ORDU HAYAT ve BUNDAN SONRASI...
Geçen hafta Pazartesi günkü yazısına “HAYAT GAZETESİ NEDEN YARI CANLI GİBİ?” sorusunu başlık yapan ve bu çerçevede görüşler serdeden Muzaffer Bey haklı. Kendisine ve öteden beri gazetemize gösterdiği ilgi, yazı, görüş, düşünce ve yol gösterici, uyarıcıHakîkaten gazetemiz, onca kalabalık zengin görüntü, engin arka plân ve doğal beklentilere rağmen, ne teknik, ne ekip, ne de aktivite olarak hayâl edilen bir açılım, kapasite ve performansı ortaya koyamadı. İlk başlardaki gelişmeler yerini durağanlığa bıraktı. Özellikle son iki yılda rolantide bir seyir gösterdi. Hattâ, sanki, gitgide tâkâtten hep düştü gibi.
Nitekim, Muzaffer Bey yazısının devâmında; “Bin bir imkansızlıklarla yayın hayatına devam eden Hayat Gazetesi, 6.yaşına bastı... Bu gün itibarı ile, geriye doğru dönüp baktığımızda öyle pek bir ilerleme göremiyorum, doğrusunu söylemek gerekirse.” diyor.
Hemen hemen her gün mağazamıza uğrayan büyüğümüz Nâzım Amca, geçen gün yazıhâneye girer-girmez hemen Ordu Hayat’ı sordu. Muhâsebecimiz, diğer gazeteler arasından bulup verirken, “Gazete burada, ama sanki biraz cansız gibi!” demesin mi?
Gerçekten, birkaç haftadır bir gariplik olduğu kendini belli ediyor. Son zamanlarda sayfa sayısı da azaltıldı. İşin içinde olmayanlar bile, gazeteyi şöyle ellerine aldıklarında bir heyecansızlığı hissediyorlar. Bunun elbet bir sebebi olmalı!
Dıştaki beniz solukluğu, içteki deniz soğukluğunun, yâni bünyesel rahatsızlığın bir işâreti. Yüzüne bakınca, biraz zayıflık, yâhut renk kaçıklığı gördüğümüz kişiye hemen, “Hayr’ola, n’oldu, hasta mısın?” diye sorarız en azından. Öyle ya, bunun sebebi olsa olsa içtedir! Dıştan boya çalınmış olamaz ya!
Evet sevgili okurlar, sizler de fark etmiş olmalısınız. Çünkü bu, dağıtıma da yansıdı. Aksaklıklar oldu. Bu anlamda adım başı şikâyetler aldık. Bir yerde bir rahatsızlık olmaya görsün; fonksiyonel zaaflar her yeri kaplamaya başlar doğal olarak.
Bir bakıma ve diğer yönüyle, sessiz-sedâsız yürüttüğümüz bu işin güzel yansımalara vesîle olduğunu da öğrenmiş bulunduk bu vesîleyle. Bizce olumlu olarak değerlendirilebilecek yankılar aldık. Böylesine okunduğumuzu, yolumuzun beklendiğini bilmiyorduk doğrusu. Yalnız, şunun bilinmesini isteriz ki, bundan sonra da, elimizden geldiğince, gazete, dergi olsun, dernek, vakıf vs. olsun, her fırsat ve vesîleyle okurlarımızın ve de insanlarımızın ilgi ve beklentilerine lâyık olmaya çalışacağız inşâllâh.
Geçen gün İmam-Hatip Câmii’ne gittiğimde önce Nedim Hoca, ardından Abdülkadir Demir, ikisi de, gazeteyi sabahtan hatim etmeye alıştıklarını, son zamanlardaki aksaklıklardan dolayı bu zevkten mahrum kaldıklarını belirttiler. Biz de, “merak etmeyin, inşâllâh daha iyi olacak!” dedik.
Bulunduğumuz yerlerde, çeşitli toplantılarda, sohbetlerde konuşma aralarında gazetemizde yer alan özel haberlere, köşe yazılarına zaman zaman atıflarda bulunuluyor olması, bilhassa uzaktakilerin bu bağlamda web sitemizi tâkip ediyor olmaları durumu, bizim için rutinleşen bu işin, yansımaları îtibârıyle oldukça olumlu bir işlev îfâ ettiğini gösteriyor.
Garajın orda, Atom Tost kafeterya abonemiz. Epey zamandır gazete gitmiyormuş. Sâhibi Göksel Bey bize haber gönderiyor; “Son olarak GACAROĞLU konusunu okumuştum. Merakla gazeteyi bekliyoruz. Son sıralar gazete gelmiyor! Haberi olsun!”
Karşı komşumuz Sâlih YÜKSEL öyle. Dağıtıcımız hem gazetesini bırakır, sabah çorbasını da orda içermiş. Bir-kaç gündür yok diyor. Gazetemizin, renkliler dâhil köşe yazılarında fark attığı gibi, haber zenginliği itibârıyle de ötekilerle kıyas bile edilmemesi gereken doygunlukta olduğunu ifâde ediyor. Kendisine biraz sıkıntılardan söz edince çok üzüldü. Böyle bir gazetenin ilerleyecek yerde kadri bilinmez duruma düşmesinin ya da düşürülmesinin yöremiz için bir şanssızlık olduğunu söylüyor hayıflanarak.
Bütün okuyucularımızın aynı duyguları taşıdığına inanıyoruz. Demek ki, bir “Hoş sadâ” söz konusu. Bunun takdîrini biraz da gelecek zamanlara havâle ederek şimdilik diyoruz ki, tüm bunlar bir bakıma sevindirici şeyler. Gerçekten, gazetemiz yine de, yukarıda da vurgulandığı gibi, hiç de yabana atılmayacak bir özelliği yansıtmaya, yerel kültür değerlerini gün yüzüne çıkarmaya, toplumun ihtiyacı olduğunu düşündüğü gerçekleri dillendirmeğe çalışıyor. Gelecekte Ordu Basınını şu veyâ bu şekilde irdeleyecek olanların bunu kolaylıkla fark edeceklerini düşünüyorum.
Nitekim Muzaffer Bey daha şimdiden “Köşe yazıları, haberleri, sayfaları düzeyli Hayat’ın. Allah için.. Tüm eli kalem tutan arkadaşlar, belirli bir seviyeyi tutturmuş gözüküyor. Habercilikte de öteki gazetelerden aşağı değil. Hatta bir çok gazetenin sayfalarında yer bulamayan nice güzel, anlamlı ve faydalı faaliyetlerden, çalışmalardan, ancak ve sadece HAYAT sayesinde haberdar olabilmekteyiz aziz müminler.” şeklinde tespitlerde bulunuyor.
Ama, sonuçta doğru; evet, bu gün bir takım sıkıntılar var. Bu işte, bizim yapmaya çalıştığımız gibi, sâdece yazmak yetmiyor. Ayrıca, iyi bir işletmeci olmanız, piyasa dilini ve insan profilini karakteristik değişime uğramış boyutlarıyla algılayıp değerlendirebilmeniz gerekiyor. Hiçbir şey göründüğü gibi değil ve her anlamdaki piyasanın kuralları yazılı olanlardan çok farklı.
Hele, idealizmin geçerliliğini kaybettiği, vefâ ve dâvâ kavramlarının dolaşımdan kalktığı günümüzde, her şeye yalnızca kişisel menfaatler bağlamında bakıldığı yerde, ortaklarca kurgulanıp uçurulan güzel hayâller, güvenilen dağlara yağan kar misâli, menfaat kaktüslerine çarpıp küçük gözyaşı tânecikleri olarak, hırs ateşlerinin yalazında buharlaşıp gidiyor.
Muzaffer Bey’le devam edelim: “ Birkaç şuurlu ve çağın farkında olan bir grup insan, beş sene önce bir gazete kurdu. Çok iyi, çok yerinde… Tamam da, neden hala “yarı canlı bu Hayat?” Neden trajı en azından bin değil? Bunu, kendini “Ulvi İnanç” kulvarında görenlere sormak isterim. Bu ne menem bir dağınıklıktır beyler? Hem de hanımefendiler?
150 bin nüfuslu şehirde “Ordu Hayat”, en az bin traj yapmıyorsa, bir yerlerde arıza var demek değil midir?”
Evet ama, bu arıza şehirden çok bizde. Bunu kabul ediyoruz. Biz, tüm çaba ve arayışlarımıza rağmen, bu büyük gâyeyi sürükleyecek insicamlı, sağlam omurgayı bir türlü oluşturamadık. Bundan ve de okuyucularımıza, hem de kamuoyuna olan saygımızdan dolayı bu duruma bir son vermenin gereğine inandık. Bu gazetenin yeni bir heyecana ve işin erbâbı olan emin ellere, iyi bir açılım ve tanıtıma; ayrıca dağıtım ağına ihtiyâcı var olduğunu düşündük.
Sizin anlayacağınız, yeni bir durumla karşı karşıyayız sevgili okurlar. Genel kongremizi öne çekmemizin sebebi biraz da buydu. Dolayısıyla, hâl ve gidişi canlandırmak ya da gazeteyi daha profesyonel ellere tevdî etmek adına yapılacak radikal işler noktasında genel kuruldan yetki aldık. Bundan sonra gereği yapılacak ve yapılıyor da.
Yeniden yapılanma şart. Artık bizim, bu oluşumla nereye kadar gidebileceğimiz, bu işletimle neyi nereye kadar götürebileceğimiz anlaşıldı. Gazetenin daha iyiye gitmesinin ancak, işin erbabına devriyle mümkün olacağı kanaatine vardık. Daha doğrusu, bir tâze kan durumu söz konusu.
Şimdi, kendi talebi üzerine gazeteyi tevdî tercihinde bulunduğumuz arkadaş, “göreceksiniz, gazete çok daha iyi bir yere gelecek, bir yıl sonrası her şeyiyle mükemmel, iddialı bir gazeteyle karşılaşacaksınız.” teminâtını verdi bize.
Genç, dinamik, ticâretin içinden gelen ve gazeteyi tek elde toplayan arkadaşımıza biz de güveniyor, başarılar diliyoruz. İnşâllâh gözümüz arkada kalmayacak. Sizlerin, bizlerin, hepimizin katkılarıyla bu günlere gelen bu gazete, yine bizlerin ilgi ve destekleriyle çok daha iyi noktalara ulaşacak.
Hepimiz, kurucusu, öncüsü ve destekçisi olduğumuz eserimizle övünmeye devam edeceğiz. Buna gönülden inanıyoruz. Bizim için önemli olan, çok iyi düşüncelerle oluşturduğumuz bu kervanın yoluna devam etmesi. Hayâllerimizin sürüncemede kalmaması. Kurucusu bulunduğumuz müessesenin misyonuyla birlikte ber-devâm olması.
30 ideâlist kişinin girişimiyle kurulup, süreç içerisinde 15’e, bu ay îtibârıyle de 1’e indirgenen ve 6. yıla ayak basacağı Hazîran’la birlikte yeni bir oluşum ve ruhla huzurunuzda olacak ve kaldığı yerden istikrarlı yürüyüşünü sürdürecek olan gazetemizin bundan sonraki seyrini hep birlikte merak, heyecan ve gururla tâkip edeceğiz. İnşâllâh, eserimizle övüneceğimiz bir geleceğe şâhit olacağız. Bundan şüphe duymamızı gerektirecek bir durum ve alâmetin bulunmadığı bir noktadayız.
Bizler, artık, umduğumuzdan çabuk bir şekilde gelişip, dün atılan imzalarla gazetenin sâhiplik ve teknik anlamında dışında da olsak bir yazar olarak buradayız. İmkân el verdiğince bu sayfalarda olmayı arzuluyoruz. Bu yeni durum ve konum vesîlesiyle, tüm Ordu Hayat âilesi olarak buradan, geçmiş beş yıllık süredeki sürç-i lisânlarımız ve hatâlarımızdan dolayı hepinizden özür ve helâllik diliyoruz. Ordu Hayat’ın bundan sonrasını omuzlamak için bize mürâcaatta bulunup süreci devralan arkadaşlarımıza, başta Hüseyin YÜCE olmak üzere teşekkür ediyor, kendilerine Yüce Mevlâ’dan hayırlı, üstün başarılar diliyorum. Sağlayacakları motivasyonla Ordu Hayat’ı çok daha iyi bir yere getireceklerine de inanıyoruz. Allâh (CC) mahcup etmesin inşâllâh…
Sevgili okurlar, son olarak, sizlerle, hayırlısıyla bir şekilde iletişim içerisinde olmamızın, kardeşliğimizin ve karşılıklı sorumluluklarımızın gereği olduğunu düşünüyor şahsım, yönetici ve ortak arkadaşlarımız adına hepinize sevgi, saygı ve sevdiklerinizle birlikte sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyorum.
Yazar, okur, sâhip ve çalışanlarıyla berâber Ordu Hayat’ın yeni hâl ve gidişi Ordu’muz, yurdumuz, sizler, bizler, hepimiz için “hayırlı-uğurlu olsun”
ve herkesler de niyet ve ameline göre lâyığını bulsun diyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
18.05.2011