|
|
KERMESTEN HERKESE!
Ordu Müftülüğü’ne bağlı Kız Kur’an Kursları’nda görev yapan Hocahanımlar ve öğrencilerinin birlikte organize ettikleri YİYECEK, GİYİM ve ÇEYİZ ağırlıklı KERMES geçen hafta bugün büyük bir tören ve coşkuyla açılmıştı. İlgi ve katılım hârikulâdeydi.
Çadırdan içeriye girdiğinizde öğrenci bayanların el emeği, göz nûru ürünlerinin üst üste yığılıp, neredeyse boylarına ulaştığını, Allâh(CC) için, Peygâmber(SAV) için az ya da çok bir şeyler yapmış olmanın heyecânının dorukta olduğunu gördüğünüzde, bu milletin büyüklüğüne dâir düşünceleriniz yeniden ve daha da pekişiyor.
Bize bu güzelliği yaşatan, ilgilileri en güzeliyle motive eden Ordu Müftülüğü yöneticilerine, Ordu’daki bu türden faaliyetlere bir yenilik ve açılım getiren başta Kur’an Kursları Müdürümüz Mehmet AKYÜREK Bey ve Din Eğitimi ve Âile Uzmanı Nurşen GÜNEY Hanım olmak üzere, diğer fedâkâr personellere, özellikle işin yükünü çeken, çilesini omuzlayan hocahanımlara ve bu işe gönüllerini koyan, daha çok katkıda bulunma duygusuyla yarışırcasına gayret gösteren şehrimizin değişik yerlerindeki tüm kurslarda Kur’an ve İslâm dersleri gören, değerli bayan öğrencilere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Aldıkları eğitimin kendilerine kazandırdığı ayrıcalığın ve şanslarının farkında olan bu fedâkâr hanımlar, bu durumun getirdiği sorumluluğun bilinciyle gayret gösteriyorlar. Bundan sonra da bu ve benzeri faaliyetlere katkıda bulunmaya devam edeceklerdir. Çünkü, durum onu gösterecek kadar heyecan verici…
Nitekim, KERMES ÇADIRI’na giren herkes fedâkârlık manzarasını göz yaşartıcı buldu. Rabbim cümlesinden râzı olsun. Din için, diyânet için yaşadıkları bu güzellik, mutluluk ve heyecanı tüm hayatlarında, âile ortamlarında ve bulundukları her yerde, özellikle sonsuz hayatta bulmayı nasîp eylesin… Âmin…
Mâlum, KERMES’in geliri KUR’AN KURSU için. Heyecan biraz da bundandı. Sizin anlayacağınız kadını-erkeği, yaşlısı-genci, kızı-kızanıyla tüm herkesi YATILI BÖLGE KUR’AN KURSU heyecanı sarmıştı.
Cumartesi günü de, güzel bir havada, sivili, siyâsetçisi, bürokratıyla zengin katılımlı bir törenle temeli de attık elhâmdülillâh. Şunu bilmek gerekir ki, bu temeli atılan tesis, bölgenin en donanımlı ve modern KUR’AN KURSU özelliğini taşıyacak. Güzel hizmetlerde en önde olmak Güzel Ordu’nun güzel halkına yakışmaz mı hiç?
Bu halkı artık kimse tutamaz. Ordu ve Ordulular iyi yolda. Herkes bu güzel oluşumun bir tarafından tutma yarışında. İçimde öyle bir his var ki, şehrimiz daha da güzel gelişmelerin eşiğinde. Hizmet zinciri bununla da sınırlı kalmayacak.
İKİ NOKTA ÜSTÜSTE!
Kendimi de meselenin içinde kabûl ederek, bir özeleştiri mâhiyetinde, gelecek organizasyonlarda belki dikkâte alınarak, daha kapsamlı, güzel etkinlik ve hizmetlere imza atılmış olur düşüncesiyle, iki husûsa işâret edeceğim afvınıza sığınarak.
1-Gerek KERMES’te, gerekse TEMEL’de aşir okuyan görevlilerin tilâvetleri mükemmeldi. Ancak, deriz ki, biraz daha kısa tutularak, ama meâlleri de verilseydi daha güzel olabilirdi. Hattâ, mâdem her ikisi de KUR’AN KURSU etkinliği, bu görevler, mevcut Kur’an Kursu talebelerine yaptırılabilirdi. Bu, hem törenlerin gâyesine uygun düşer, hem daha ilgi çekici, hem de çocuklar için öğretici ve motive edici olabilirdi. Çocuklar yanlış bile yapsalar heyecanlarına verilir, daha etkili olurdu.
2 -Kermes’te KİTAP için ayrı bir ÇADIR düşünülebilirdi. İnşâllâh gelecek seneye. Eskisi gibi KİTAP FUARI da olmadığı için bu anlamda bir açlık var. Hem erkekler için de daha rahat bir katılım ve sohbet, kaynaşma, görüşme ortamı olur. Netîcede, asıl gâye hizmet değil mi?
KERMESTE SON GÜN!
Hiç uğrama şansınız olmamışsa, SABAH KAHVALTISI ya da ÖĞLE ATINTISI için gitmek sûretiyle bu güzel etkinliğin bir tarafında yer almış olursunuz. Selâmlaşmaları, kelâmlaşmaları, tebessüm ve ikrâmlarıyla; nereden bakarsanız bakınız güzel bir hareket olur bu.
Yüce Rabbimiz, öncülük edenler ve de tüm emeği geçenlerden râzı olsun.
Bizleri de, böyle hayırlı işlerin farkında olup omuz vermeye çalışarak,
hep iyilikler, güzelliklerden yana adım atanlardan eylesin ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
20.04.2010 |
|
|
SITKI ÇEBİ’YE DÂİR İLK NOTLAR
Sn. Sıtkı ÇEBİ ile Akkuş ilçemizde görev yaptığım yıllarda tanışmışız. Yanlış hatırlamıyorsam, ilk karşılaşmamız, İsmail KAHRAMAN Bey’e âit, -Kabadüz Belediye Başkanlığı görevine seçildikten sonra bıraktığı- Endüstri Meslek Lisesi karşısındaki ORDU KİTABEVİ’nde olmuştu. Aşağıdaki notlar orayla ilgili olmalı:
“14.03.1989 günü Sıtkı ÇEBİ hocamızla çok istifâde ettiğim, Ordu Kültür ve Folkloruyla alâkalı bir sohbet yaptık. Bu, ilk tanışmamızdı. İlk intibâm, kendisinin gayretli, çalışkan ve canlı bir insan olduğu. Lâkin, kendisine istikrarlı bir destek verilmiyor gâlibâ…”
67-68’de ilkokulu bitirdim. 3. sınıfı Güzelordu İlkokulu’nda okuduğuma göre 65 yılından bu yana şehirde bulunuyor sayılırım. Gel gör ki, Sıtkı ÇEBİ’yle tanışmamız için daha 24 yıl beklememiz gerekmiş. O da sâdece bir tevâfuk. Gerçek anlamda tanışmalar çok daha sonraları olmuş. İşte, evlerine ilk gittikten sonraki notlar:
“Muzaffer Bey’le berâber Sıtkı ÇEBİ Bey’in evine gittik. Efendi ve asil insan ves’selâm. Evi de kendisi gibi mâzîyi, tevâzuu ve gönül zenginliğini yansıtıyor. Üst kattaki ahşap gövdede engin ve zengin bir bilgi hazînesi yüklü. Bugünün yeni binâları, kapasiteleriyle ters orantılı olarak bu zenginlikten yoksun.
Bize, asıl iddiâ sâhibi olduğu sahanın iktisat olduğunu, târihle hobi niteliğinde ilgilendiğini, bu ve benzeri kültürel çalışmalarla dinlendiğini ifâde etti. Çalışmalarının, daktilo edilerek cilt yapılmış nüshalarını gösterdi bize. Geniş bir arşivi de var ayrıca. Yazılıp da yayınlanmamış olan bir sürü eseri mevcut. Projeleri var. Neşirleri konusunu inşâllâh netîceye ulaştırır. Bunu kâlpten arzuluyoruz. Bizler de yardımcı olabilirsek ne mutlu! 03.02.1993”
Ortak, kültürel duygu, düşünce ve hayâl berâberliğinin getirdiği sohbetler bizleri daha da yakınlaştırıp kaynaştırdı. Zaman içerisinde âilece de tanıştık:
“ Sevdenur kızımızı da okulundan aldıktan sonra âilece Sıtkı ÇEBİ’lere misâfirliğe geçtik. Tanıştık, daha bir kaynaştık. Gerek bizim, gerekse hanım tarafımızın onlarla ortak bir sürü tanışlarımız çıktı. Fevziye Teyze olsun, Sıtkı Amca olsun, gerek kendileri, gerekse âileleri olarak her ikisi de asıl-asâlet sâhibi kibar, candan ve nâzik insanlar. Hele Fevziye Teyze zarâfet, samîmiyet ve tevâzu timsâli. Bizi âileden biri gibi benimsediler, artık çocuklarımız sayılırsınız mâhiyetinde davrandılar. Zâten bizimkilerin hepsi de gurbette dediler. Bizi bir nevî bağırlarına bastılar. Burası sizin eviniz, her zaman buyurun dediler. Allâh râzı olsun. Misâfir ağırlama inceliklerine, küçükler dâhil hepimizle ayrı ayrı ilgilenme ve yapmacıktan uzak doğal tavırlarına hayran kaldık doğrusu. Dostluklarıyla heyecan ve sevinç duyduk. Mutlu olduk. Rabbim de onların yüzlerinden, gözlerinden taşan ve her hareketlerine yansıyan mutluluklarını dâim eylesin… 17 Ocak 1994”
İnsanlıkları ve dostluklarıyla mutlu olduğumuz bu insanlarla öğrencilerimizi de tanıştırmayı bir görev bildik. Zâten, üniversiteler başta olmak üzere çeşitli ilk, orta, liselerden gelen öğrenci, öğretmen ve araştırmacılar dâhil, ziyâretçisiz gün geçmiyordu ÇEBİ âilesinin konağında.
“ Zafer-i Millî Mah. Kurtuluş Sk. No:30’daki evlerinde, Ordu İmam-Hatip Lisesi’nden öğrencilerimizle birlikte Sıtkı ÇEBİ’yi ziyâret ettik. Gerçek bir arşiv ve hazîne niteliğindeki kütüphânesini dolaştık. Aralarında Osmanlıca orijinâlleri de bulunan yerel gazeteleri inceledik. Fevziye Teyze’yle birlikte bizi çok iyi ağırladılar. Çok sıcak, ilgili, lütûfkâr ve içten davrandılar. Her zaman buyurun. Sizler bizim evlatlarımızsınız dediler. Öğrencilerimiz de pek alışık olmadıkları bu candan ilgi, ikram ve iltifattan çok memnun kaldılar. 14 Nîsan 1994”
Görüldüğü gibi, daha kendim pek tanıyamadan ilk başlarda Hoca, sonra Ağabey, bâzen Amca diye nitelediğim Sıtkı ÇEBİ vâsıtasıyle, birçok insanla da tanışma imkânını elde etmişiz:
“Ulubey Belediye Başkanı Sn. Seyit TORUN’la Sıtkı ÇEBİ Ağabeylerde karşılaştık ve orada tanıştık. Temmuz’da yapılacak Ulubey ŞEYH ABDULLÂH’ı Anma törenlerini konuşup plânladık. Bu gün, 20 civârında öğrenci de kendilerini ziyâret etmiş. Çok memnun olmuşlar. 28 Nîsan 1994”
“Hava Şehitlerini Anma merâsimlerinde görevliydik. Ayrıca, Gençlik Yürüyüşü’ne refâkât edip FİDANGÖR turu yaptık. Öğleden sonra, Sıtkı ÇEBİ’lerde BTV’nin kendisiyle ilgili Belgesel çekiminde hazır bulunduk. Programı ORSEV yapıyor. 15 Mayıs 1994”
“Fâtih Kardeşimle berâber çarşıdaki işlerimizi hâllettikten sonra Av. Câvit KALPAKLIOĞLU’nun bürosuna uğradık. Sıtkı ÇEBİ ve Muzaffer GÜNAY da ordaydı. Hep birlikte büro sâhibinin mûtadlarından biri olarak üzüm ikrâmını değerlendirdik! Bu arada, TARLADAN SOFRAYA SU DEĞİRMENLERİ belgeselimiz iki gündür OrTV’de gösteriliyor. Yarın ve öbür gün de devam eder sanırım. 15 Temmuz 1994”
“Öğleden sonra Sıtkı Ağabey, Ali DENİZ Hoca, Gökhan ve Muzaffer Beylerle berâber Turnasuyu’na çay içmeye gittik. Ordu’ya dâir, eskilere dâir güzel bir kültür ve yâren sohbeti oldu. Akşam namazını orada edâ ettikten sonra döndük. 28 Ekim 1994,Cumâ”
Son olarak, Ordumuz adına nice bereketli faaliyetlere öncülük eden bu kültür hâlesinden, 5 yıl öncesi Şubatında vefât ederek ayrılan Câvit Ağabey ve 4 yıl öncesi Nîsan’ının son günlerinde ebediyete uğurladığımız SITKI ÇEBİ üstâdın rûhları için el-Fâtiha diyor, ilgilileri vefâya dâvet ediyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
19.04.2010 |
|
|
“SANA, DAĞLARDAN SORUYORLAR…”
Kişisel, yöresel, ulusal ve de küresel olarak işler-güçler ne güzel kendi seyrince yürüyüp giderken, İzlanda’da patlayan yanardağ dünyânın ve de bizlerin her anlamda havasını bozdu!
Dünyâ basını olayı bir KIYÂMET PROVASI olarak değerlendiriyor.
Mâlum, geçen hafta İzlanda'nın güneyinde "EYYAFYALLAYÖKÜLL" buzulu altındaki yanardağ, yaklaşık 2 asırlık bir aradan sonra tekrar püskürmeye başladı.
Yanardağın püskürttüğü kül bulutu nedeniyle Avrupa genelindeki her 3 uçuştan 2'si iptal edildi. Sektörün zararı ise 200 milyon dolar. Bütün hesaplar altüst! Avrupa'da panik var! Volkan krizi tüm ciddiyetiyle sürüyor.
Tehlikeli yanardağ patlaması, sivil savunma dairesini de, hızlı buz erimesi ve sel tehlikesine karşı harekete geçirdi. Sivil Savunma Dairesi Başkanı VİDİR REYNİSSON, ilk aşamada yüzlerce kişinin bölgeden uzaklaştırıldığını söyledi. Reynisson, "Uçak ekibimiz yanardağın üzerinde durum saptaması yapıyor, Patlamanın şiddeti ve çapını ölçmeye çalışıyor" dedi.
EYYAFYALLAYÖKÜLL Dünya târihindeki en önemli yanardağ patlamalarından biri olarak kabul ediliyor. Bu yanardağ, en son 1820'lerde volkanik hareket göstermiş.
Kül bulutları Türkiye'ye geliyor! İzlanda’daki volkanın külleri 40 km. hızla Türkiye’ye doğru ilerliyor. Bu gün kül yarın da “kan yağmuru” denilen kızıl çamur yağması bekleniyor. Tüm bunlar Türkiye'yi de etkileyecek.
Dünya Sağlık Örgütü alerji hastalarını uyardı. Türkiye’nin batı bölgesinde yaşayanların da kül bulutlarına karşı dikkâti çekildi. Kül bulutlarıyla ilgili çok ilginç görüntü ve fotoğraflar dolaşıyor basın-yayın organlarında.
İzlanda'daki volkan patlaması sonucu ortaya çıkan ve Avrupa'yı felç eden kül bulutlarının salı günü İstanbul'a ulaşabileceği belirtildi. THY, ek seferler düzenleyecek. Kül bulutu deniz yoluyla ulaşıma talebi artırdı.
Çocuğu yurt dışında okuyan bir arkadaşa, dün denk geldiğimde öylesine sordum;
Delikanlı hayırlısıyla vardı mı yerine?
Hayır hocam. Üç gündür İstanbul’da beklemedeler!
Şaşırdım doğrusu. İşin ciddiyetini o zaman daha iyi anladım. Basında da yer aldığı gibi, Avrupa'da hava trafiği felç. İşin buralara kadar uzanacağını ve bölgemizi de böylesine etkileyeceğini düşünememiştim. Kaosun en az bir hafta daha süreceği tahmin ediliyor. Bir çok ülkenin hava sahası tamâmen kapanmış durumda.
Tüm bunlar uygar dünyâya ve hepimize bir ders olmalı. Kendini bir şey sanıp da Allâh’ın dînini, diyânetini, hayâtımıza koyduğu kuralları hiçe sayarak kendi aklını vahyin önüne geçirenlere bir ibret olmalı. Hey arkadaş, n’oluyor, nereye gidiyoruz diye kendi kendine sormalı her kes. Tâki, uçtuğu havalarda bile önünü bir toz ya da kül bulutunun kesebileceğini düşünsün ve de aklını başına devşirsin.
Geçtiğimiz Çarşamba Günü Orta Câmi yanında, Kermes Açılışında okunan âyetler, bu olayla ne kadar güzel tevâfuk etmişti. Osman Hoca’nın okuyuşu ve Kur’ân’ın mûcize ifâdelerindeki edebî derinlik bir yana, anlamdaki heybete bir bakar mısınız? Kendi kendinize, kâlp gözüyle ve de can kulağıyla bir okumayı deneyin. İşte Tâhâ Sûresi âyetlerinden bir-kaçı:
“105. (Resûlüm!) Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak. 106. Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır. 107. Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin. 108. O gün insanlar, dâvetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin. 109. O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez. 110. O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kapsayamaz...”
Sanırım bu kadarını okumakla yetinmeyeceksiniz. İşte tüm sûre ve Kitap önünüzde. Bu mükemmel kitap bizim için gönderildi ve daha ilk başta “OKU” denildi. Rabbimiz büyük. İnananlar üstün.
Selâm, selâmet ve de hakîkî başarı hüdâya tâbî olanlaradır ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
18.04.2010 |
|
|
| 17 YIL ÖNCE BU GÜN
Bu gün, 8. Cumhûrbaşkanımız, merhûm ÖZAL’ın 17. ölüm yıldönümü.
O günü hatırlıyorum; haftasonuydu. Köye giderken yolda almıştık haberi.
O zamanlar şok olma kavramı yoktu ama, millet olarak resmen şok olmuştuk!
Çünkü hastalık falan söz konusu değildi. ÖZAL, Türkmenistan’dan dönmüştü.
Millet olarak onun hareket ve icraatlarını zevkle izliyorduk.
Onun iddialı, azimli yer yer çalımlı hamleleri bize heyecan veriyordu.
Milletin susadığı işler yapıyordu. Hem gününe, hem geleceğine hitap ediyordu.
Zaman ne de çabuk geçiyor. Ama, ondan sonrası, daha bir fırtınalı geçti sanki.
Çünkü, MENDERES’le yerinden oynayan taşın etrâfı, yıktıkları hayâllerin,
estirilen fırtınaların getirdiği lığlarla yeniden kökleşmeye yüz tutmuş gibiydi.
Derken ERBAKAN, derken ÖZAL; söylemleriyle ümit ufuklarını araladılar.
Erbakan’ın kısmî hamlelerinin ardından ÖZAL’ın getirdiği topyekûn heyecan
milleti ve memleketi yeniden şahlandırmaya başlayınca milletin rağmına güçler
perde arkasındaki dizgin operasyonlarını daha da güçlendirdiler. Onların ne olduğu,
ancak bu gün, gerçek anlamıyla yeni yeni anlaşılmaya başlanıyor.
Sizi o güne, 17 yıl öncesine götürüyoruz. İşte ajandaya düştüğümüz notlar:
“17 Nîsan 1993, Cumartesi. Saat: 14.30
Hulûsî Turgut ÖZAL vefat etti. Allâh (CC) rahmet eylesin…
Sanırım bundan sonra daha iyi değerlendirilecektir; daha iyi anlaşılacaktır.
Ağaç devrildi; yeri belli oldu. Aradan geçen zaman dilimi büyüdükçe,
ÖZAL da büyüyecektir. Kanaatim bu. Allâh (CC) taksîrâtını afweylesin…
Bir dönemin yüzünü, büyük geçmişine çevirerek büyük geleceğe ışık tuttu.
Uhrewî yolculuğu ve durağı aydınlık olsun… Allâh (CC) mekânını cennet eylesin…
Allâh (CC) bu hep horlanmış millete, onu yükseltecek
ve yüceltecek daha nice kahramanlar nasîp eylesin… Âmin…”
Merhum ÖZAL için biri Ankara, öbürü İstanbul’da olmak üzere 2 cenâze namazı kılındı. Bu da enteresan. Çünkü o, her iki başkenti de gönlünde aynı sevgiyle yaşatan, birini diğerine tercih etmeyen bir şahsiyetti. Cenâze notları da şöyle:
“ÖZAL’ın KOCATEPE CÂMİİ’nde cenâze namazı kılındı. 21 Nîsan 1993”
“22 Nîsan 1993, Perşembe. Merhûm ÖZAL, İstanbul FÂTİH CÂMİİ’nde
Abdurrahman GÜRSES Hoca’nın kıldırdığı cenâze namazını müteâkip,
milyonların omzunda VATAN CADDESİ’ndeki istirâhatgâhına defnedildi.
Allâh(CC) rahmet eylesin…
ÖZAL-MENDERES yan yana. Cumhûriyet içindeki İstanbul çizgisi.
Yönetimde millet eli, millette târih temeli, ülkede büyük gelecek ideâli.
Târih aynasındaki tozların silinmesi; oradan aks’eden müheykel istikbâl!
Ufuklar açılmıştır; perdeler aralanmıştır! Görevini müdrik gençler; yolunuz açık olsun.”
Bilmiyoruz, bu düşüncelerimizde ne kadar haklı çıktık. Yeniler anlayamaz belki ama,
Bizim yaşta olanlar farkın farkında olmalılar. Merhum ÖZAL’ın açtığı çığır,
ondan sonrakilerin, ondan ve arkadaşlarından aldığı hız ve örneklerle berâber bugün
çok daha iyi noktalara gelmiştir elhâmdülillâh. ÖZAL’a minnettâr ve duâcıyız.
Tekrar tekrar, rahmetle anıyor ve; MEKÂNI CENNET OLSUN diyoruz.
O ve benzerleri gibi MİLLETİN ADAMLARI olabilmişlerin cümlesi için de, vefâ adına,
güzel gelecek adına; ölenlerine rahmet, kalanlarına da başarılar diliyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
16.04.2010 |
|
|
| Çağrı çiçekleri açar beş vakit
|
Bu gün sizlerle ezan konusunu işleyen bir şiirimi paylaşmak istiyorum. Şiir, iki internet sitesinde yer aldı ve çok beğenildi. Umarım sizler de beğenirsiniz. Böylelikle, ezanla ilgili duygu ve düşüncelerinize olumlu katkılarda bulunabilirsem kendimi en mutlu insanlardan biri addedeceğim. İşte, sitelerden birine gelen değerlendirmelerle birlikte şiiri sunuyorum:
|
ÇAĞRI ÇİÇEĞİ
Yâ Rabbi, senin bu ulvî dâvetin
Semâlarımızda dâim okunsun
Makâmı mevkii hepsi bir yana
Okununca yüreğime dokunsun!
Okuyan okusun içten gönülden
Açsın yüreğini, geçsin usülden
Aşkın misâlini alsın bülbülden
Gül, gül diye; ufuklara bakınsın!...
Hep güzeline rast gelsin makâmı
Duyan hissetsin ki; bu hak kelâmı
Anlayan için bir cennet selâmı
Aklı olan edebini takınsın!...
Segâh, uşşâk, beyâtî ya da hicâz
Nihâvendde cilve; hüseynîde naz
Aslı Bilâlîdir; gerisi mecâz
Çağrılanlar, uymamaktan sakınsın!
Çağrı çiçekleri açar beş vakit
Dâvete icâbet bekliyor akit
Vaktinde edânın sevâbı nakit!
Kaçıranlar, kaytaranlar yakınsın!...
Kâlbi mescidlere bağlı kimse ol
Yüreği aşk ile dağlı kimse ol
Sen yalnızca hicret çağlı kimse ol
Netîcede yâre giden akınsın!...
Eğer düşeceksen, düş ; bu sevdâya
Gönül saatini kur bu sadâya
Unutma ki, dost dediğin Mevlâ’ya
Ezana olduğun kadar yakınsın!...
Nûri KAHRAMAN
www.yenikalemler.net Editör : Rıdvan GÖK 340 Kişi Tarafından Okundu.
YORUMLAR: Ötelere Çağrı... Tarih : 02.02.2010 Göktuğ
Tebrikler Nuri bey... Günde beş defa dinlediğimiz, ama gönül kulağımızı yeterince veremediğimiz o Mukaddes Çağrıyı ne kadar güzel hissetmiş ve yüreğinizin samimi sesini ne kadar etkileyici bir şekilde yansıtmışsınız. Bu ezanlar ki, her şeye rağmen, semalarımızda çınlamaya devam ediyor, ne gam... Sıkıntılar dağlar büyüklüğünde üzerimize yürüyüp gelse asla perva etmeyiz. Bizi doğrudan doğruya ötelere bağlayan bu İlâhi Çağrıdan daha büyük bir desteğimiz olabilir mi...
ÖYLE BİR HASRET Kİ... 02.03.2010
Bu siteyi ve bu şiiri öylesine dolaşırken buldum. İnanın çok duygulandım. Çünkü ben, çok uzaklarda, Amerikada yaşamaktayım. Ezan ne demek, onun o yüce çağrısı ne demek, bunun ne demek olduğunu bizden iyi kim anlayabilir? Suyun ne demek olduğunu en iyi çölde yaşayanlar bilir, çeşme başında duranlar değil. Yüreğine, eline sağlık yazan beyefendinin... Gönül dolusu selamlarımla... Hatice Cenan
NE GÜZEL...
Hocamız, beğendiğiniz yazı ve şiirlere yorumlar yazın, çünkü bir eser ancak o zaman tamamlanmış olur, denize atılan şişe ancak o zaman adresini bulmuş olur dedikten sonra gerçekten beğendiğim bu şiir için birşeyler yazmak istedim. Bu şiir, biz gençler için çok önemli mesajlar vermekte. Bizi ana köklerimize, öz ruhumuza döndüren bu çağrıya keşke gereği gibi kendimizi verebilsek... Kaybettiğimiz birçok güzelliği o zaman bulacağımızdan asla şüphe etmiyoruz. Sizin gibi saygıdeğer büyüklerimize gönülden teşekkürler... İyi ki varsınız... Zehra Tarih : 14.03.2010
Cumânız mübârek olsun. Gönlünüz ezan çağıltısı ve de muştularıyla dolsun. |
|
Rabbim cümlemizi, ezanın çağrısını lâyıkıyla anlayıp, gereğince alâka duyanlardan, böylelikle Rabbimizin rızâsına, resûlünün şefâatine ve Hz. Bilâl (ra) Efendimizin komşuluğuna erenlerden eylesin ves’selâm… | |
ORDU HAYAT GAZETESİ
15.04.2010 |
|