İYİLİK HAREKETİ, İLÂHİYÂT BEREKETİ…
Cuma günü akşam, tam gazeteyi baskıya verecekken geldi manşetlik haber. YÖK, geçtiğimiz Nîsan ayında seçime giren rektör adaylarını aldıkları oylar, akademik, kişisel durumları ve dolayısıyle liyâkâtleri bağlamında değerlendirerek 15 Üniversite’nin üçer kişiden oluşan listelerini Cumhurbaşkanlığına sundu. Geldiği şekliyle verdiğimiz sıralama, meğer değişimin habercisiymiş. Zîrâ, 1. sıradaki aday, YÖK’ün de ilk tercihi anlamına geliyormuş. Mâmâfih, Prof. Dr. Tarık Yarılgaç Bey, önümüzdeki günlerde ODÜ rektörü olarak açıklanmaya en yakın isim olarak gözüküyor.
Artık bundan böyle Ordu’da daha güzel şeyler olacak, iyilikler ivme kazanacakmışçasına, öncü tezâhürler, ya da hem siyâsî hem de üniversâl anlamda değişimlerin temennahları mâhiyetinde programlar doldurdu bu hafta sonumuzu yöre olarak. Birbirinden habersiz ve bağlantısız olarak tevâfuk eden bu faaliyetlerin odağında ilâhiyât esprisi vardı. Belki de, bu üç organizenin hiç birinin birbirinden haberi bile olmayan ve bizim hem ilâhiyâtçılık hem de gazete ve dernek görevlerimiz bağlamında ilgi alanımıza girip gözlemleme imkânı bulduğumuz bir mutlu tevâfuktu bu.
Bir defâ, Ordu Müftülüğü’nde devam eden 3 günlük bir hizmetiçi eğitim semineri var. Başta Samsun ve Rize İlâhiyât fakültelerinden gelen öğretim üyeleriyle, İstanbul ve Ankara’dan gelen ilim ve kültür adamları ve pedagogların verdiği dersler oldukça verimli geçiyor. Seminerlere katılanlar çok memnun. Başta, hocaların samîmiyet ve hasbîliğinden, kimlik ve kişilikleriyle yansıttıkları pozitif havadan. Yüzlerindeki nur ve tavırlarındaki ağırbaşlılık, asâlet ve tevâzu yanında bir o kadar da sempatilerinden.
Bir diğer etkinlik, cep mesajıyla gelen dâvet sonucu katıldığımız Deniz Feneri programı. Ordumuzun seçkin sivil toplum kuruluşlarından OSGED’in ev sâhipliğinde yapıldı. Arkadaşlarımız İstanbul’dan gelmişler. Radyo programları ve yazılarından da tanıdığımız Recep KOÇAK ve Yûsuf BAYKAL. Meğer, bu arkadaşlarımız da İlâhiyât Fakültelerimizden mezunlarmış. Dünyânın her tarafına hizmet götürmeye çalışıyorlar. Bunu slâytlar eşliğinde anlattılar. Daha neler anlattıklarını buraya almamız mümkün değil. Hem anlatılamaz da. O işler, o duygular yapılarak ve de görülerek yaşanabilir ancak.
Şu kadarını söyleyelim ki, Deniz Feneri, tüm hayır örgütlerinin bayraktarı konumundayken dünyâ ve toplum mühendislerinin operasyonuna mâruz kaldı. Evrensel canavarlar ve onların yerel uzantıları, siyâsî hesapları ve aşağılık hırsları uğruna bu iyilik hareketinin ulaştığı kesimleri göz ardı edip, yaptığı dünyâ çapındaki hizmetlerini akâmete uğratmayı amaçlamışlardır. Büyük ölçüde de başarılı olmuşlardır. Ama, Deniz Feneri yılmamıştır. Medya boyutu doğal olarak zayıflasa da, bu evrensel iyilik örgütü kendini adım adım yeniden anlatma seferine çıkmıştır.
Hilâl Televizyonu’nun kendilerine kucak açtığını, orada haftada bir, başta SeyirFM olmak üzere çeşitli ulusal radyolarda da programlara katılarak kendileri ve faaliyetleri hakkında bilgi verdiklerini anlatan arkadaşlarımız, Cumartesi günü de burada radyo ve televizyon programlarına çıktılar.
Sizin anlayacağınız misâfirlerimiz il il, bölge bölge dolaşıyorlar. Bıkmadan, usanmadan kendilerini ve hayır hareketlerini iğneyle kuyu kazarcasına yeniden anlatmaya, kendi tâbirleriyle zemin katta oturanlarla en üst kattakileri dostluk, kardeşlik ve yardımlaşma bağlamında buluşturup kaynaştırmaya çalışıyorlar. Ülkenin 4’te 3’lük bölümünü katetmişler. Allâh yardımcıları olsun.
Bizim zâten şüphemiz yoktu da, ama yine de dinlemekle yeniden iknâ olduk. Ayrıca getirdikleri hava, sergiledikleri görüntüler ve gösterdikleri dostluk, kardeşlik ve içtenlikle ihyâ olduk, tâzelendik. Ensar Vakfı’nda görev yaptığımız günlerden tanıştığımız, bir dönem yardım paketlerini dağıtma noktasında kendilerine yardımcı olmaya çalıştığımız arkadaşlarımıza her zaman yardımcı olmak bir görev. Hattâ, bir mecbûriyet. Çünkü, yardımcı olan aslında öncelikle kendisine yardımcı oluyor!
Bir diğer güzel organizasyon da, bizi, başta 30-32 yıl önce İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden birlikte mezun olup o günden bugüne görüşemediğimiz, şu an Amasya İHL Müdürü olarak görev yapan Davut KÖSE Bey olmak üzere, ülkemizin ve de bilhassa bölgemizin çeşitli vilâyetlerinden gelen, Terme’den Cemil DURAN, Akçaabat’tan Mustafa YETİM Bey gibi tanıdık-tanımadık onlarca arkadaşlarımızla bizi buluşturan MEB Dinöğretimi Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği İmam-Hatip Liseleri arası Karadeniz Bölge Kur’an-ı Kerîm’i Güzel Okuma Yarışması.
Görevde bulunduğumuz yıllarda bu tür organizasyonlarda çok bulunduk. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde seminerlere katıldık. Oralarda çok arkadaşlar tanıdık. Bu programlar, yarışmanın ötesinde, dostluk ve tanışmalara, kaynaşmalara ve muhabbete vesîle oluyorlar. Görüş alışverişi ve tecrübe paylaşımları yanında, asıl bu yönleriyle unutulmaz izler bırakıyor ve çok fayda sağlıyorlar.
Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Samsun, Sinop, Tokat, Amasya, Zonguldak, Çorum illerinden öğrencilerin katıldığı ve Ordu İHL’nin ev sâhipliğinde, güzel, başarılı bir organizasyonla gerçekleştirilen yarışma muhteşem oldu. İmam-Hatipli öğrencilerimiz, her zaman olduğu gibi bizlere unutulmaz dakîkalar yaşattılar. Rabbim yol ve bahtlarını açık eylesin. Madden, mânen emek verip bu günlere gelmelerine ve yetişmelerine vesîle olan yakınları, hayırseverler, görevliler ve hocalarından râzı olsun.
Sonuçlar gazetelerimizin haber sayfalarında yer alacaktır. Bizim burada söylemek istediğimiz, bu hafta sonu Ordu’da ilâhiyât bereketi vardı. Dolayısıyla bir iyilik hareketi söz konusuydu. Şunu kabul etmek gerekir ki, nerede ilâhiyât hareketi, orada hizmet bereketi. İşte bu hafta sonu da bunun kanıtı gibiydi.
Biz tüm bu olanları ayrıca, Ordu için bir İlâhiyât Fakültesi habercisi olarak algılıyor, değişimle gelecek hareket öncesi bir tevâfuk bereketi olarak görüyoruz.
Sevgili okurlar, hele bir de, İlâhiyât Fakültesi bir açılsın da; seyredin o zaman iyi, güzel hareketleri ve de bunların meyvesi olacak bereketleri!...
Hep birlikte, duâ ve niyâz edelim de bir an önce gerçekleşsin; ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
08.05.2011