Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%73,9)
Hayır (%20,0)
Kararsız (%5,93)

Toplam Oy: 219

Tüm Anketler

Takvim

« Aralık - 2025

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31

İstatistikler

 Toplam Hit: 4606857
 Sitede Aktif: 1
 Ip: 172.69.214.55
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 17

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

Son Eklenen Bloglar

Mar`12
28
HERŞEYE RAĞMEN…
MIZRAP 2008

Yorumlar(0)

HERŞEYE RAĞMEN…

 

Değerli öğrencim;                                                    18. 06. 1998 Ordu İHL

 

İmam-Hatip nesli ve onun şahsında Müslüman Anadolu halkına yapılan bu akıl almaz, mantık dışı, sevimsiz muâmeleler gelip geçicidir. Bu yapılanlar bir bakıma, bizim ne kadar önemli bir misyonumuzun olduğunun kanıtıdır. Kendimize ve misyonumuza daha çok sâhip çıkmamız gerektiğinin ifâdesidir.

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden

ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun.

Kurtuluşa erenler işte bunlardır.”

Âl-i İmrân Sûresi:104

Biz, bize verilen tebliğ ve irşâd görevini her şeye rağmen yapacağız. Her şeyden önce bir mü’min ve ayrıca bir İmam-Hatipli olarak bizden beklenen bu. Aksi takdirde, hem Hak katında, hem de halk nazarında sorumlu duruma düşeriz. Bakınız kitabımız görevlerimizi nasıl açıklıyor:

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridirler.

İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar.

Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler,

Allâh ve Rasûlüne itaat ederler.

İşte, Allâh’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır.

Şüphesiz Allâh üstün ve güçlüdür; hüküm ve hikmet sâhibidir.”

Tevbe Sûresi,71

Yapılan kötülükler, çektirilen sıkıntılar ne kadar çok olsa ve ne kadar sürse de, en çok kabrin kapısına kadar gider ve orada biter. Mâlum, mümin için aslolan ordan sonrasıdır.

Bu inanç ve azimle dîn ve diyânetimizde sebât edersek zafer bizim olacaktır. Çünkü bir hadîsi şerifte;

Men sabera, zafera= sabreden zafere ulaşır.

buyurulmuştur. Sabır zâten her başarının kimyâsında vardır. Sabırsız hiçbir şey olmaz. Okumak, yazmak, gezmek, ibâdet; her şey sabırla mümkün.

Netîcede hayat bir imtihan. Her imtihan da bizden başarı ister. Bu da sabırla mümkündür. Sabır olmadan hiçbir güzelliğe ulaşmak mümkün değildir

Emel öğrencimizi bu duygu ve düşüncelerle uğurlarken,  

hayırlı tüm emellerine ulaşmasını temennî ediyor

            ebedî saâdet dileklerimle berâber

            kendisini bir akrostiş şiirle selâmlıyorum:

 

-AKROSTİŞ-

Erken deme hiçbir şeye, yarın çok geç olabilir

Mümkün olan hayrı yapmanın yoluna bak

Elbet tartılır hayır-şer, devran döner, gün gelir

Lâyığınca herkes âkıbetini bulacak

Yalan dünyâya kanıp yılanca davrananlar

Evet evet görecekler, yarın neler olacak!....

Şerlere şer katıyorlar, zulümlere zulüm

İşledikleri sanki yanlarına kalacak!...

Lâkin biz hem îmanlı hem İmam-Hatipliyiz

Bir gün elbet  zâlimler saçlarını yolacak!

Allâh’ı tanımayıp dîni hor görenlerin

Şer yükledikleri gemi demir alacak

Ara vermeden aslâ yaptıkları zulümler

Bir azap denizinde gözlerine dolacak!...

Allâh peygâmberini rahmet için gönderdi

Şu zâlimler huzûra hangi yüzle gelecek?!...

Allâh’ını sevenler, sever evrende her şeyi

Rabbi Allâh olan kul merhameti bilecek…

Ipıssız yerde bile ayrılma hakîkâtten

Lâleler, güller gibi ömürler de solacak

Allâh yolundan gidip peygâmberi izlersek

Rabbimizin lûtfuyla her şey güzel olacak!..

18. 06. 1998 Ordu İHL

Büyük Hak âşığı, ahlâk güzeli İbrâhim Edhem hazretlerine atfedilen bir söz var:

“İyilik yap, denize at; balık bilmezse Hâlık(Yaratan) bilir.”

 

Her şeye rağmen biz iyilikte ısrar edelim. Gerçek kazanç ve kâr buradadır.

Sana, hayırlı, üstün başarılarla dolu bereketli bir ömür diliyorum.

Allâh, hayat boyu hep iyilerle karşılaştırsın.

Yolun ve bahtın açık olsun… Fî emânillâh…

 

Öğretmenin: Nûri KAHRAMAN

 

 

 

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

05.09.2008


Mar`12
28
BİR FIRSAT İKLÎMİ
MIZRAP 2008

Yorumlar(0)

BİR FIRSAT İKLÎMİ

 

Hepimiz kapılıp gidiveriyoruz işte bir takım şeylerin peşine.

Ne gibi şeyler diye sorulsa saymakla bitmez!

Zîrâ, zayıf yaratılmışız; zâfiyetimiz var.

Farkında olduğumuz ya da olmadığımız zaaflarımız var!

Çok zâlimce, çok câhilce taraflarımız var!

Makamdır, mevkîdir; paradır, puldur;

Zevktir, eğlencedir; çaputtur, çuldur!

Gel keyfim gel; vur patlasın, çal oynasın!

Bakma rengine kokusuna, kimyâsına, dokusuna;

Durma öyle âvâre; doldur beyim doldur!

En iyi akıl bende, en iyi yol gittiğim yoldur!

Bu yolun gamı az, hengâmı boldur!

Gel keyfim gel; doldur beyim doldur!

 

Biz kapıldık mı böyle kapılırız işte:

Ölümüne, ölümden öte; cehennemine!

Ne geriye, ne de ileriye bakmadan,

Kendimize kendimizi sormadan,

nereden geldiğimizi, nereye gidiyor olduğumuzu

irdeleme ihtiyâcı duymadan,

artıların, eksilerin hesâbını yapmadan gidiveririz.

Öyle bir kapılmak ki bu;

kapıldığımızın farkında bile olmayız!

Kapılınca tam kapılırız!

Kapılmak gibi kapılırız yâni!

Hani ne der bir türküde:

“Dünyâ dünyâ yalan dünyâ

Beni benden alan dünyâ!”

 

Tam da böyle işte:

Beni benden, seni senden, onu ondan,

bizi bizden, sizi sizden, onları onlardan alır bu dünyâ!

Eğer, bir de âhiret olduğu inancı eksen yapılmazsa hayâta.

Kapılırım, kapılırsın, kapılırız!

Şeytanlarca tapılırız!

Hak yolundan kapılırız;

Sağa-sola sapılırız!

Çarpılırız, çırpılırız!

Nefse köle yapılırız!

 

Peki sonuç ne olur? Ele ne geçer?

Koskoca bir hayat yolculuğunun sonu nereye çıkar?

İnsanoğlunun ruh kimyâsını inceleyip

Gerçekçi reçeteler sunan İslâm Ahlâkçıları,

Beşeriyetin gönül sultanları gerçek âlimler

Durumu nasıl açıklıyorlar bakınız:

 

“Binlerce kazanç sağladılar;

Fakat bu kazançla evlerini genişlettiler,

Kabirlerini daralttılar.”

(Hassan bin Sâbit)

 

Ve işte hayat böyle sürüp giderken Ramazanlar gelir senede bir.

Biz insanlara fırsat olsun, imkân olsun, yeniden bir şans olsun diye.

Rabbimizden bir rahmet olarak:

“Ey îmân edenler!

Allâh’a karşı gelmekten sakınmanız için,

oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi,

size de farz kılındı.” Bakara 183

“Kim fazîletine inanarak ve karşılığını Allâh’tan umarak ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günâhları bağışlanır.” Hadis-BUHÂRÎ

 

Ramazan, bir imkân, fırsat, şans ve rahmet olarak önümüzde.

İnşâllâh hepimiz bunun farkında olarak onu lâyıkıyla değerlendiririz.

Tüm İslâm Âlemi için bol feyiz ve bereketlere vesîle olması dileğiyle

Hepinize dolu dolu ramazanlar diliyorum ves’selâm…

 

 

 

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

              31.08.2008


Mar`12
28
AkParti’nin Başkanı da mı CHP’li olacak?
MIZRAP 2008

Yorumlar(0)

AkParti’nin Başkanı da mı CHP’li olacak?

 

Belki çok garip bir başlık oldu ama, hele bir dinleyin bakalım!

Ordulu AkParti’ye ülke ortalamasının çok çok üstünde bir oy verdi mi?

Verdi. 5 milletvekilini birden hediye etti hem de.

CHP’ye sâdece 1 milletvekilini lâyık gördü.

İsteseydi 5 milletvekilini de ona verebilirdi.

Nitekim Belediyede farklı bir tablo sergiledi.

Genel seçimlerdeki tavrını yerel seçimlerde göstermedi.

Şimdi AkParti bu olayın farkında gibi bir görüntü veriyor.

Lâkin iş bizim düşündüğümüz gibi değil.

Meseleyi anlamış, işi çözmüş AkParti!

Ordu’da Belediye başkanlığına oynadığının sinyâllerini veriyor.

Orduda Belediye başkanı olmanın 1. şartının

sol yelpâzede yer almak olduğu kanâatini kesinleştirmiş gibi.

Baksanıza, sola bayağı bir eğilim gösteriyor. Kur yapıyor bir nevî!

Sizce de öyle değil mi?

Bürokrasiye bir bakın; göreve getirilenlerin kaçta kaçı

AkParti misyon ve felsefesini yansıtıyor?

Elbetteki memur siyâset yapacak değil ama,

iktidar yaptığı atamalarda seçmenin eğilimlerini gözetmeli değil mi biraz da olsa?

İktidar, şimdiki muhâlefet partilerinden birinin elinde olsaydı

Durum nasıl olurdu; bir düşünün?!

Biz haksızlık yapılsın istemiyoruz, ancak;

Memur oldukları, çeşitli sebeplerle soruşturmalar da geçirdikleri,

Açık açık AkParti aleyhtarlıkları yaptıkları hâlde bile

Böylelerinin kaçı hakkında ne yapılabildi?

Peki, beri tarafta gösterilebilecek bir-kaç örnek bürokratın durumu ne?

Parmakla gösterilebilecek bir-kaç kişi var;

ama onlar da değiştirilmeye çalışılıyor.

Bunun son örneği Kültür ve Turizm Müdürlüğü.

Ordu Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer GÜNAY Bey’in

görevden alındığı yazıyordu dünkü yerel ve ulusal gazetelerde.

Gerekçe ne? Gerekçe yok!

Herhâlde iktidarın misyonuyla örtüşen bir kişilik olması olsa gerek!

Çünkü yerine atandığı haber verilen Erkan GÜLDEREN’e bakıyoruz:

O da bir öğretmen sonuçta. Ne kültürcü ne de turizmci!

O da vekil müdür, bu da vekil olarak geliyor!

2002’de Aday olamadı belki ama

Şimdi bal gibi vekil(!) olmuş oluyor böylece!

Berikinin alınıp onun getirilmesi için olağanüstü bir durum var mı ortada?

Yok! Onunla bunun farkı ne?

Erkan Bey’in farkı 2002 yılı seçimlerinde

Sn. Bakanımız Ertuğrul GÜNAY Bey gibi CHP’den aday adayı olması!

Milletin vermediğini birileri veriyor millet adına.

Hem de yepyeni bir örneğin üzerinden daha iki hafta geçmeden!

Ordu’da 300’e yakın sivil toplum kuruluşu var.

Milletin paralarıyla yaptırılan bir müze

Bahçesinde yer aldığı okul yönetiminin ihtiyaç ve talebine rağmen

Diğer 300 kuruluşun haberi bile olmadan

Re’sen ORSEV’e veriliyor!

Milletin seçimi hatâlı mı yâni?

Millet nerede ne yapılması gerektiğini yanlış mı söyledi acabâ?

Hükümeti AkParti’ye, Belediye’yi muhâlefete verirken

rast gele mi davrandı sizce?

Halkın vermediğini siz niye sola vermeye çalışıyorsunuz?

Korkarım bu gidişle, belediye başkanlığı için de

AkParti’nin genel misyonuyla ve halkın beklentileriyle alâkasız  

bir CHP’li sunacaksınız halkın seçimine AkParti adına!

Bu olup bitenler bunun belirtileri gibi!

Ancak millet bu tutumları nasıl değerlendirir bilemeyiz.

Bu biraz “sağ gösterip sol vurmak” gibi oluyor.

Bilmek gerekir ki, milletin de sağı solu pek belli olmaz.

Onun için hesaplar iyi yapılmalı.

Adımlar halkın eğilim ve beklentilerine göre atılmalı.

Bizden hatırlatması ves’selâm…

 

 

 

 ORDU HAYAT GAZETESİ

              19.08.2008


Mar`12
28
BİR DÂVETİYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…
MIZRAP 2008

Yorumlar(0)

BİR DÂVETİYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

 

Dâvetiyeyi elime aldığım ilk anda ben de yadırgamadım değil doğrusu. Yapılan işin yanlış olduğunu söylemek istemiyorum. Alışılmışın dışında bir mâhiyeti olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bir yakınımıza âit olduğu için de gerek dükkânlarda, gerekse evlerde, söz ve değerlendirme konusu oldu dâvetiye. Çünkü farklı bir tarzı vardı.

Kimileri okumaya çalıştı, fakat kelimelere dili dönmedi.

-          Adaaam sende! Ne gerek var böyle şeylere?

Deyip kenara atmayı tercih etti. Kimisi sabırla okudu telâffuzda zorlanarak. Ancak, bir şey anlamadığını söylemeyi de ihmâl etmedi. Konuyu değiştirdi. Tarza anlayışla yaklaşanlar bile;

-          En güzeli, uslûp neyse onu yazmak. İnsanlar böyle şeylere iltifat etmiyorlar. Bence böylesi gereksiz. Vatandaşı zahmete sokmanın âlemi yok! Şeklinde değerlendirdiler olayı.

Evet, doğru. Vatandaş hiç zora gelmiyor. Her şey kestirmeden olacak. Artık her şeyi basite alıyor. Evliliği bile. Hâlbuki, hayâtın en önemli şeyi evlilik. Onu evcilik gibi algılamak hatâların en büyüğü. Artistik bir olay olarak görmek ise insanın kendisine ve topluma yapacağı, hattâ ülkesine karşı yapacağı en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü âile toplumun temelidir ve aslâ hafîfe almaya gelmez. Ciddiyet ister. “Yaparım, olmazsa bozarım” şeklinde çocuk oyuncağı olarak değerlendirilmemesi gerekir. Tutarsa tutar, tutmazsa kopar tarzında evlenenler için çözüm olarak görülebilir böylesi bir tutum ama, ya çocukların durumu ne olacak? Anne ve baba, hiçbir çocuk için parayla alınabilecek şeyler değil. Bunu iyi düşünmek lâzım. Evlilikler kurulurken taraflardan ziyâde hesâba katılması gereken şey, henüz ortalıklarda gözükmeyen çocuklardır. Kaderin getirdiği, hiç akla gelmeyen ve de çârelerin tükendiği noktada söyleyecek söz olmaz. Lâkin; işi önemsememek, Allâh’tan yardım dilememek, nikâhın kutsiyet ve ciddiyetini göz önünde bulundurmamak, mutluluğun sonsuzluk boyutunu hesâba katmamak, dînin ölçülerini aklından bile geçirmemek sûretiyle yanlış ölçülerin getirdiği noktada yapılacak olan nedir?  En iyisi, durumu bu noktaya getirmemek için, verilen ölçüleri ciddîye almak, ona göre davranmak ve sonucunu da Allâh’a havâle etmek. Fakat unutulmamalıdır ki, elden gelen şeyleri yapmadan söz konusu olacak şeyin adı tevekkül olamaz. Sonuçta çâresiz kalınca duâyı hatırlamak, aklına besmele gelmek biraz geç kalınmış bir durum olmaması için, işi baştan kurallarına göre yapmak en güzeli. Yüce Rabbim hepimize, tüm işlerimizde bu şuurla hareket etmeyi lûtfeylesin. Âmin.

            Söz konusu dâvetiye şöyle:

 

Nev-i beşerin hayât-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zenberek

ve dünyevi saadet için bir cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise; âile hayâtıdır.

Ve herkesin hânesi, küçük bir dünyâsıdır

ve o hâne ve âile hayâtının hayâtı ve saâdeti ise;

samîmî ve ciddî ve vefâdârâne hürmet

ve hakîkî ve şefkâtli ve fedâkârâne merhamet ile olabilir

ve bu hakîkî hürmet ve samîmî merhamet ise;

ebedî bir arkadaşlık ve dâimî bir refâkat ve sermedî bir berâberlik

ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta

birbiriyle pedârâne, ferzandan, kardeşâne,

arkadaşâne münâsebetlerin bulunmak fikriyle, akîdesiyle olabilir…

Risâle-i Nur Kiliyâtından

Sözler 97

 

Eğrekçi ve Kalpaklıoğlu Ailelerinin

Velîmesinde duâ için

Teşriflerinizi temennî ederiz.

 

Babası                                                         Babası

Fezai EĞREKÇİ                                Turhan KALPAKLIOĞLU

 

Tarih: 03 Ağustos 2008 / Pazar

Yer  :  EBUBEKİR SIDDIK CAMİİ SALONU     

Gebze-KOCAELİ

Düğünümüz Yemeklidir

Şimdi sizce bu dâvetiyenin ne kusuru var? Belki teâmüllerin dışında ama, hassâsiyetin içinde. Vatandaş, sonsuz hayâtın eşiği olarak gördüğü evliliğin temellerini atarken daha ciddî ve duyarlı hareket etmeye çalışmış kendince. Evliliktir, düğündür, eğlencedir, her zaman mı oluyor diyerek inanç, ahlâk, örf, âdet, akıl, mantık vs. tüm ölçüleri altüst eden düğünler yadırganmıyor, artık çağdaş ve normal kabul ediliyor da, vatandaşın bu ufacık hassâsiyeti niye çok görülüyor

            Bu dâvetiyeyi uzun uzun açıklamaya kalksak sayfalar yetmez. Sâdece yer alan kavramlara vurgu yapmakla yetineceğiz. Cennet, saâdet, samîmiyet, ciddiyet, velîme, vefâ, merhamet, refâkât, akîde, duâ. Bunların hangisi hepimiz için güzel kavramlar değil? Bu kavramların zıddını düşünün bakalım. Aksi kavramlardan Yüce Rabbim cümlemizi ve cümle evlenen kardeşlerimizi korusun.

            Bize en azından bir yazı konusu çıkarmış bulunan ve evlilik gibi en önemli bir konuyu tekrar gündeme taşımamıza vesîle olan dâvetiye sâhibi yavrularımıza buradan, tüm yakınları ve onlardan gelecek nesillerle birlikte gönüllerinin hayırlı muratlarına ulaşmalarını Yüce Rabbimizden niyâz eder, bereketli ömürler, sonsuz mutluluklar dileğiyle selâm, sevgi ve saygılar sunarız. Ne mutlu ki, global rüzgârlara kendisini bırakmamış, kendisi kalmaya direnen nesillerimiz var. Ümit onlarda. Yolları ve bahtları açık olsun…

 

 

 

 

 

 

 

 

BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM

 

Değerli öğrencimiz;

Sevgili ümit çiçeğimiz

Mücâhit ÖZDEMİR’e

Hayırlı uzun ömürler

Sonsuz saâdetler dileğiyle…

 

- AKROSTİŞ -

4.5.04

 

                                   Seneler nasıl geçti, bir çırpıda bilmeden?

                                   Ellerimiz ayrılıyor, geldi çattı ayrılık

                                   Vedâ diyorlar buna, gerçeğin tâ kendisi

                                   Gelenler gider elbet; ve gözyaşı, hıçkırık

                                   İmam-Hatip Lisesi, mutluluklar okulu

                                   Lâkin, sevgisizlere kâlbimiz biraz kırık!

                                   İnşâllâh bir gün gelir, herkesler anlar bizi

                                   Millet bastı bağrına, uzun zamanlar bizi

                                   Üzdüler has evlâdını, millete rağmen

                                   Canlar cânı bilirken canlar, cânanlar bizi

                                   Âhımızı alanlar iflâh olurlar mı ki?

                                   Harlı duâlarına katar insanlar bizi!

                                   İmam-Hatipli olmak, ayrıcalık bilene

                                   Târife sığdıramaz, değme lisânlar bizi

                                   Özüyüz mâzîmizin; istikbâlin, irfânın

                                   Zulmedenler oldu, gerçek anlayanlar bizi!

                                   Dolaştırdılar üstümüzde en ağır süreçleri

                                   Ezim ezim ezdiler, halka kızanlar bizi!

                                   Müslümanlık kor oldu, avuçlarda taşınan

                                   İnşâllâh bir gün anlar, yanlış yazanlar bizi!

                                   Rabbimize sonsuz şükür; hidâyet verdi bize

                                   Elbet utanacaktır, yakan kazanlar bizi!

                                   Sevmeyi çok gördüler; fazîleti, ahlâkı

                                   Evine varamadan, yolda sızanlar bizi

                                   Lûtfun çoktur bizlere ey Yüce Rabbim

                                   Âhirette güler mi, hep ağlatanlar bizi?

                                   Mutluluğun yolunu öğrendik sonsuz şükür

                                   İnşâllâh Peygâmbere vardırır yollar bizi

                                   Lâkin, yaşamak gerek; bildiklerimizi

                                   Evet, işte o zaman; şefâat tutar bizi…  

                                                                                  06.05.2004

                                                                                  Perşembe

Mücâhit Bey;

Pek önemsemediğimiz şu eğitim süreci içerisinde

çok önemli kazanımlar elde ettiğinizi zaman gösterecektir size.

Misyonumuzun önemini anladığınız anda

sizler de bunu zenginleştirmeye çalışıp

hayat çizginizi güzelliklerle bezediğinizde

pırıl pırıl bir geçmişe bakma imkânınız olacaktır gelecekte.

Bu da mutlulukların en büyüğü olacak ve

sonsuz mutluluğun kapısını aralamanıza vesîle olacaktır.

Sana, her yönüyle güveniyorum.

Çok yakından tanışmış değiliz ama,

kısa zaman içerisinde üzerimizde bıraktığın intibâ budur.

Her şeyden önce, samîmiyet ve doğallığınız önemli bir özellik

ve kâlp temizliğinizin bir nişânesi.

Sana, hayat çizginde başarılar diliyorum.

Sonsuzlukta, Hz. Peygâmber’in (sav) komşuluğunda buluşalım inşâllâh!

Allâh’a emânet olunuz…

 

Nûri KAHRAMAN

Ordu İHL Mes. Ders. Öğrt.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

ACI AMA GERÇEK

 

Belki de öğrenci defterine yazılanların ilki olan bir akrostişle sizi baş başa bırakıyorum:

 

Acı ama gerçek

Yolcuyuz biz bu dünyâda

Gelip-geçiciyiz

Şu altı yıl ötedeki

Bu yolun ilk durağıydı

Sonra orta durağa geldik

Şimdi lise durağındayız

Eninde-sonunda bir gün son durakta

İneceğiz ansızın, istemiyerek

Pek sevdiklerimizi

Pek bağlandıklarımızı

El ele “Tavşan kaç, tazı tut!” oynadıklarımızı

Kol kola halay çektiklerimizi

Bırakacağız, gözü yaşlı

 

Evlerimiz ki, döşenmiştir;

Her köşesi anlatmaya ayrı zaman ister

Raflarda sıra sıra renk renk kitaplar

Resimler duvarlarda

Giysilerimiz sığmaz

Vestiyerlere, dolaplara, gardroplara

Üst üste yığılıdır

Kilerde yiyecekler

Buzdolabında içecekler

Demeye varmıyor dilim ama neyleyim

-Dost acı söylermiş-

Bütün bu saydıklarımızı terk edeceğiz

Gerçek yaşama yerine gideceğiz

Eğer yapmamışsak görevimizi

Taşın taşlığını

Giysinin giysiliğini

Dolabın dolaplığını yaptığı gibi

Ne söyleyebiliriz

Ne sunabiliriz?

Sorarsa Yaratan

Sorarsa insanlıktan?!

 

 

 

 

 

 

 

 

BİSMİLLÂHİR’RAHMÂNİR’RAHÎM

 

Kübrânur Kızımıza

Sonsuz başarı ve mutluluklar dileğiyle…

 

- AKROSTİŞ -

17.11.2004  06.oo  Pamukkent

 

Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh

 

Kimler geldi, kimler geçti; bizler de geldik, geçiyoruz bu köprüden

                        Ümit çiçekleriyiz, baharı hapsedilmiş diyârlarda açılan

                        Bizim omuzlarımızda emâneti gül kokularının

                        Rabbimiz, Rasûlünün bahçelerini bağışladı bizlere

Attığımız adımlarda hep o gül yüzün ışıltısı

                        Nerden geldik, niçin geldik; biliyoruz elhamdülillâh

                        Uzak değil; yanımızda, hattâ içimizde; bize bizden yakın

                        Rabbimiz bizlere şahdamarımızdan yakın

                        Kimin dostluğu daha güzel olabilir; kim O’ndan daha güzel koruyabilir?

                        Ağaçlara yaprağı, gönüllere sevmeyi kim verebilir O’ndan başka?

Hidâyet O’ndan, inâyet O’ndan, tüm güzellikler O’ndan

Rabbim, Güzel Rabbim; ayırma n’olursun bizi yolundan!

Acı bizlere, sevdiklerimize; tüm inananlara

Mazlûm kardeşlerimize Filistin’de, Fellûce’de, Çeçenistan’da

Artık son bulsun çilesi kardeşlerimizin

Ne gün düşecek topraklarımıza bereketi kâlplerimizin?

Ağlayanlarla ağlayamadıkça gülemezmiş yüzler

Sessiz sessiz, sevgiyi anlatır; yaş döken gözler

                        “Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak!”

                        Lâkin bu, aradan sevgisizliği kaldırmakla olur ancak!

                        Allâh’ım! Lûtfettiğin güzelliklerin değerini bilerek yaşat bizi

Muhammed’e (sav) komşu olacaklar arasına kat bizi!...

 

Çok Kıymetli kızımız Kübrânur

Tebriğini aldım.

Çok teşekkür ederim.

Ben de senin bayramını tebrik eder,

Sevdiklerinle birlikte,

Daha nice bayramlara erişmen dileğiyle

Selâm ve sevgiler sunarım.

Yolun ve bahtın açık olsun.

Yüce Rabbim yardımlarını esirgemesin.

Allâh’a emânet ol.

Duâdan unutulmamak dileğiyle…

 

Nûri KAHRAMAN

Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni

 

 

 

Es’selâmü Aleyküm ve Rahmetullâh

 

Değerli kızım;       17.11.2004      Ordu İHL

 

Ramazan Bayramı (1425 h.) tebriğini aldım.

Teşekkür ederim.

Yüce Rabbim de sizleri sevindirsin ve

Nice bayramları

Mutluluk, sıhhat ve âfiyetle yaşamayı

Nasîp eylesin…

 

Ben de sizlerin bayramını tebrik ediyor

Tüm İslâm âlemi olarak

Zengini-fakiri

                        Siyahı-beyazı

                                   Kuzeylisi-güneylisiyle berâber

Hep birlikte

Sevinç ve coşkuyla kutlayacağımız

Gerçek bayramları yaşamayı

Bizlere nasîp etmsini

Yüce Mevlâdan niyâz ile

Selâm ve sevgilerimi sunuyorum.

Yolunuz ve bahtınız açık olsun…

Allâh’a emânet olun…

                       

                        Nûri KAHRAMAN

            Ordu İHL Meslek Dersleri Öğretmeni

 

Sümeyye Beyzânur Kızımıza

Sonsuz mutluluklar dileğiyle

- AKROSTİŞ -

 

Sevginin dili konuşur bayramlarda

Ümitler yeşerir yorgun kâlplerde

Merhabâ insanlar, merhabâ yeniden

Elele verelim bir dahâ yeniden

Yollara düşelim… yollara yeniden

Yüreklerimizi açalım, tüm kullara yeniden

Elele vereceğimiz kardeşlerimiz var

Birlikte göreceğimiz işlerimiz var

Ellerimizi açalım Yüce Dergâha

Yalvaralım gönülden Yüce Allâh’a

Zâlimler dünyâda at oynatmasın

Anneleri, çocukları hep ağlatmasın

Nineler, gözyaşını gözyaşına katmasın

Umut sahtekârları artık bizleri aldatmasın

Rabbim, îman kardeşliği, dostluk ver bize

Elçinin yolunda mestlik ver bize

Rızâna ermeyi kastlık ver bize

Günâhlardan uzaklaştır, güldür hep yüzümüzü

Ümitsiz bırakma, açık eyle gözümüzü

Nerde kardeşimiz varsa sevdir bizlere

Ermek için menzile, derman ver dizlere

Sevsin birbirlerini, kaynaşsın Müslümanlar

Eskiden olduğu gibi, hani bir zamanlar

Lûtfet coğrafyamıza gerçek bayramları, yeniden

Ağız tadıyla seyredelim hilâli, akşamları yeniden

Mırıldanalım mutlu makamları yeniden!...

 

 

BİSM

 

Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi?

 

 

 

Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyâda eşi

En kesîf grupların yükleniyor dördü-beşi

Omuzlardan yol bularak geçmek için karavanaya

Çam ağaçlarıyla çevrilmiş pilâv yüklü arabaya

Ne acâipçe bir manzara ki gözler kapalı

Nerde! Gösterdiği ataklıkla o tam bir Türk malı

Eski köylü, yeni köylü bütün akvâm-ı şehîr

Akıyor kum gibi, tûfan gibi nehir nehir

Yedi iklîmi memleketin duruyor karşında

Ünye, Mesûdiye derken, bakıyorum Akkuşlular arkada

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

04.08.2008

 


Mar`12
28
ANAYASA DERSLERİ
MIZRAP 2008

Yorumlar(0)

ANAYASA DERSLERİ

 

Öncelikle Cuma bayramımız mübârek olsun sevgili okurlar.

Yüce Mevlâ mübârek ÜÇ AYLAR mevsimi ve Cumânın feyzinden

Sizleri, bizleri, güzel ülkemizi ve cümle kardeş yurtlarımızı nasîplendirsin.

Güzel Türkiye’miz gibi biz de biraz nefes aldık elhamdülillâh.

Konuya girmeden önce, bu ferahlamanın verdiği coşku,

Sevgi, saygı ve kıvançla selâmlamak istiyorum sizleri.

Mâlumunuz, ülkemiz, önceki gün önemli bir karara imza attı.

Anayasa Mahkemesi’nin iktidar partisiyle ilgili kararı

Cumhûriyet târihi ve bir o kadar da öncesinden bu yana

sürüp gelen dönem için bir dönüm noktası niteliğinde.

Vatanımız, milletimiz ve geleceğimiz için hayırlı olsun.

AkParti’nin kapatılmaması, halkı sevindiren bir karar olmuştur.

Vicdanları rahatlatmış, piyasalara nefes aldırmıştır.

Ülkeye ve yargıya güveni ayağa kaldırmıştır.

Halk ne derse desin, bildiğini yapanlar,

Halkın seçtiklerine de, türlü şantajlarla dediklerini yaptıranlar

Nâzik kavramlar üzerinden kurumları birbirine kışkırtanlar

Bu son kararla tersyüz oldular.

Şimdiye kadar hep millet tersyüz olurdu.

Her kararın sonunda hayâl kırıklığına uğrardı.

Hattâ hayâl kırıklığına bile uğrayamazdı gerçekte.

Çünkü, kararların birilerinin gönlüne göre çıkacağını bilirler,

Önceden sonucu kabul eder, açıklanınca da sîneye çekerlerdi.

Ve sonuç da hep, tersten bekledikleri gibi olurdu.

Bahriye ÜÇOK’a kendi pimi çektirilir, Muammer AKSOY katledilir.

Uğur MUMCU, Taner KIŞLALI, HABLEMİTOĞLU cinâyetleri işlenir.

DANIŞTAY vs. basılır, bir yerler bombalanır.

Mâsum insanlar teröre kurban gider.

Ora bombalanır, bura kurşunlanır, şurası kundaklanır.

Fâiller olay olmadan günlerce önce bellidir!

Şucular ya da buculardır! Konjoktür kimi açıklamalarını gerektiriyorsa onlar!

Olay olmadan belki de günlerce önce hazırlanan beyanatlar servis edilir.

Aylık maaşları onbinlerce dolarlarla ifâde edilen özel haber spikerleri,

Program yapımcıları, olayları öyle inandırıcı dramatize ederler ki

Gel de inanma! Erkeksen tersini söylemeye kalk bakalım!

Sonuçta olay, hiç alâkası olmayan birilerine ihâle ediliverir hemencecik.

Ve de, orada kalır! Onlar ne derse, odur! Kimse daha ilerisine gidemez.

Kurcalayamaz. Halk bunun ağırlığını hisseder üstünde dâimâ.

Bağında-bahçesinde, işinde-gücünde çalışırken bile.

Çünkü, dolaylı yoldan suç hep halkın üzerinde kalmaktadır.

Üç kişi yan yana gelmeye korkar örgüt damgası yememek için!

Çünkü, halk, hep birilerinin istemediklerini seçmiştir!

Onlar da şımarıp neler neler yapmışlardır; “gördünüz mü?

Yâ işte böyle! Sakın onları ve onlar gibileri seçmeyin!

Hepinizi kıtır kıtır keserler!” mesajı verilmeye çalışılmıştır.

Gereksiz yere, bu asil millet, doğuştan suçlu muâmelesine tâbî tutulmuş

Bir türlü rahat yüzü gösterilmemiştir.

Ama bu millet, dişiyle-tırnağıyla, iğneyle kazarak oluşturduğu

özlem havuzlarında ümit kulaçları atmayı hak etti artık.

Sabrıyla geldi buralara. Yine sabırla devam edecek yoluna.

Birilerinin, paşa keyifleri için gasp ettiği özgürlüklerine kavuşacak.

Canından aziz bildiği vatanında o da herkes gibi söz sâhibi olacak!

Bu kararla gelinmiş bulunulan nokta, çok iyi bir nokta.

Lâkin, bundan sonrası da en az buraya kadarı kadar dikkât ve özen istiyor.

İktidarın artık bahâne üretecek tarafı kalmadı çünkü bir defâ.

Meşhur “mazlum” değerlendirmesi de devre dışı kalabilecektir.

Hükûmet bundan sonrasında ekonomik, sosyolojik

ya da anarşik çıkmaza sürüklenmek istenecektir!

Şu aslâ unutulmamalıdır ki; dünyâ derinlerinin gözünde

Türkiye, hiçbir zaman kendi hâline bırakılacak bir ülke değildir.

Adı süpere ve büyüğe çıkmış mevcut tüm ülkelerden

Ve hattâ onların toplamlarından da çok daha büyük bir potansiyele sâhip

Geçmişin ve de geleceğin en karizmatik ülkelerinden biridir.

Türkiye’de hiçbir olay bir yere gelip orada bitemez bundan dolayı.

Nitekim bu bağlamda, Anayasa’dan sonuç alamayanlar Babayasa’lara

O da olmazsa dedeyasalara başvurmaktan geri durmayacaklardır.

Kendi menfaatleri, zihniyetleri, hobileri

ya da taşeronluğunu yaptıkları ideolojiler ve yâ ülkeler adına

Bu güzel memleketi ve de iktidarı tökezletmek,

Türkiye’nin yürüyüşünü akâmete uğratmak için

Her türlü yolu denemekten imtinâ etmeyeceklerdir.

Hattâ bundan sonra daha da dikkâtli ve

hiç açık vermeden yapmaya çalışacaklardır yapacaklarını.

Karar, tekrar hayırlı olsun.

Daha güzel sonuçların başlangıcı olsun inşâllâh.

Yüce Rabbimiz, yardımını esirgemesin üzerimizden.

Milletimiz her ne zaman sevinse, ona bunu çok gören ve

her defâsında, hevesini kursağında koymağa çalışan

kötü niyetlilere de fırsat vermesin ves’selâm…

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

            31.07.2008


Toplam 517 Blog, 104 Sayfada Gösterilmektedir.
«« « 6 7 8 9 10 [11] 12 13 14 15 16 » »»

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (7139)
AKROSTİŞ YAZILARI (5511)
FOTOĞRAF-NÂME (5185)
MODA-NÂME (5063)
EYMÜR-NÂME 2 (4927)
EYMÜR-NÂME 1 (4651)
Bedford-nâme (4623)
Nûri KAHRAMAN (4616)
EYMÜR-NÂME 3 (4589)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3948)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...