BİR DÂVETİYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…
Dâvetiyeyi elime aldığım ilk anda ben de yadırgamadım değil doğrusu. Yapılan işin yanlış olduğunu söylemek istemiyorum. Alışılmışın dışında bir mâhiyeti olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bir yakınımıza âit olduğu için de gerek dükkânlarda, gerekse evlerde, söz ve değerlendirme konusu oldu dâvetiye. Çünkü farklı bir tarzı vardı.
Kimileri okumaya çalıştı, fakat kelimelere dili dönmedi.
- Adaaam sende! Ne gerek var böyle şeylere?
Deyip kenara atmayı tercih etti. Kimisi sabırla okudu telâffuzda zorlanarak. Ancak, bir şey anlamadığını söylemeyi de ihmâl etmedi. Konuyu değiştirdi. Tarza anlayışla yaklaşanlar bile;
- En güzeli, uslûp neyse onu yazmak. İnsanlar böyle şeylere iltifat etmiyorlar. Bence böylesi gereksiz. Vatandaşı zahmete sokmanın âlemi yok! Şeklinde değerlendirdiler olayı.
Evet, doğru. Vatandaş hiç zora gelmiyor. Her şey kestirmeden olacak. Artık her şeyi basite alıyor. Evliliği bile. Hâlbuki, hayâtın en önemli şeyi evlilik. Onu evcilik gibi algılamak hatâların en büyüğü. Artistik bir olay olarak görmek ise insanın kendisine ve topluma yapacağı, hattâ ülkesine karşı yapacağı en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü âile toplumun temelidir ve aslâ hafîfe almaya gelmez. Ciddiyet ister. “Yaparım, olmazsa bozarım” şeklinde çocuk oyuncağı olarak değerlendirilmemesi gerekir. Tutarsa tutar, tutmazsa kopar tarzında evlenenler için çözüm olarak görülebilir böylesi bir tutum ama, ya çocukların durumu ne olacak? Anne ve baba, hiçbir çocuk için parayla alınabilecek şeyler değil. Bunu iyi düşünmek lâzım. Evlilikler kurulurken taraflardan ziyâde hesâba katılması gereken şey, henüz ortalıklarda gözükmeyen çocuklardır. Kaderin getirdiği, hiç akla gelmeyen ve de çârelerin tükendiği noktada söyleyecek söz olmaz. Lâkin; işi önemsememek, Allâh’tan yardım dilememek, nikâhın kutsiyet ve ciddiyetini göz önünde bulundurmamak, mutluluğun sonsuzluk boyutunu hesâba katmamak, dînin ölçülerini aklından bile geçirmemek sûretiyle yanlış ölçülerin getirdiği noktada yapılacak olan nedir? En iyisi, durumu bu noktaya getirmemek için, verilen ölçüleri ciddîye almak, ona göre davranmak ve sonucunu da Allâh’a havâle etmek. Fakat unutulmamalıdır ki, elden gelen şeyleri yapmadan söz konusu olacak şeyin adı tevekkül olamaz. Sonuçta çâresiz kalınca duâyı hatırlamak, aklına besmele gelmek biraz geç kalınmış bir durum olmaması için, işi baştan kurallarına göre yapmak en güzeli. Yüce Rabbim hepimize, tüm işlerimizde bu şuurla hareket etmeyi lûtfeylesin. Âmin.
Söz konusu dâvetiye şöyle:
Nev-i beşerin hayât-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zenberek
ve dünyevi saadet için bir cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise; âile hayâtıdır.
Ve herkesin hânesi, küçük bir dünyâsıdır
ve o hâne ve âile hayâtının hayâtı ve saâdeti ise;
samîmî ve ciddî ve vefâdârâne hürmet
ve hakîkî ve şefkâtli ve fedâkârâne merhamet ile olabilir
ve bu hakîkî hürmet ve samîmî merhamet ise;
ebedî bir arkadaşlık ve dâimî bir refâkat ve sermedî bir berâberlik
ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta
birbiriyle pedârâne, ferzandan, kardeşâne,
arkadaşâne münâsebetlerin bulunmak fikriyle, akîdesiyle olabilir…
Risâle-i Nur Kiliyâtından
Sözler 97
Eğrekçi ve Kalpaklıoğlu Ailelerinin
Velîmesinde duâ için
Teşriflerinizi temennî ederiz.
Babası Babası
Fezai EĞREKÇİ Turhan KALPAKLIOĞLU
Tarih: 03 Ağustos 2008 / Pazar
Yer : EBUBEKİR SIDDIK CAMİİ SALONU
Gebze-KOCAELİ
Düğünümüz Yemeklidir
Şimdi sizce bu dâvetiyenin ne kusuru var? Belki teâmüllerin dışında ama, hassâsiyetin içinde. Vatandaş, sonsuz hayâtın eşiği olarak gördüğü evliliğin temellerini atarken daha ciddî ve duyarlı hareket etmeye çalışmış kendince. Evliliktir, düğündür, eğlencedir, her zaman mı oluyor diyerek inanç, ahlâk, örf, âdet, akıl, mantık vs. tüm ölçüleri altüst eden düğünler yadırganmıyor, artık çağdaş ve normal kabul ediliyor da, vatandaşın bu ufacık hassâsiyeti niye çok görülüyor
Bu dâvetiyeyi uzun uzun açıklamaya kalksak sayfalar yetmez. Sâdece yer alan kavramlara vurgu yapmakla yetineceğiz. Cennet, saâdet, samîmiyet, ciddiyet, velîme, vefâ, merhamet, refâkât, akîde, duâ. Bunların hangisi hepimiz için güzel kavramlar değil? Bu kavramların zıddını düşünün bakalım. Aksi kavramlardan Yüce Rabbim cümlemizi ve cümle evlenen kardeşlerimizi korusun.
Bize en azından bir yazı konusu çıkarmış bulunan ve evlilik gibi en önemli bir konuyu tekrar gündeme taşımamıza vesîle olan dâvetiye sâhibi yavrularımıza buradan, tüm yakınları ve onlardan gelecek nesillerle birlikte gönüllerinin hayırlı muratlarına ulaşmalarını Yüce Rabbimizden niyâz eder, bereketli ömürler, sonsuz mutluluklar dileğiyle selâm, sevgi ve saygılar sunarız. Ne mutlu ki, global rüzgârlara kendisini bırakmamış, kendisi kalmaya direnen nesillerimiz var. Ümit onlarda. Yolları ve bahtları açık olsun…
BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM
Değerli öğrencimiz;
Sevgili ümit çiçeğimiz
Mücâhit ÖZDEMİR’e
Hayırlı uzun ömürler
Sonsuz saâdetler dileğiyle…
- AKROSTİŞ -
4.5.04
Seneler nasıl geçti, bir çırpıda bilmeden?
Ellerimiz ayrılıyor, geldi çattı ayrılık
Vedâ diyorlar buna, gerçeğin tâ kendisi
Gelenler gider elbet; ve gözyaşı, hıçkırık
İmam-Hatip Lisesi, mutluluklar okulu
Lâkin, sevgisizlere kâlbimiz biraz kırık!
İnşâllâh bir gün gelir, herkesler anlar bizi
Millet bastı bağrına, uzun zamanlar bizi
Üzdüler has evlâdını, millete rağmen
Canlar cânı bilirken canlar, cânanlar bizi
Âhımızı alanlar iflâh olurlar mı ki?
Harlı duâlarına katar insanlar bizi!
İmam-Hatipli olmak, ayrıcalık bilene
Târife sığdıramaz, değme lisânlar bizi
Özüyüz mâzîmizin; istikbâlin, irfânın
Zulmedenler oldu, gerçek anlayanlar bizi!
Dolaştırdılar üstümüzde en ağır süreçleri
Ezim ezim ezdiler, halka kızanlar bizi!
Müslümanlık kor oldu, avuçlarda taşınan
İnşâllâh bir gün anlar, yanlış yazanlar bizi!
Rabbimize sonsuz şükür; hidâyet verdi bize
Elbet utanacaktır, yakan kazanlar bizi!
Sevmeyi çok gördüler; fazîleti, ahlâkı
Evine varamadan, yolda sızanlar bizi
Lûtfun çoktur bizlere ey Yüce Rabbim
Âhirette güler mi, hep ağlatanlar bizi?
Mutluluğun yolunu öğrendik sonsuz şükür
İnşâllâh Peygâmbere vardırır yollar bizi
Lâkin, yaşamak gerek; bildiklerimizi
Evet, işte o zaman; şefâat tutar bizi…
06.05.2004
Perşembe
Mücâhit Bey;
Pek önemsemediğimiz şu eğitim süreci içerisinde
çok önemli kazanımlar elde ettiğinizi zaman gösterecektir size.
Misyonumuzun önemini anladığınız anda
sizler de bunu zenginleştirmeye çalışıp
hayat çizginizi güzelliklerle bezediğinizde
pırıl pırıl bir geçmişe bakma imkânınız olacaktır gelecekte.
Bu da mutlulukların en büyüğü olacak ve
sonsuz mutluluğun kapısını aralamanıza vesîle olacaktır.
Sana, her yönüyle güveniyorum.
Çok yakından tanışmış değiliz ama,
kısa zaman içerisinde üzerimizde bıraktığın intibâ budur.
Her şeyden önce, samîmiyet ve doğallığınız önemli bir özellik
ve kâlp temizliğinizin bir nişânesi.
Sana, hayat çizginde başarılar diliyorum.
Sonsuzlukta, Hz. Peygâmber’in (sav) komşuluğunda buluşalım inşâllâh!
Allâh’a emânet olunuz…
Nûri KAHRAMAN
Ordu İHL Mes. Ders. Öğrt.
ACI AMA GERÇEK
Belki de öğrenci defterine yazılanların ilki olan bir akrostişle sizi baş başa bırakıyorum:
Acı ama gerçek
Yolcuyuz biz bu dünyâda
Gelip-geçiciyiz
Şu altı yıl ötedeki
Bu yolun ilk durağıydı
Sonra orta durağa geldik
Şimdi lise durağındayız
Eninde-sonunda bir gün son durakta
İneceğiz ansızın, istemiyerek
Pek sevdiklerimizi
Pek bağlandıklarımızı
El ele “Tavşan kaç, tazı tut!” oynadıklarımızı
Kol kola halay çektiklerimizi
Bırakacağız, gözü yaşlı
Evlerimiz ki, döşenmiştir;
Her köşesi anlatmaya ayrı zaman ister
Raflarda sıra sıra renk renk kitaplar
Resimler duvarlarda
Giysilerimiz sığmaz
Vestiyerlere, dolaplara, gardroplara
Üst üste yığılıdır
Kilerde yiyecekler
Buzdolabında içecekler
Demeye varmıyor dilim ama neyleyim
-Dost acı söylermiş-
Bütün bu saydıklarımızı terk edeceğiz
Gerçek yaşama yerine gideceğiz
Eğer yapmamışsak görevimizi
Taşın taşlığını
Giysinin giysiliğini
Dolabın dolaplığını yaptığı gibi
Ne söyleyebiliriz
Ne sunabiliriz?
Sorarsa Yaratan
Sorarsa insanlıktan?!
BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM
Kübrânur Kızımıza
Sonsuz başarı ve mutluluklar dileğiyle…
- AKROSTİŞ -
17.11.2004 06.oo Pamukkent
Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh
Kimler geldi, kimler geçti; bizler de geldik, geçiyoruz bu köprüden
Ümit çiçekleriyiz, baharı hapsedilmiş diyârlarda açılan
Bizim omuzlarımızda emâneti gül kokularının
Rabbimiz, Rasûlünün bahçelerini bağışladı bizlere
Attığımız adımlarda hep o gül yüzün ışıltısı
Nerden geldik, niçin geldik; biliyoruz elhamdülillâh
Uzak değil; yanımızda, hattâ içimizde; bize bizden yakın
Rabbimiz bizlere şahdamarımızdan yakın
Kimin dostluğu daha güzel olabilir; kim O’ndan daha güzel koruyabilir?
Ağaçlara yaprağı, gönüllere sevmeyi kim verebilir O’ndan başka?
Hidâyet O’ndan, inâyet O’ndan, tüm güzellikler O’ndan
Rabbim, Güzel Rabbim; ayırma n’olursun bizi yolundan!
Acı bizlere, sevdiklerimize; tüm inananlara
Mazlûm kardeşlerimize Filistin’de, Fellûce’de, Çeçenistan’da
Artık son bulsun çilesi kardeşlerimizin
Ne gün düşecek topraklarımıza bereketi kâlplerimizin?
Ağlayanlarla ağlayamadıkça gülemezmiş yüzler
Sessiz sessiz, sevgiyi anlatır; yaş döken gözler
“Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak!”
Lâkin bu, aradan sevgisizliği kaldırmakla olur ancak!
Allâh’ım! Lûtfettiğin güzelliklerin değerini bilerek yaşat bizi
Muhammed’e (sav) komşu olacaklar arasına kat bizi!...
Çok Kıymetli kızımız Kübrânur
Tebriğini aldım.
Çok teşekkür ederim.
Ben de senin bayramını tebrik eder,
Sevdiklerinle birlikte,
Daha nice bayramlara erişmen dileğiyle
Selâm ve sevgiler sunarım.
Yolun ve bahtın açık olsun.
Yüce Rabbim yardımlarını esirgemesin.
Allâh’a emânet ol.
Duâdan unutulmamak dileğiyle…
Nûri KAHRAMAN
Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni
Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh
Değerli kızım; 17.11.2004 Ordu İHL
Ramazan Bayramı (1425 h.) tebriğini aldım.
Teşekkür ederim.
Yüce Rabbim de sizleri sevindirsin ve
Nice bayramları
Mutluluk, sıhhat ve âfiyetle yaşamayı
Nasîp eylesin…
Ben de sizlerin bayramını tebrik ediyor
Tüm İslâm âlemi olarak
Zengini-fakiri
Siyahı-beyazı
Kuzeylisi-güneylisiyle berâber
Hep birlikte
Sevinç ve coşkuyla kutlayacağımız
Gerçek bayramları yaşamayı
Bizlere nasîp etmsini
Yüce Mevlâdan niyâz ile
Selâm ve sevgilerimi sunuyorum.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun…
Allâh’a emânet olun…
Nûri KAHRAMAN
Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni
Sümeyye Beyzânur Kızımıza
Sonsuz mutluluklar dileğiyle
- AKROSTİŞ -
Sevginin dili konuşur bayramlarda
Ümitler yeşerir yorgun kâlplerde
Merhabâ insanlar, merhabâ yeniden
Elele verelim bir dahâ yeniden
Yollara düşelim… yollara yeniden
Yüreklerimizi açalım, tüm kullara yeniden
Elele vereceğimiz kardeşlerimiz var
Birlikte göreceğimiz işlerimiz var
Ellerimizi açalım Yüce Dergâha
Yalvaralım gönülden Yüce Allâh’a
Zâlimler dünyâda at oynatmasın
Anneleri, çocukları hep ağlatmasın
Nineler, gözyaşını gözyaşına katmasın
Umut sahtekârları artık bizleri aldatmasın
Rabbim, îman kardeşliği, dostluk ver bize
Elçinin yolunda mestlik ver bize
Rızâna ermeyi kastlık ver bize
Günâhlardan uzaklaştır, güldür hep yüzümüzü
Ümitsiz bırakma, açık eyle gözümüzü
Nerde kardeşimiz varsa sevdir bizlere
Ermek için menzile, derman ver dizlere
Sevsin birbirlerini, kaynaşsın Müslümanlar
Eskiden olduğu gibi, hani bir zamanlar
Lûtfet coğrafyamıza gerçek bayramları, yeniden
Ağız tadıyla seyredelim hilâli, akşamları yeniden
Mırıldanalım mutlu makamları yeniden!...
BİSM
Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi?
Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi
En kesîf grupların yükleniyor dördü-beşi
Omuzlardan yol bularak geçmek için karavanaya
Çam ağaçlarıyla çevrilmiş pilâv yüklü arabaya
Ne acâipçe bir manzara ki gözler kapalı
Nerde! Gösterdiği ataklıkla o tam bir Türk malı
Eski köylü, yeni köylü bütün akvâm-ı şehîr
Akıyor kum gibi, tûfan gibi nehir nehir
Yedi iklîmi memleketin duruyor karşında
Ünye, Mesûdiye derken, bakıyorum Akkuşlular arkada
ORDU HAYAT GAZETESİ
04.08.2008