde ve hayırlı gayretlerimizde bizi muvaffak kılsın.
Cumânız mübârek olsun. Gönülleriniz iyilik, güzellik, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma, hak-hakîkât, vefâ, sadâkât duygularıyla dolsun.
Rabbim çocuklarımızı, bizleri, ülkemizi, tüm İslâm ve insanlık âlemini kötülerin, münâfıkların, sinsilerin, zâlimlerin, hâinlerin, insafsız ve vicdansızların şerrinden korusun ves’selâm….
ORDU HAYAT GAZETESİ
05.05.2011